Başarılı Bir Sanatçı, Türkiye’nin İlk Hanım Hattatı Ayten Tiryaki

129

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle Kocaeli’ye davet ettiğimiz Hattat, Müzehhibe Ayten Tiryaki ile sanat üzerine söyleşi yaptık.

Ayten Hanım kendini kısaca şöyle anlattı; 1961 Ordu doğumluyum. Üç çocuk annesiyim, İlahiyat menşeiliyim. Yirmi yıl Kur’an kursunda vazife yaptım, On yıldır emekliyim. 1989 yılında hat ve tezhipten icazet aldım. On kişi tezhipten yirmi kişiye icazet verdim.

Hat ve Tezhip sanatına neden gönül verdiğini anlattı; Resim yapmayı çok seviyor ve resim yapmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Bu bilgilerimi kanalize etmek gerektiğini düşünerek Hat sanatına yöneldim. 1979 yılıydı, o zaman hiç Tezhip, Kur’an dışında da orijinal Hat yazısı görmemiştim. Liseyi Amasya Lisesinde okudum. Orası Şeyh Hamdullah’ın şehri, dedim ki “Herhalde o insanların bereketi olsa gerek” İlahiyatta arkadaşlara sordum “Hat öğrenmek istiyorum”  Dediler “Bir Hat kursu var” hep beraber yazıldık. Ama kurs Tezhip kursuymuş. Tezhibin adını ilk orada duydum. Fakat Hat ile ilgili araştırmalarıma devam ettim. 30-40 kişi Tezhip kursuna kayıt olduk, bir tek ben kaldım ve kursta bu yüzden kapatıldı. Hadis hocam Mücteba Uğur’un tavsiyesi, İstanbul’a gitmem ve Hasan hocayı bulmamdı. İlahiyattan mezun oldum ve tayinimi İstanbul’a aldırttım. Kur’an kursu hocalığı için İstanbul’a gittim ve öyle bir yere tayinim çıktı ki Hasan hocanın 150 m. mesafesindeki Fazilet Kız Kur’an kursuna geldim. Hoca da camide imamdı. 1983 yılıydı 22 yaşında hat dersi almaya hocamızdan başlamış oldum. 1984 yılında evlendim. Eşimle birlikte ders almaya  devam ettik. Hasan hoca tezhip almamı tavsiye etti. Kubbealtı’nda Çiçek Derman ve İnci Ayan Birol’dan tezhip aldım iki tezhip icazetim var. 1989 yılında Hasan hocama bir hilye yazmasını rica ettim Tezhip icazeti alacağımı söyledim. Hocamda sen yaz dedi. O zamanlar sadece nesihi bitirmiştim sülüse daha yeni başlamıştım. Sen yaz bende sana icazet vereceğim dedi. Ben hat icazetimi aldıktan sonra sülüs yazmaya başlamıştım. Bu şekilde ikisi birden devam etti.

Sanatını icra ederken ki ruh halini şöyle anlattı; İnsan kendisiyle barışıksa ve yapacağı güzel bir işi varsa yalnız olmak çok güzeldir. Çünkü saatler geçer anlamazsın, elinde fırça, kalem uyursun çok gelmez. Bazen çalışmalardan kalkmak için saat kurardım.

Tasarımlarında nelere dikkat ettiğini anlattı; Eski hattatlardan şunu anladım, ön çalışmaları çok,  önce tasarım ve eskiz, son kâğıda dökülen kısım daha az bir süre alıyor. Ön çalışma çok önemli, istif çalışması yaparken manayı göz önünde bulunduruyorum. Mesela; Veren el alan elden daha hayırlıdır. Veren el yazısını üstte yazarak manayı destekleyici istif yapıyorum.

Sanatların kişilere kazandırdıklarını anlattı; Bu sanatlar Sabrı, tevekkülü öğretiyor hoş görmeyi öğretiyor. Gençleri meşgul eden zaruretler var. Ama belli bir yaştan sonra talebelerim kendilerini çok daha iyi programlıyorlar, çok daha istikrarlı ve başarılı oluyorlar.

İstanbul’dan bakıldığında, Anadolu’daki sanatların durumunu değerlendirdi; Eskiden İstanbul’dan bakıldığında Anadolu’da hiç bir şey gözükmüyordu, bende o sebeple Ankara’dan İstanbul’a hicret ettim. Şimdi bakıldığında her tarafta üniversitelere kadar bölümler var çok güzel gelişmeler görülüyor. Azami derecede ilgi alaka ve teveccüh var. Her yerde şimdi kurslar, belediyeler son yıllarda azami derecede ilgi ve teveccüh var, tabi bu teveccüh bizden taraftan değil devlet kademelerinden, bu zaten teşvik sayılıyor. Ama bu güzellik sadece bizim ülkemizde değil aslında başka ülkelere de yayılmış. Eskiden tezhip İran hariç yurt dışında çok zayıftı ama şimdi bayağı bir gelişmeler var.

Sanata gönül veren öğrencilere tavsiyeleri şunlardı; Sizin yaptığınız sanatı bilmeyen birileri sizi çok överse bundan haz etmemek lazım. Anlamayan birinin sizi methetmesinin hiç kıymeti yok. Anlayan kişilerin susması çok anlamlı. Eğer anlayan kişiler güzel demiyor sadece susuyorsa beğenmemiş demektir. Anlayanların susması anlamayanların alkışlaması çok kötü. Sanattan anlayan kişilerin beğenmesi çok önemli. Ben eserimi bitirmiş olsam bile hocalarıma gösteriyorum, onların fikirlerini alıyorum. Bir dahaki çalışmalarımda daha dikkatli oluyorum. Hiçbir zaman ben oldum demeyin, hocaların eleştirisine açık olun onların fikirlerini alın. Art niyetli insanların da tenkitlerine fırsat vermeyin. Biliyorsunuz ki o kişi art niyetli onu konuşturmayın ya da dinlemeyin. Ama iyi niyetli arkadaşlarınızın hocalarınızın tenkitlerine her zaman açık olun. Bunlar yapıcı ve eğitici olur.

Söyleşi: Kübra Saral, Ülker Sanatevi

Yazıya Hazırlayan: Şefika Ülker.

Hattat Ayten Tiryaki

Hattat Ayten Tiryaki

Söyleşiye katılanlar

Söyleşiye katılanlar