Balkanlarda Alperenler ve Gazi Dervişler

76

Günümüzde Türkiye’de bilerek veya bilmeyerek anlaşılmasını zorlaştırmak için birçok tarihi konu karmakarışık hale getirilmektedir.
Türklerin Anadolu’ya, Avrupa’ya veya Balkanlara geçişlerinde de itilaflar vardır. Bu konulara fikir namusu içerisinde baktığımızda iki ana başlık altında ifade edebiliriz.

a- Avrupa’ya ve Balkanlara geçiş

b- Anadolu’da Türkler

Türkler Avrupa ve Balkanlarda

Türklerin M.Ö. pek eski devirlerden beri Türkistan’da yerleştikleri bölgelerden Doğu Avrupa’nın güney kısmı, yani Karadeniz’in kuzeyinde Yayık Irmağı ile Ural dağlarından Tuna nehrine kadar uzanan geniş bölgeye yerleşmiş Türklerle ilgili Grek yazar Herodot İskit, Persler ise Saka derlerdi.

Doğu Romalı Ataliyat (Attaliate) ise “İskitlerle Türkler aynı ırktandır” demiştir.[1]

Sarmatlar, Roksolan ve Yağızları geçelim (M.Ö. VI – IV yy.

Milattan sonrası ise sırasıyla:

– Hunlar: 375 yılı başlarından itibaren Büyük ve Cihangir Hun İmparatorluğu.

– Avarlar: 552 yılında Asya’dan Avrupa’ya

– Hazarlar: 508’de Sabirlerin önünde

570-630 Batı Göktürk kağanlığının egemenliği altında.

630’da-642’de Kubrat Han Rusya’daki Büyük Bulgar İstan’ın başında

Bulgarlar Balkanlara 560 göç ettiler.[2]

650 Hazarlar bağımsız devlet oldu.

862 – Peçenek-Hazar Mücadelesi Kiyef Rus

– Peçenekler: 870-1090 (150 yıl Slav yayılması durduruldu.)

– Uzlar:

– Kumanlar: 1060 – Karadeniz’in kuzeyin Kıpçak bozkırında

1090: Peçeneklerin imha etmeleri

1224 – Kumanlar Moğollara yenildiler

1240 – Kumanlar Macaristan çekildiler.

1198’de UÇLAR

Anadolu Selçuki Sultanlığında resmen olmasa bile fiilen, şu umumi eyaletlere ayrılıyordu.

Kayseri – Çorum – Kastamonu hattının doğusunda kalan ve Sivas’ın merkez olduğu genişçe bir saha, Danişmendiye Vilayeti adını taşımakta idi.

Gene Kastamonu’dan itibaren Çankırı, Ankara, Eskişehir, Antalya hattı boyunca sıralanan vilayetlerden ibaret geniş bir bölge “Uçlar Vilayeti”ni teşkil etmiş.

Kastamonu ve Ankara bu Uç’lar vilayetinin iki idare merkezi idiler[3] buralarda birer beylerbeyi oturuyordu.

Antalya, Alâiye, Aksaray, Niğde, Kırşehir, Akşehir gibi yerlerde Konya’nın merkez olduğu “Yunan Vilayeti[4] olarak tanınmaktaydı.

BÜYÜK ALPEREN SARI SALTUK

Geldik ti bir zaman Sarı Saltuk’la Asya’dan,
Bir bir diyar-ı Rum’a dağıldık Sakarya’dan

Y. K. Beyatlı

Hoca Ahmed Yesevi yaşadığı Türkistan bölgesinde olduğu kadar Azerbaycan, Anadolu ve BALKANLAR’a doğru uzanan çizgide yaşayan Müslüman Türk topluluklarında da derin izler bırakmıştır. Onun yaşadığı dönem Büyük Selçuklu Devleti’nin (1143 Katavan Savaşı ile) çözüldüğü… Anadolu Selçuklu devrine rastlar. O yıllarda Anadolu’da yeniden yurt edinmeye çalışan Türk boyları dâru’l cihad olarak bilinen Anadolu’ya koşup gelmişlerdi. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması olayında büyük payı bulunan muhtelif tarikatlara mensup dervişlerin ayrı yeri vardır.[5]

Sarı Saltuk

Sarı Saltuk Evliya Çelebi’nin tesbit ettiği şekle göre Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş’tan sonra “Sarı Saltuk” lakabı ile tanınan Muhammed Buharî‘yi Horasan erenlerinden yedi yüz kişi ile ona imdada gönderiyor ve meşhur tahta kılıcını Sarı Saltık’ın beline kuşatarak şu nasihatı veriyor:

Saltık Muhammed’im! Seni Rum’a göndersin. Leh diyarında dalalet – ayin olan Sarı Saltık suretine girip, ol mel’unu bir tahta kılıçla katleyle! Makedonya, Dobruca’da, yedi krallık yerde nam ve şan sahibi ol![6]

Sarı Saltık, Rum diyarına gelince Hacı Bektaş Veli, Şeyhi Yesevi’nin emrini yerine getirerek, onu Dobruca‘ya gönderiyor.

