Başiskele Cephelerinde toplam 150 civarında milis mevcuttur. Bu sayı azami olup genelde 50 – 60 kişi civarında milis kuvvet cephede yer almıştır. Kış aylarında sayının 15 – 20 kişiye kadar düştüğü de söylenir. Milis gücünü oluşturanların çoğunluğunun savaş tecrübesi olduğu, bir kısmının 40 yaş üstündeki askerlik çağı dışındaki orta yaşlılardan, bir kısmının da 20 yaş altındaki delikanlılardan oluştuğu ifade edilebilir.
Güney (Servetiye) Cephesi’nde oluşturulan Milis taburunun kumandanlığını üstlenen Mahmut Bey, genelde Kuva-yı Milliye’nin asıl cephesi olan Geyve ve Avdan tarafında bulunmuştur. Kimi zaman da dağ yoluyla Bahçecik Cephesi’ne atla mermi sandığı getirmiştir. Ama asıl ve daimi cephe komutanlığını Mustafa Çavuş yapmıştır. Onun önderliğinde oluşturulan 15’erli, 20’li takımların başına da Şulumbur Mehmet (Şener) Çavuş, Kadem (Duran) Çavuş, Ali (Biçer) Çavuş, Hüseyin (Kartal) Çavuş, İsmail (Duran) Çavuş, Mecit (Karaaslan) Çavuş, Canfer (Kocatürk) Çavuş, Arif (Duran) Çavuş, Bakırcı Ahmet (Aktürk) Çavuş, Hacı Şakir (Özkaraaslan), Maryol’un Osman (Kaya), Hacı Aslan (Serim), Hidayet (Özay), Abdullah (Aydeniz), gibi kimseler getirilmişti.
Bunlardan Arif (Duran) Çavuş, sıhhiye çavuşuydu. Mevlüt (Civelek) Çavuş da sıhhiye yardımcısıydı. İlk müdahale malzemeleri ise ustura ile keskin ekmek bıçağıydı. Milis karargâhı, Hacı Şaban’ın (Duran) Servetiye Karşı Köyü tepesinden Servetiye’ye ayrılan yolun altında bizzat düzenlediği bir binaydı. Mermi ihtiyacı ise kaçak yollarla sağlanmaya çalışılyordu. Yine Hacı Şaban’ın (Duran) oğulları; Kadem, Arif ve Mustafa İstanbul’dan Kavaklı İskelesi yoluyla mermi temin etmeye gayret ediyorlardı.
Daha ehemmiyetli olan Güney (Servetiye) Cephesi’ne Servetiye köylerinin haricinde; Tepecik, Aksığın, Serindere, Kazandere, Nüzhetiye (Y. Döşeme), Hasaneyn (A. Döşeme), Ferhadiye, Hamidiye, Yeniköy, Döngel, Yuvacık ve Bahçecik’ten milis takviyesi yapılıyordu. Cephenin yemek işleri ise Servetiye köylerindeki hanelere sırayla görev olarak verilmişti. Genelde karavananın kaynadığı yer ise Böcekhane Mahallesi idi.
c – ) İngiliz Uçağının Düşürülmesi
Savaş boyunca Yunan ve İngilizler; zaman zaman Kuva-yı Milliye aleyhine propaganda kâğıdı atmak, zaman zaman Milis güçlerini bombalamak, zaman zaman da keşif amacıyla uçaklarını kullanıyorlardı. Bunlardan bir tanesi Başiskele’nin Güney (Servetiye) Cephesi üzerinden Aytepe üstüne gitmiş, Eskiyayla’ya göç etmiş olan sivillere birkaç bomba atmış fakat ağaçlara çarpan bombalara halka bir zarar vermemişti.
Bu arada Cephe Komutanı Soytarı Mustafa Efendi tarafından yaylada bulunan bir sandık mermiyi almakla görevlendirilen 16 – 17 yaşlarındaki Lokman Dayı’nın Kadir (Tarı), uçağın geldiği gün o bölgedeydi. Elindeki mavzerle uçağa birkaç kez ateş eden Kadir, uçaktan bir parça düşürmeyi başarmıştı. Aynı gün o yaylada bulunan Değirmendüzlü Hamdi (Ata) ile Kemal’in İlyas’ta (Gürkanlı) uçağa ateş açarlar. Bunu gören başka kimselerin de açtığı ateşler sonucu İngiliz uçağı güçlükle hareket ederek Yuvacık Köyü’nün alt tarafındaki Dere Mahallesi’ne kadar gidebilmiş ve burada düşmüştü.
