1926 yılında Türk Medenî Kanunu’nda değişiklik yapılarak azınlık vakıfları ile ilgili hükümler konuldu. Türkiye’deki azınlık vakıflarının; sâhibi bulundukları gayrimenkulleri, 10 yıl içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bildirmeleri istenildi. Azınlık vakıflarına deniliyordu ki; ‘1926 yılına kadar edindiğin ve 1936 yılına kadar satın alacağın veya diğer yollarla sâhip olacağın gayrimenkuller, adınıza tapuya tescil edilecektir. Bu tarihten sonraki bildirimleriniz dikkate alınmayacak ve yeni gayrimenkul edinmeleriniz tescil edilmeyecektir.’
Kanundaki hükümlerin dayanağı Lozan Anlaşması idi. Anlaşmada, mütekabiliyet (karşılıklı olma) esası gözetilmişti.
Verilen sürenin dolmasından sonra azınlık vakıflarına ait olduğu bilinip de sâhipleri belirlenemeyen; ibâdet yerleri, mezarlıklar ve çeşmeler dışında kalan gayrimenkuller, hazineye intikal etti. Bunların bir kısmı satıldı. Geri kalanların üzerine büyük-büyük devlet binaları yapıldı.
4 Haziran 2003 tarihinde TBMM, Avrupa Birliği (AB)’nin baskıları üzerine; ‘Uyum Kanunları‘ veya ‘İkiz Kanunlar‘ olarak anılan kanunları kabul edildikten sonra Vakıflar Kanunu’nda pek çok değişiklikler yapıldı.
Son düzenleme, 27 Ağustos 2011 tarihli, 28038 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararnâme ile gerçekleştirildi.
651 sayılı Kararnâme, bir ‘torba kararnâme’dir. İçerisinde her şey var. Mesela: Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevlerinin Düzenlenmesi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması, Devlet Memurları Kanunu’nun bâzı maddelerinin değiştirilmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklemeler yapılması ve bunların dışında 3 ayrı düzenleme daha…
Kararnâmenin 17. maddesinde, bu yazının konusu olan ‘Cemaat vakıfları‘ hakkında düzenleme yapılmıştır.
Düzenlemeye göre; 1936 yılından sonra alınanlar da dâhil olmak üzere cemaat vakıflarına ait bütün gayrimenkullerin tapu tescilleri yapılacaktır. 1926 kararnâmesine göre bildirimi yapılmadığı için Hazineye intikal eden bütün gayrimenkuller eski sâhiplerine iade edilecek, satışı yapılan ve üçüncü şahıslar adına tescil edilen gayrimenkullerin de bedelleri cemaat vakıflarına ödenecektir.
Bu hüküm; ‘Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ve sınıfa imtiyaz tanınamaz.‘ hükmünün yer aldığı yürürlükteki 1982 Anayasasının 10. maddesine aykırıdır.
Birçok kişi, Müslümanlar tarafından kurulmuş vakıfların da bu hükümlerden yararlanacağını zannediyor. Söz konusu olan; yalnızca TC tabiiyetindeki Ermeni, Rum ve Museviler tarafından kurulan azınlık vakıflarıdır.
1936’dan günümüze 76 yıldır ‘Azınlık Vakıfları‘ olarak anılan kuruluşların adı, birdenbire ve yanıltıcı bir şekilde ‘Cemaat Vakıfları‘ olarak değiştirilmiştir.
Adı ‘cemaat vakfı‘ olarak değiştirilen azınlık vakıflarına tanınan hakların, Türkiye dışındaki ülkelerde azınlık olarak yaşamakta olan Türklere tanınması için hiçbir teşebbüste bulunulmamıştır.
İsim değişikliğinin; mütekabiliyet prensibinden doğan haklarımız için teşebbüste bulunulmayışı sebebiyle yönetimi suçlayacak kişileri haksız duruma düşürmek maksadıyla yapıldığı düşünülmektedir. Sanki ‘azınlık vakıfları‘ ile ‘cemaat vakıfları‘ ayrı hükmî şahsiyetlermiş gibi…
Kararnâmenin yayınlanmasından sonra 161 azınlık vakfından 42’si, 1410 gayrimenkul için iade talebinde bulundu. Bunlardan 347’sine olumsuz, 181’ine olumlu cevap verildi. Olumlu cevap verilenler içerisinde Kandilli’de 98 dönümlük, Göksu’da 37.500 metrekarelik çok kıymetli araziler var. 882 adet başvuru henüz karara bağlanamadı. Başvuru süresi 27 Ağustos 2012’de doluyor. Azınlıkların, milletlerarası mahkemelere itiraz hakları var. Oralardan Türkiye lehine karar çıkmasının zayıf bir ihtimal olduğu biliniyor.
Akla gelen pek çok sorudan yalnızca 2 tanesi şudur:
1-Azınlık vakıflarına iade edilecek ve bedeli ödenecek gayrimenkullerin değeri tahminen de olsa bilinmekte midir?
2-Bu bedelin ödenmesi ile Türkiye’nin altından kalkılamaz bir iktisadî krize iteleneceği düşünülmüş müdür?
Hepsinden önemlisi: Lozan Anlaşması deliniyor. Açılan deliklerden içeriye Hıristiyan batı tarafından Sevr paçavrasının hükümleri sokuşturuluyor. Farkında mıyız?