Bilgi Birikimi

235

Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı?

İnsanoğlu, geliştirdiği düşünceleri her nesilde yok edip
sıfırdan başlamıyor- artık. Çok şükür. Belki binlerce yıl önce bu
yok edip sıfırdan başlamaya yakındık. O zaman bilgi gerçekten ömürle sınırlıydı. Bir insanın
kendi ömrü değilse, kabiledeki en
yaşlının ömrüydü sınır.

 Hâlâ bilge dediğimiz zaman uzun ve beyaz sakallılar akla
gelir. Kurtlar Vadisi
nde ve
Azerbaycan
da
bilgeler
ak saçlıdır.  Değil
mi? Ve Dedem Korkut sık sık sorar: Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı? Kendisi
de dedem Korkut
tur bakın.
Babam Korkut, kardeşim Korkut değil. Demek ki çok bilmenin, bilgide geri
kalmamanın iki yolu varmış. Ya çok yaşayacak, yahut da çok gezeceksin ki
biriktiresin.

 İnsan düşünüyor, tecrübeleniyor,
akıllanıyordu ama birikimini gelecek nesillere aktaramıyordu. En fazla çevresindekilere
anlatıyordu, onlar da anlayabildikleri kadar anlıyordu. D
üşünün, Eflatun olmasaydı, Sokrattan haberimiz olmayacaktı.
Havariler olmasaydı Hazreti İsa
dan.

 Yazı yoksa biz de yokuz

Sözle aktarma mükemmel
değildir. Telefonculuk oyunu gibidir
İnsandan insana geçerken yolda epey kayıp olur. Buna sözlü gelenek diyoruz. Kayıp olmasın diye vezin ve
kafiyeyi icat ettik. Hafızamız yanılırsa, bu
böyle değildi galiba
diyebilmek için. Ama o kadar. Bilgi hâlâ ömürlerle
sınırlıydı. Düşünün
İnsan dünya üzerinde on binlerce yıldır var. Afrikadan 70 bin yıl önce çıkmışız.
Modern insanın, konuşan insanın daha da eskiye uzandığına dair deliller var.
Fakat medeniyet dediğimiz şey 5 000, taş çatlasa 5 500 yıllık. İnsan bilgisini
nesilden nesile kayıpsız aktaramadığı için geçmişinin yüzde doksan beşinde boşuna yaşamış. Tarih, yazıyla
başlar.

Yazıyla birlikte öğrenilenin üst üste
konulma s
üreci, bir kişinin, kabilenin
bilgesinin hafızasının dışına çıktı. Önce yazıyla, sonra matbaayla ve nihayet
İnternet ile bilgi birikimi de bilginin saklanması da ona ulaşımın kolaylığı da
patladı gitti. Bilgi toplanarak değil, katlanarak çoğalıyor. Sıkıntımız
biriktirmekte değil ayıklamakta. Doğruyu yanlıştan, gerçeği yalandan.

 Dün bugünle, bugün dünle
yargılanmaz

Bilginin niceliğindeki artış, düşüncelerimizin
niteliğini değiştiriyor. Hızlanarak  Dolayısıyla, istesek de istemesek de biz, yüz yıl önceki, bin yıl önceki,
atalarımız gibi düşünmüyoruz. İdrakimiz, farklı. İdrakin farklılaşması,
değer hükümlerimizi, dünya
görüşümüzü de
etki ediyor. Temel değer hükümlerinde değil ama ayrıntıda
değişiklik var.

 Sırf misal olsun diye: Bugün
ceza diye insanların elini kolunu kesmeyi d
üşünmeyiz değil mi? (2 Ağustos
2020, Karar Gör
üşlerde Niyazi Kahveci Hocanın nefis Maturidi
makalesinden m
ülhemdir.)
Harpte mağlup ettiğimiz d
üşmanın
sivillerini öld
ürmeyiz,
erkeğini köle, kadınını cariye olarak almayız, nizamı âlem için kardeşlerimizi
katletmeyiz; değil mi?

 İşte tam da bunun için derler, tarihte olup biteni bugünün değer hükümleriyle yargılayamazsınız.
Bug
ünü de tarihteki töreyle yargılayamazsınız. Öyle
yaparım, ceddim yaptıysa doğrudur deyip kafa kesmeye kalkmazsınız. Kalkarım,
keserim, o g
ün nasılsa
bug
ün de aynen öyledir derseniz?
Olur. Öyle yapan da var. Adına DEAŞ diyorlar.

 Lord Byron nasıl öldürüldü

Geçen gün bir popüler hekimin ağzından şöyle
bir paylaşım gördüm: İşte
Aristodan, Lokman Hekimden, İbni Sinadan ve
başkalarından, sağlıklı yaşam için bilmem kaç öğüt. Bu tıp biliminin son sözüymüş!
Kusura bakmayın. Bugün tıp ve
sağlık hakkında bu yüce
zatların tamamından daha çok bilgimiz var, hatta hepsinin bilgilerinin
toplamından kat kat daha fazlasını biliyoruz.

 Lord Byron denilen Türk
d
üşmanı, Elenleri bize karşı
kışkırtırken Yunanistan
da,
Mesolongi
de hastalanıp öldü. Koskoca Lord. Doktorlar
başına
üşüşmüş
ve m
üdahale etmişler. O zamanın
tıbbıyla tabi. Nedir o zamanın tıbbı? Eski Yunan
dan beri
Sıcak-soğuk, kuru-ıslak. Kara safra, sarı safra, kan, balgam. Ve Galen
in masalları. O bilgilerle
bol bol hacamat yapmışlar. Ama çok ş
ükür, kurtaramamışlar. Yapıp
ettiklerini yazmışlar. Şimdiki tıp bilgisi o notlara bakıp diyor ki: Sağlıklı
adamdan o kadar kan alsaydınız, sağlıklı adam da öl
ürdü!
Demek ki eski tıp yeni tıbba göre geri imiş. Eski derken, Byron
un ölümü
1824
te. O kadar da eski değil.
Antibiyotikler hen
üz 70
yaşında!

 Dün
olmasaydı bug
ün cüceydik, fakat


Şimdi siz, yok olur mu öyle şey! Nerde o eski tıp. Şimdikiler
bid
at der misiniz? Derseniz,
fikirlerinize haklı olarak geri derler. Fakat bir sebeple sizin d
üşünceleriniz iktidar olur ve bütün
ülkeyi sizin gibi düşünmeye zorlarsanız
Ve bunda başarılı olursanız. İşte o zaman toplumunuz da
ülkeniz de seviye kaybedecektir.

 Üst üste
koymasaydık bug
ünkü yüksekliğe tırmanamazdık. Dün olmasaydı bugün
c
üceydik. Fakat bugün geldiğimiz seviye dünden yüksektir. Bugün,
muhakkak ki d
ünden daha çok
bilgiye erişebiliriz.

Önceki İçerikİngiltere’den Tespitler (35)
Sonraki İçerikKonuşmak Yerine Yapmak Zamanı!
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)