Bu olay üzerine halk şairleri de şöyle şiir süzmüşlerdi:
“İngiliz çıkardı tayyaresini
Belki İngilizlerin bölgeden pılısını pırtısını toplayıp erken ayrılmasında bu olayın da rolü olmuş olabilir. Ne diyelim; ‘Hiçbir şeyden çekmedi İngiliz, Bahçecik’ten çektiği kadar’.
d – ) Top Savaşları
Ali Üzmez, Bahçecik’in Güney (Servetiye) Cephesi’nin düşman deniz gücü tarafından bombalamasını yine gazilerin tanıklığıyla kitabına konu eder. Gazi Ali Candan’ın (Cibinoğlu lakaplı) ifadesine göre:
“Biz tepedeki karargâhta yemek yiyorduk. Aytepe üzerine giden düşman uçağının geri dönmesinin hemen ardından İzmit Körfezi’ndeki gemilerden cephemize doğru top atılmaya başladı. Atılan mermilerden biri yakınımıza, tepedeki okulun arkasında bir yere düşmüştü. Anlaşılan keşif uçağı yerimizin mesafesini doğru tespit etmişti. Peşinden meşe ağaçlarını harmanlayarak 35’lik bir top mermisi daha yakınımıza düştü. Herkes bir kenara çekilmiş, şaşkın ve çaresizdi.
Bu büyük top atışlarından sonra düşman gemileri, 15’lik toplarla Yuvacık sırtlarından Hüseyinağa – Binektaşı arasındaki tepeye kadar tüm cephe boyunu 50 metre aralıklarla dövmeye başladı. Durum oldukça ürkütücüydü zira bu son top mermileri hem sık aralıklıydı hem de nereye düşeceği belli olmuyordu. Sonra biz de Cemal Bey’e haber verdik. O da topuyla beraber yardımımıza geldi.”
Gazi Osman Kurdoğlu’ndan nakledildiğine göre:
“Böcekhane’nin üstündeki tepede taşlardan yapılan basit bir gözetleme yeri bulunuyordu. Düşman, denizdeki gemilerden bu gözetleme yerini keşfetmişti. Keşfeder etmez gemilerden 3 büyük mermi atılmış, üçü de gözetleme yerinin altına düşmüştü. Dördüncü mermi tepeyi aşınca Alartı (Eğreltiköy) Mahallesi’ndeki bir bahçeye düşerek patlamıştı. Merminin düşüp patladığı yere o mahalledeki çocuklar üşüşürken aynı istikamete beşinci top mermisi geldi ve çocuklar arasında patladı. Eyvah, çocuklar gitti derken dumanlar arasından çocukların sağa sola kaçıştığını gördük ve sevindik. Allah çocukları korumuştu.“
Geyve Kuvâ-yı Milliye Kumandanlığı, bu durumu değerlendirerek İznik, Karamürsel, Orhangazi mıntıkasında önemli askeri hizmetler gören ve o sırada Osmaneli’nde bulunan meşhur Gökbayrak Taburu’nun kumandanı Milis Yüzbaşı Cemal Bey’i Bahçecik Cephelerine yardıma gönderir.
ÜZMEZ, Ali, Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 61, KBB Kültür Yayınları, 3.Baskı, İzmit, 2008.
Mahmut Nedim ERDEM, Milis (Fahri) Yüzbaşısı olarak görev yapmış olup Karahasanoğulları’ndandır (Hacıhaliller). Yada yerel ağızla Tikulaklar..
Soytarı Mustafa Efendi (TARI), Milis (Fahri) Teğmeni olarak takım ve bölük komutanlığı yapmıştır.
ÜZMEZ, Ali, Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 62, KBB Kültür Yayınları, 3.Baskı, İzmit, 2008.
Ne de olsa her ikisi de askerliklerini sıhhiye çavuşu olarak yapmışlardı.
ÜZMEZ, Ali, Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 65, KBB Kültür Yayınları, 3.Baskı, İzmit, 2008.
Askerlere yemek dağıtmak için kullanılan derince bakır kap (DOĞAN, D. Mehmet, Büyük Türkçe SÖZLÜK, Sayfa 605, İz yayıncılık, 11.Baskı, İstanbul, 1996).
ÜZMEZ, Ali, Milli Mücadele’de Servetiye Cephesi, Sayfa 66, KBB Kültür Yayınları, 3.Baskı, İzmit, 2008.
Sonradan Gökbayrak soyadını almıştır.