Cumhuriyet’e Dair

291

29 Ekim 1923’te ilân edilen Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını;

     29 Ekim 2023 tarihinde, inşallah idrâk etmiş olacağız.

     Cumhuriyet, “Milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu

     Ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile

     Kullandığı devlet biçimi.” olarak tanımlandı ve benimsendi.

     Çünkü: Cumhuriyet; adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten

     (Kuvvetin sadece kanunun elinde ve yetkisinde olmasından) ibarettir.

     Cumhuriyet’te kuvvet kanunda olmalı.

     Yoksa istibdat tevzî olunmuş / dağıtılmış olur.

    “Neme lâzım, başkası düşünsün!” İstibdadın yadigârıdır.

    “El için yanma nâra, yak çubunu bak safanı ara!” yanlış bir hüküm ve düşüncedir.

    “Sana mı kaldı?” “Sana ne?” “Bana değmeyen yılan bin yaşasın!”

    “Gemisini kurtaran kaptan!”gibi sakat ve sapık anlayışlar;

     Cumhuriyet rejimine yakışmayan yıkıcı, yakışıksız ve geri bırakıcı hezeyanlar /

     Saçma sapan sözlerdir.

     Cumhuriyet, mânâsız isim ve resimden ibaret değildir.

     Çünkü cumhuriyet; hakikî adaletin uygulandığı yerdir.

     Cumhuriyet’te milletvekilleri, kamuoyunun cisimleşmiş örnekleri olarak hâkimdir.

     Hükûmetler ise, millete hâdim yani hizmetkârdırlar.

     Fakat hemen hatırlatalım ki, bir millet cehaletle hukukunu / haklarını bilmezse,

     Başındakileri kendisine müstebit kılar. Başındakilerin kendilerini, istedikleri gibi

     İdare etmelerine fırsat ve imkân vermiş olur. Nitekim:

     Millet nasılsa, kendisine lâyık idareyi;

     Ancak o şekilde hak etmiş olur ve ona göre idare edilir!

     Ne hazindir ki, bazıları;

     Hakikatlerin değişik isimler almakla değişmeyeceği gerçeğinden

     Gafil olduklarından dolayı;

     Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi isimlerinin

     İslâmda yeri olmadığından hareketle;

     Bu isimlerle anılan idareyi İslâm dışı sanıyorlar!

     Oysa bilmiyorlar ki,

     Seçmek, seçilmek, meşveret, şura, istişare ve müşavere / danışma

     Gibi hususların ruhu İslâmî ve Kur’anîdir.

     Evet, bir şeyin ismi değişmekle, hakikati değişmiş sayılmaz.

     Yine unutulmasın ki:

   “Şeriat yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir.

     (Ancak) yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir (siyasetle alâkalıdır).”

     Meşrutiyet, Cumhuriyet ve Demokrasi’nin,

     Görünüşte Batı yani Avrupa kaynaklı olması,

     Batı’dan çıkmış olduğu anlamına gelmez:

   “Hiçbir hakikî mehasin-i medeniyet (medeniyetin güzellikleri) yoktur ki:

     İslâmiyet sarahaten (açıkça) veya zımnen (dolayısıyla) veya iznen

     Onu veya daha ahsenini (daha güzelini) mütekeffil (kefil) olmasın.” 

   “Meşrutiyet, (Demokrasi ve Cumhuriyet)in sırrı; kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir.

     İstibdadın esası;

     Kuvvet şahısta olur,

     Kanunu kendi keyfine tabi edebilir,

     Hak kuvvetin mağlûbu (olur)!”

Önceki İçerikZeki insanlar söylenecek sözleri olduğu zaman konuşurlar. Aptallar, konuşmaları gerektiği için./Platon
Sonraki İçerikProf. Dr. Sâdık Kemal Tural ile Edebiyat Sohbeti
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.