Çanakkale Şuuru!

65

 

Şuur kavramını; “bir insanın yaşadığı dönemi, olayları zaman ve mekanına uygun olarak anlayıp yaşantısını bu duruma göre biçimlendirmek” şeklinde ifade edebiliriz.
Bir insanın şuurlu olmakla kendisine ve çevresine fayda sağlayacağı aşikardır. Çünkü bir olay karşısında bilinçli hareket ederek hem kendisine hem çevresine çözüm üretir.

Tek bir ferdin şuurlu hareket etmesinin faydalı olduğu bir hayatta, büyük bir kitlenin şuurlu olması ise karşılaşılan en kötü olayda bile destan yazılmasına sebep olacak hareketler silsilesi önümüze koymaktadır.

İşte 98. yıl dönümünü kutladığımız Çanakkale Savaşı, şuurlu insanlar topluluğunun bir araya gelip destan yazdığı bir savaştır.

Peki, o dönemdeki insanların şuurlu olduğu konu ne idi?

Kısaca “tek bir vatan toprağını kaybetmemek” şeklinde özetleyebiliriz.

Çanakkale Savaşına katılan kumandanların çoğu, bu savaştan önce İtalyan’ların Trablusgarb’ı  (bugünkü Libya) işgali sırasında “orası ata toprağıdır, namerde muhtaç olmasın…” “şuuru” ile gönüllü giden komutanlardır.

Mustafa Kemal “Zabit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl” adlı eserde harbe ilişkin şunları ifade eder: “… Muharebede yağan mermi yağmuru; o yağmurdan ürkmeyenleri, ürkenlerden daha az ıslatır.’ diyeceğim. Gerçekten böyle olmasaydı Trablusgarp Harbi’ne katılan bütün arkadaşlarımızın mutlaka Trablusgarp’ta, Humus’ta, Bingazi’de, Derne’de, Tobruk’taki İtalyan istihkâmlarının karşısında, bugün kemiklerinin dahi kalmaması icap ederdi. Oysa o kahraman arkadaşlar, Balkan Muharebesi’nin son safhasında bile muharebelere katılarak imkânlar çerçevesinde kalan seviyede, haysiyetin ve namusun sorumluluklarını yerine getirmişlerdir.”

Evet, “haysiyet ve namus” o günlerde vatan toprağını niteleyen en önemli ifadelerdi.

Bu ifadelerden hareketle vatan toprağına karşı gerçekleştirilen şuurlu hareketler de Türk topraklarına karşı yapılan  son haçlı seferi diyebileceğimiz Çanakkale Savaşı’nı kazanmamıza imkan vermiştir.

Her ne kadar bugün “şuursuz!” olarak addettiğimiz bazıları, Çanakkale Destanını meşhur “medeniyetler arası hoşgörü” kapsamında Gallipoli şeklinde ifade etseler ve Çanakkale Savaşı’nı Türkler için minimize eden sinema filmleri çekseler de, unutulmamalıdır ki, Çanakkale şuuru olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılamazdı.

Geçmişte Batılıların “Şark Meselesi” olarak adlandırdıkları sorun bugün “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında aynı topraklar üzerinde tekrar gündemdedir.

Geçmişteki Şark Meselesi şuurlu insanların savaştığı Çanakkale sayesinde engellenmiştir.

Bugünkü BOP ise daha tam olarak neticelenmemiştir. Fakat yaşadıklarımız göstermektedir ki bu proje hızla bizim topraklarımızı da yeniden şekillendirecek biçimde seyir göstermektedir.

Böyle bir dönemde böyle bir proje henüz neticeye ulaşmamışken şuurlu hareket edebilmemiz adına yazıma İstiklal Marşımızın şu dizeleriyle son vermek istiyorum:

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı!

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı!

Sen şehid oğlusun incitme yazıktır atanı!

Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!”