SARI SALTIK – EMİR NOGAY

Anadolu Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus, kardeşi Rükneddin Kılıçarslanı destekleyen Moğol Mengü Kaan ve Hülâgü’nün baskısıyla Ağustos 1261 de tahtını kaybeder. 1262 Haziran’ına kadar Antalya’da kalan Sultan[7] Doğu Roma’ya sığınır.

İzzeddin Keykavus İstanbul’a gittiği zaman eski dostu Mihael Paleologos (1259 – 1282) tarafından çok iyi kaşılandı.

Altın – Ordu Hanı Berke (1255 – 1266) İslâmiyeti kabul etmesi, Sultan Baybars ile akraba olması ve Sultan Baybars‘ın 1263’de Altın – Ordu ve İzzeddin Keykavus‘un elçilerini aynı zamanda kabul etmesi…

Moğolların düşmanı İzzeddin Keykavus ve adamlarına karşı girişilen çok ağır ve vahşice oldu. 1262’de Sultan Enez (Enos) Kalesine hapsedildi.[8] Onun beyleri ve emirleri Hıristiyanlığı kabule zorlandılar.

Müslüman şeyhler, Alperenler ve Derviş gazileri İslami propagandasının fiiliyatta birleşmesi İlhanlı – Altın – Ordu devletlerinde kültürel hareketlerinde birleşmesine yol açtı.

  • Anadolu’dan dahi Sarı Saltık ismindeki Türk Şeyhi’de 1263 yılında 12.000 hane kadar Türkmen ailesi (belki de çoğu Çepniler) ile birlikte Kırım ve Dobruca’ya yani Şehzade Nogay’ın bulunduğu yerlere gidip yerleşti ve İslâmiyetin neşri uğruna çalıştı.[9]

• Avrupa’ya geçtiği tarih “Sarı Saltuk uburu Rumeline

• Altıyüz almış idi heman” mısraları buna şahittir.

  • 1264’te Şehzade Nogay o zaman Trakya’da Enez (Aynos) kalesinde tutulan Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus’u II’yi oraya kuvvetli asker göndererek Doğu Roma esaretinden kurtardı.

Emir Nogay’ın kendisi de Müslümanlığı resmen 1265 yılında kabul etmiştir. Aynı yıl Trakya’ya girerek Doğu Roma şehir ve kalelerinin bir çoğunu tahrip ve yağma etti. Kırım taraflarında zaviyeler kurarak yerleşmiş olduklarını ve “GAZA” ganimetleriyle yaşadıklarını görüyoruz.[10]

Berke Han ve Nogay’ın Müslüman olmaları Hülagü ile olan savaşları kazanmaları İslâmiyet’in zaferi olarak kabul edilmesi üzerine Müslüman Türklerin, Müslüman ülkelerden, Horasan’dan ve Anadolu’dan Berke ve Nogay’ın ülkesine “gazi“ler gitti.

Azerbaycan’dan Erdebil Şeyhi Safiyûddin Erdebili, kendi müridleri ile birlikte Deşti Kıpçak’a (Karadeniz’in kuzeyi) ve Kırım’a gidip irşatta bulundular.

Azerbaycanlı, Rumlu (Anadolulu) ve Horasanlı Gaziler Azaplar[11] da tabiatıyla iştirak etmiş olacaklar. Nogay‘ın ordusu Macaristan içlerine kadar akın ediyordu. Nogay’ın maiyetinde bulunanların çoğu birkaç yıl içinde Müslüman oldu. Yalnız eskiden Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Alanların bir kısmı yine Hıristiyan kaldı.

Sicilya ve Bulgar kralları ile Doğu – Roma İmparatorunun damadı olan Nogay, yine Doğu Roma’nın damadı Bulgar Kralı Konstantin‘in çeyiz meselesine karışmak bahanesiyle Mikhail paleolog’un VARNA civarında ki Anchaibus ve Mesembria kalelerini 1280’de zaptetti.[12]

  • Emir Nogay Berke Hanın kardeşinin oğlu Mengü – Temur (1266 – 1280)’u Altın-Ordu tahtına çıkardı.
  • Emir Nogay tahttan indirdiği Mengü – Temur’un yerine kardeşi Tuda – Mengü (1280)’yü tahta çıkardı. Tuda Mengü’nün ölümü üzerine
  • Teleboğa’yı tahta çıkardı (1287 – 1291)
  • Emir Nogay 1291 yılında ise Mengü Temur’un büyükoğlu Tokta Hanı tahta çıkardı.

Ancak Emir Nogay’ın otoritesinden bıkan Tokta Han Emir Nogay’a karşı çıktı.

