Türkiye çözüme mi gidiyor; yoksa çözülmeye mi götürülüyor? sorusu sık sık soruluyor. Silah bırakma şartına bağlı olarak terör örgütünün isteklerinin yerine getirilmesi ne bir açılım olabilir; ne de demokratikleşme diye takdim edilebilir. Türkiye çözülmeye götürülmektedir. İnsanlar birbirlerine ötekileştirilmekte, bize yabancı olan tahrikler dışarıdan ve içeriden sürdürülmektedir. İnsanların çatışması ve kan akması beklenmektedir. Terör örgütlerinin saldırıları ve cinayetleri bile provokasyon olarak takdim edilerek onlar aklanmaya çalışılmaktadır.
AKAM (Avrasya Kamuoyu Araştırmaları) isimli kuruluşun 11 ilde yaptığı araştırma sonuçları doğruyu bir defa daha ortaya çıkarıyor. Araştırmaya katılanların %83.5’i AKP’nin açılım sürecini doğru yönetemediğine inanıyor. %78.6’sı Türklerle Kürtlerin birbirine uzaklaştırıldığına inanıyor. Açılım sonucunda terörün biteceğine inanmayanlar %70.3’ü buluyor. Araştırmada farklılıkları öne çıkaran ırkçılığın arttığı görülüyor. Araştırmaya katılanların %73.1’i TSK’yı demokratikleşmenin önünde bir engel olarak görmüyor. Araştırmaya katılanların %72.2’si TSK’nın sürekli darbe planları yaptığına inanmıyor. Mevcut iktidar döneminde kendini laik olarak tanımlayanlara karşı mahalle baskısının arttığını ifade edenlerin oranı ise %47.1’dir. Deneklerin %68.8’i AKP’nin ekonomi politikasını başarılı bulmuyor. Aslında bu ve benzer sonuçlar herkes tarafından görülen ve bilinenlerin ortaya çıkarılmasıdır.
Bu ülkeyi yönetenler, kendilerine göre Kürt sorunu, bize göre Kürtçülük sorununun bir demokrasi sorunu olmadığını halen fark etmiş değiller. Eski Milli Eğitim Bakanı Türkiye’de asimilasyon yapıldığından bahsediyor. Keşke yapabilseydik. En az bazı Batı Avrupa ülkeleri kadar. O zaman Sayın Çelik bunları söylemeye fırsat bile bulamazdı. Bu ülkede ırkçılık oldu diyen Sayın Çelik acaba ırkçılığın ne olduğunu biliyor mu? Ben Batı Dünyasını dolaştıkça ırkçılığın ne olduğunu anladım. Bildiğim diğer bilgiler ise çok teorik kaldı. Türkçe’si eritme olan asimilasyon, farklı kültürlere sahip topluluklardan birinin diğerini zora dayalı olarak kendisine benzetme sürecidir. Kültürel fark sadece dil farkı değildir; ama yaşama tarzı farkıdır. Nikâhın birbirine açık, iç göç hareketlerinin yoğun, mabet ve kabristanın farklı olmadığı bir sosyal gerçekte zaten asimilasyona uygun bir ortam yoktur. Kim kimi ne yönde ve nasıl eritecektir?
Eritme ile bütünleşme hatta kültürleştirme (acculturation) sürekli birbirine karıştırılmaktadır. Kültürleştirme ve bütünleştirme egemenlik haklarını kullanan her ciddi devletin en tabii görevidir. Vatandaşlarına sahip çıkışıdır. Ama ne gariptir ki; marjinal ve mesnetsiz görüşleri ifade etmeyi hüner sayanlar bu ülkede milli eğitim bakanlığı yapabilmiştir. Sayın Eski Bakan çok sayıda ırklardan bahsediyor; herhalde bir başka dersinde de bu ırkları açıklayacaktır.
Kürtçülük sorunu, demokrasiden uzak bir ırkçılık sorunu ve terör yapma özgürlüğü talebidir. Bundan dolayı DTP sözde yasal bir parti olmasına rağmen, dağa çıkmaktan ve bölgedeki petrole sahip çıkmaktan bahsediyor. Mahalli özerklik, federasyon ve yer adlarının, Anayasanın değişmesini istiyor. Açıkça ırkçılık yapıyor. Mevcut açılımı bile kabul etmiyor. Terör örgütü ve terörist başı ile kendini özdeşleştiriyor. Türkiye eğer bir hukuk devleti ise; bu partiye ne yapılacağını Anayasa Mahkemesi tayin edecektir. Batasuna Partisi kapatılmadı mı? O’na terörü ve terör örgütünü destekleme özgürlüğü tanındı mı? Demokrasilerde parti kapatılamaz balonu çoktan patlamıştır. Demokrasi ile terör ve teröre özgürlük bağdaşmaz.
Fransa’da yüzyıl uğraşıp yok edilen Korsika dilinin Korsika’da seçmeli ders olarak okutulması yönünde hazırlanan tasarıya Fransız Anayasa Mahkemesinin verdiği cevap: “Fransa’da yaşayan herkes Fransızdır. Fransa’nın etnik ve azınlık grupları yoktur. Bu dil seçmeli ders olarak okutulamaz.” şeklinde değil mi? Bu ülkede Fransız Milletini ve kimliğini reddedenlerle oturup açılım pazarlığı hiç yapıldı mı?
İpini koparan Cumhuriyeti taşlamakla meşgul. Cumhuriyet tek millet ve tek kimlik yaratmış diye suçlayanlar Kürtçülük sorununun 1787’lere, Vatikan’a ve Protestan misyonerlerine kadar dayandığını bilmiyorlar mı?
O tarihlerde Cumhuriyet mi vardı?