Genel seçimlerin eşiğinde MHP’nin neden hedef alındığı, saldırılarla karşılaştığı artık anlaşılır olmuştur. Kimse ferdi ahlâkı sosyal ahlâkın önüne geçirmesin. Siyasette öyle hile, hurda ve ahlâksızlık zirve yapmış hale gelmiştir ki, ferdi ahlâkı tartışacak ortamı bile bulamıyoruz. Hiç kimse namus tüccarlığı da yapmasın. Hele hele imam nikâhlı veya imam nikâhsız iki üç karılı ve resmi nikâhsız baba olmuş siyasiler ekranlarda gerdan kırmasın.
Kaset olayı profesyonel üç beş kişinin yapacağı bir iş değildir. Bu Türkiye’yi dönüştürme faaliyetinin bir parçasıdır. Türkiye’nin Türkiye olmaktan
çıkarılması hedef alınmaktadır. CHP’yi dönüştürenler ve Deniz Baykal’ı hedef alanlar, MHP’yi dönüştüremeyince çirkin yollar denemişlerdir. Ancak silah ters tepmiştir. Şantaj, siyasi baskı ve suçlamalar MHP’yi mağdur duruma sokarak puan kazandırmıştır.
MHP’ye rey vermeyi düşünmeyen birçok kişi fikir değiştirmektedir. Aslında MHP’nin listeleri kaliteli ve iktidar sorumluluğunu yüklenebilecek isimlerden oluşmaktadır. Sayın Devlet Bahçeli bu alçakça tezgâhtan başarı ile çıkmıştır. Liderler böyle durumlarda sınav verirler. Lider arkadaşlarını dışlamamış, satmamış, parti mensupları da liderine aynı şeyi yapmamıştır. CHP bu yönde kötü örnek olmuştur. Dün Deniz Baykal’a yöneltilen tezgâh ile bazı MHP’li yöneticilere yöneltilen çirkin tezgâhın aynı kaynaktan olması muhtemeldir.
Olup biteni parti içi mücadele gibi gösterme ve hedef şaşırtma gayretleri boşunadır. İktidar dışarıdan dayatılan federal devlet modelini ve anayasa
değişikliğini geçirebilmek için milliyetçi çizgi geleneğini saptırmadan devam ettiren MHP’yi TBMM’ye sokmamak için her yolu denemektedir. Önce baraj sorunu kiralık bazı basın organları ile birlikte ortaya atılmış ve baraj sorunu olmadığı görülünce belden aşağı oyunlar tezgâhlanmıştır.
Nedense MHP ile ilgili programların çoğuna MHP’liler ve tarafsız bilim adamları çağrılmamaktadır. TRT bu konuda başı çekmektedir. MHP’nin Türk
demokrasisinin vazgeçilmez partilerinden biri olduğunu ve demokrasiyi içlerine sindiremeyenler, MHP konusunda ahkâm kesmekte ve kin kusmaktadır. Dün MHP’ye saldırı aşırı solun önemli bir bölümünden gelirken bugün bunun yerini yeşile boyanmış ve dünün komünistleriyle aynı çizgide buluşmuş milliyetsiz sağ bazı muhafazakâr görüntülü olanlar almıştır.
Ülkemizde sağ ve sol anlamını nispeten yitirmiş ideolojik aidiyet oldukça geride kalmıştır. Mücadelelerin milli ve yerli olanlarla küreselci ve teslimiyetçi uşaklar arasında olduğunu fark edemeyenler; MHP’yi ulusalcılara yaklaştı diye suçlamaktadırlar. Oysa solun içinde küçük bir grup olan ulusalcı kanat MHP’ye ve onun yıllardır savunduğu fikirlere Dünya şartlarındaki değişme ve küreselleştirme dolayısıyla yaklaşmaktadır. Siyasi partiler de mümkün olduğu kadar merkeze yakın politikalar oluşturmaktadır. Araştırmalarda seçmenin yarısı da kendini böyle hissetmektedir. Siyaset hiçbir yerde sadece değişim üzerine odaklanmaz. Gelenekleri koruyarak gelişmeci bir çizgi, değişim kadar önemlidir. Kaldı ki değişim de sihirli bir kavram değildir.
MHP milliyetçi çizgiden mi uzaklaştı? Etnik ırkçılarla, İslam ile kavgalı sözde İslamcılarla ve bazıları gibi dünün komünistleriyle işbirliği mi yaptı? Milli mücadeleyi reddetti mi? İstiklal Marşı değişmeli, terör örgütü ile uzlaşılmalı, mücadele yerine müzakere edilmeli şeklinde açılımcı mı oldu? Türk kimliğine, bayrağa, Türkçeye ve başkent Ankara’yı değiştirmeye karşı çıkıp Anayasa değişikliğine hayır oyu vermedi mi? Bu hayır anayasa karşıtlığı değildir. Anayasa üzerinden oynanan alçakça tezgâha karşı çıkmaktır.
MHP daima anayasal düzenden yana ve her çeşit teröre, sokak eylemlerine karşı olmuştur. MHP değişimi yakalayamıyor diyenlerin bugün ellerinde bayrağı ve milli kimliği, başkenti, milli ve üniter yapısı değiştirilmek istenen ithal bir model vardır.