Çocuk Suçluluğu III

136

Türkiye dahil bütün ülkeleri yakından ilgilendiren, suç işleyen çocukların kendilerine, ailelerine, suçu işledikleri taraflara, suçun işlendiği yöreye ve topluma zarar veren çok önemli sosyal bir sorundur. Çocuk suçluluğunda günümüzde daha çok çevre faktörlerinin etkili olduğu kabul edilmektedir. Sevgi yoksunluğu, yanlış veya eksik eğitim, baskıcı disiplin yöntemleri, çocuk istismarı, iç ve dış göçlerin oluşturduğu kültür çatışmaları, gecekondulaşma, yöresel gelenek ve görenekler, ekonomik bunalımlar, çocuğun çalışmak zorunda kalması, parçalanmış aileler, ailede suçlu birey örnekleri ile kitle iletişim araçlarındaki şiddet ve suçlarla ilgili programlar çocukları suça iten nedenler arasında sayılabilir.

Suç işlemede arkadaş çevresinin rolü de önemlidir. Çevreyle iyi iletişim kuramayan çocuklarla, otoriteye başkaldırma eğilimi gösteren çocuklar belirli bir arkadaş grubuna katılmakta, bu grupta sosyal kabul görme ve bir statü sahibi olabilmek için grup dayanışmasına gereksinim duymaktadırlar. Bu beraberlik zaman içinde ergenlik çağının özelliklerinin de etkisiyle bir suçluluk çetesine dönüşebilmektedir.

Ailelere çok büyük görev düşmektedir:

  • Aile içerisinde bebeklikten itibaren bilinçli bir eğitimin verilmesi. “Okula başlayınca öğretmen onun hakkından gelir.” demeyin. Çünkü eğitim okuldan önce evde başlar.
  • Çocuğun maddi olduğu kadar duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması ve değer verilmesi.
  • Küçük yaştan itibaren okul eğitiminin sağlanması. Aynı zamanda okulda verilen eğitimle, ailede verilen eğitim birbiriyle tutarlı olmalıdır.
  • Ailelerin kontrol edebilecekleri kadar çocuk sahibi olması.
  • Çocuğun içerisinde bulunduğu sosyal çevrenin önemi ve ailenin bu konuda seçici olması.
  • Çocuğun örnek alabileceği karakterlerin seçimi konusunda ailenin dikkatli davranması.
  • Özellikle okul ve okul dışındaki arkadaş seçiminde çocuğun yönlendirilmesi.

Çocuğunuzu her haliyle kabul edin. Onu sevin, sevmeye ve sevilmeye hepimizin ihtiyacı var. Şimdiden karşılığını yıllar sonra alacağınız bir yatırım yapın ve çocuğunuzla ilgilenin. Çocuğunuzla kurduğunuz ilişki ömür boyu kuracağınız ilişkinin temelini oluşturacaktır. Temeli iyi atın ki binanız sağlam olsun. Çocuğunuza iyi bir örnek ve iyi bir model olun. Organize suç örgütlerinin çıkar sağlamak için suçta kullandığı çocukları, parçalanmış, aile düzeni olmayan, aile korumasından uzakta olan çocuklardan seçtikleri unutulmamalıdır.  “Çocuk yetiştirmek dünyanın en zor sanatıdır.” Ona ne verirseniz, size de aynısını geri verecektir. Doğru, dürüst olmasını istiyorsanız. Siz de yalan söylemeyin. İçinizdeki çocuğa seslenin, onu oradaki uykusundan uyandırın. Kendi çocukluk yıllarınıza dönün. Neler hissettiğinizi neler yaşadığınızı düşünün.

Adalet duygusu doğuştan edinilen kavram değildir. Adalet, büyümeye başladıktan sonra aile ortamında ortaya çıkar, gelişir ve insanın sosyokültürel yapısını alır. Adalet duygusu ailenin çocuğa verdiği suç-ceza, başarı-ödüllendirme kavramları ve onun üstünde şekillenen sosyokültürel dengedir. Sosyal ilişkilerin olmazsa olmaz bileşeni olan hukuku var eden, yaşatan ve koruyan ailedir. Birey hukuku, bireyin varlığı ve haklarını koruma altına alan temel insan haklarıdır. Tüm diğer hukuk süreçlerinin çıkış noktasıdır. Tüm toplumsal hukuk süreçleri kaynağını birey hukukundan, eş deyişle aileden alır. Birey hukuku adaletin dengesi üzerinde şekillenir.

Günümüz liberal toplumlarında bu denge tüketimi arttırmaya çabalamak uğruna toplum lehine, birey aleyhine bozulmuştur. Aile giderek yok olmaktadır. Günümüz çağdaş ailesi diye sunulan çekirdek aile modeli tüketimin kaynağı olarak yeniden kurgulanmıştır. Aileler, kuruluşundan itibaren tüketimin objesi olmaktadır. Örnek gösterilen aile modelinde anne ve baba yoğun iş temposu ile çalışmakta, daha çok tüketebilmek ve tüketimi çeşitlendirmek üzere çocuklar da tüketimin objesi olarak sunulmaktadır.

Çocuklar adalet duygusundan uzak, giderek birey hukukunu tanımayan bencil insanlar olarak yetişmektedir. Bu nedenle, günümüzde , bir kısım gençlerin kendilerini toplum gözünde hep suçlu hissettiklerini ve cezalandırılma kaygısı taşıdıklarını, bir kısmının ise suç işlese bile ceza almama alışkanlığı ile birey haklarından, temel insan haklarından habersiz yaşamaktadır.

Çocuklar toplumun geleceğidir. İnsanın en çok sevdiği şey çocukları olmasına karşın yeryüzünde milyonlarca çocuk açlığın ve yokluğun pençesinde kıvranıp can vermekte, savaşlarda ölmekte ve çocukluğunu yaşamadan suça, cezaevlerine düşmektedir. Yapılan araştırmalar “Suçlu çocuk yok, ancak suça itilmiş çocuk var” tarzını doğrulmaktadır.