Defosuz Bir Demokrasi Özlemi

103

Ülkemizde son yıllarda en çok dikkati çeken ama yeterince tartışılamayan bir konu da demokrasinin getirildiği durumdur. Biz genelde bilhassa hayali AB üyeliği yolunda demokrasideki eksikliklerimizi konuşur olduk. Ancak demokrasideki eksikliklerin ve fazlalıkların dışarıyı fazlaca meşgul etmediği ortaya çıktı. Demokrasi, çıkarlarına imkân sağladığı oranda yabancılar için önem taşımaktadır. Eğer aksi olsaydı; ülkemizde son yıllarda hukuk devletinden sapmalar, parti devleti örneklerinin ortaya çıkması, yargısız infazlar, tutuklamaların cezaya dönüşmesi, yasadışı dinleme skandalları gibi bir çok demokrasiyle bağdaşmayan konular üzerine gidilirdi.

Son Ortadoğu olaylarında görülmüştür ki, halk ayaklanmaları, demokratikleşme ve demokrasiye kavuşma arzusu gibi takdim edilse de; bu ülkelere demokrasi getirememektedir. Çünkü, tam bir demokrasinin işlemesi, emperyal amaçlı ülkelerin foyasını ortaya çıkarır, asıl niyetlerini sergiler. Bu da süper güç ve blokların işine gelmez. Bu bakımdan, korunması ve kollanması gerekenler, kendileriyle işbirliği yapanlardır. Dışarıyla işbirliği yapmayanlar için demokrasi ve insan hakları bir anlam ifade etmez.

Irak’ta Saddam’ı yıkanlar ve işgali alkışlayanlar, ilk dönemlerde Amerikan askerlerinin ellerini öpenler, ABD’nin demokrasi getirdiğini zannetmişlerdi. Oysa ki zamanla gerçekler ortaya çıkmış, işgalin faturası binlerce sivilin hayatına mal olmuş, iğfal edilen kadınlar gerçeği ortaya çıkmıştır. Bütün bunlara rağmen, demokrasi ve insan hakları adına hemen hemen hiçbir komşu ülke – Türkiye’de dâhil – bu rezaletlere karşı sesini yükseltememiştir. Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçirenler için “büyük devletler özür dilemez” diyen devlet adamlarımız olmuştur.

Bazı Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde görülen son ayaklanmalar,  küresel patronun hizmetkâr değiştirmesinden başka bir şey değildir. Bu değişim sancıları, demokratikleşme diye yutturulmaktadır. Mısır’da Mübarek gitmiş, onun yerine ABD’nin kuklası bazı askerlere yeşil ışık yakılmıştır. Böylece, dış destekli sözde halk hareketleri yoluyla henüz değiştirilme ihtiyacı duyulmayan yönetimler uyarılmış, bağlılıklarını gözden geçirmeleri istenmiştir.

Maalesef, ülkemizde son yıllarda mutabakatlar yerine; kamplaştırmalar hızlandırılmış, kamuoyu içerdeki kısır çekişmelerden kurtulup dış politikaya ve Türkiye üzerinde dönen dolapları düşünemez olduk. Aslında gerçekte istenen de budur.

Ortaya çıkan davalar hukuk davası olmaktan çıkıp kan davasına dönüşmüştür. Bir dönem işgalci güçlerin emriyle ortaya çıkan tutuklamalar ve İttihat Terakki mensuplarından hesap sormalar ve Malta sürgünlerinin değişik örnekleri 2000’li yıllarda görülmektedir. Yaşadığımız dönem Osmanlı’nın son dönemlerini andırmaktadır.

Yargının bağımsızlığını kaybettiği, bağımsız mahkemelerin dünde kaldığı görüşleri yaygınlaşmaktadır. Hakim ve savcı teminatının bulunmadığı, hakim ve savcıların her an sürülebileceği, emir dinlemeyenlerin soruşturmaya uğrayıp cezalandırılacağı düşüncesi yaygındır. Sürüp giden Ümraniye ve Silivri davalarında iddianameler, sehven iddialarla doludur. Yeni Danıştay ve Yargıtay yasaları acaba demokrasiye mi hizmet ediyor?

Aslında herkes demokrasinin bütün ve kurum ve kurallarıyla işlemesinden yana olmalıdır. Ülke çıkarları buradadır. Demokratik hakların kullanılabilir olması esastır. Basın ve yayın hayatında bir takım engeller, baskı ve sindirmeler, gözdağı vermeler söz konusu ise, demokrasi ve demokratikleşmeden bahsedemeyiz. Hiçbir ciddi devlette ufalanma ve çözülmenin, milli devletten federal bir yapıya geçme hazırlıklarının, devletin dilinin ve milli kimliğin değiştirilme gayretlerinin demokratikleşme diye takdimine rastlamadık.

Hiçbir ciddi devlet terör örgütüyle işbirliği yapan bir siyasi partiye demokrasi adına hayat hakkı tanımadı. Türkiye’de ise, PKK’ya “siz terörist diyorsunuz, biz demiyoruz” diyen ırkçı-bölücü siyasetçiler, içerden ve dışardan destekleniyor; gelecekteki operasyonlar için TSK yıpratılıyor. Türkiye, bir dönemin demirperde ülkelerine benzetilen bir süreçte 12 Haziran Genel Seçimlerine gidiyor.

Ortaya çıkabilecek sonuçları şüpheyle karşılamamak mümkün değil; seçimle ilgili ABD yazılım şirketi hala işbaşında mı bilemiyoruz. Biz aslında 12 Haziran’ın gerçek bir çözüm, silkiniş ve uyanış olmasını diliyoruz.

Önceki İçerikÇalışırken çalmak mıdır erdem?
Sonraki İçerikLibya Güzellemesi ve İktidar Kumbarası
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)