KUKANLIK‘ta yapılan savaşta Emir Nogay esir düştü. Bir Rus eri başını keserek şehit etti. 1299)

Emir Nogay’ın[13] Azerbaycan, Deşti Kıpçak ve Balkanlarda büyük hizmet yaptı. Ölümünden sonra Balkanlardaki İslâmi yayılma durdu. Balkanlardaki Müslümanların bir bölümü Anadolu’ya Çanakkale üzerinden geçip KARASİ oğullarının hizmetine girdiler. Hatta Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye geçişinde öncülük eden Gazi Fazıl ve Ece Halil‘de bir Sarı Saltık bağlısı ve Meşhur Türk Seyyahı Evliya Çelebi‘nin dedeleridir.

Altın-Ordu’da uzun yıllar mühim rol oynamış olan Emir Nogay‘a bağlı olan il ve Uruğlar NOGAY olarak anılmışlardır. Moğolca’da ise “Mangıt” olarak ifade edilmişlerdir.

Sarı Saltuk ilk Türk mutasavvıflarından birisi olarak İslâmiyet’in geniş halk kitlelerine, bilhassa tek tanrı inancı taşıyan Türkmen kitleleri arasında İslâmiyet’in yayılması hususunda oldukça başarılı olmuştur.

O ve onun gibi diğer Alperenler, Arap ve Acem Şeyhleri gibi tekkelerde oturmamış halkın arasında, sınır boylarında cihad yapmışlardır. Türkmen kitlelerine İslâmiyet’i saf bir aşkla sevdirmişlerdir.

İslâmiyet’i yayarken İmam-ı Azam Ebu Hanefi; Maturidi – H. Ahmet Yesevi çizgisi takip etmişlerdir.

Ham softalıktan her zaman kaçmış ve kaçınmışlardır.

Bu sebeple şehirlerde oturan İslâmiyet’i kabul etmiş Türkmen nüfusun yanında tek tanrı inancındaki adetlerini bırakmayan, ama İslâmiyet’e gönülden bağlı yoğun bir Türkmen nüfusun ortaya çıkmasının mimarı olmuşlardır.

Bu Türkmenler dinlerini, belki şehirlerdeki halk kadar bilmiyorlardı. Ama İslâm’a karşı onlardan çok daha samimi idiler.

Zeki Velidi Toğan‘ın ifadesiyle; “Sarı Saltuk, diğer Türk şeyhleri ile Yesevi şeyhleri gibi, İslamiyet’i adeta milli bir Türk dinine çevirmişlerdir.[14]

SALTUK NAME

  • Büyük Türk Alperenlerinden Sarı-Saltuk’un destansı mücadelesini, İslam dinini yayma yolundaki savaşlarını konularını anlatan saltukname.
  • Fatih’in oğlu Cem Sultan Edirne’de görevli bulunduğu 1473’de isteği üzerine Ebülhayr Rumi tarafından kaleme alınmaya başlandı.

7 yılda tamamlandı

3. ciltlik eser

Şerif Hızır’dır

Saltuk “çok kuvvetli”

  • Tarih, Folklor, antropoloji, inançlar ve Tarikatlar tarihi bakımından çok önemli bir kaynaktır.
  • Ebulhayr Rumi

Türk Yazar, Hayatıyla ilgili bilgi yoktur. Cem Sultan’ın emriyle Anadolu’nun çeşitli yerlerini dolaşarak din savaşçısı Sarı Saltuk’un menkıbelerini “SALTUK NAME” ismiyle (1474 – 1489) topladı.[15]

  • Hoca Ahmed Yesevi doksan dokuz bin bağlılarından seçilmişlerin birine doğru sevgiyle yönelerek;
  • ” – Saltuk Mehmedim!

Seni diyarı Rum’a saldık. Var git YEDİ krallık yerde nam ve şan sahibi ol.”

  • 93. yıllık hayatında hiç durmadan mücadele ederek İran, Hint, Kafkasya, Türkistan, Çin, Kırım, Kıpçak, Endülüs ve özellikle de Balkanlarda XIII. yy. sevgi rüzgârının esmesine vesile olan bir alperendir.
  • Yesi Şehrinden Ahmed Yesevi’den aldığı büyük görev için “7 krallık yerde nam ve şan sahibi ol

Bu emir üzerine kâfirlere karşı TANRI adına cihat etmeyi ve Müslümanlığı yaymayı görev bilmişti.”

  • Hz. Peygamberimizin KILICI, Hz. Ebubekir’in asası, Hz. Ömer’in tarağı, Hz. Osman’ın kamçısı Saltuk Sultan’dadır.
  • Önemli Görev: Hz. Peygamberimiz kendisine Rüya’da “Seyit Saltuk! Edirne’yi fethet ve Müslüman et. Ümmetim bu yeri elden komasınlar” buyruğudur.

Efsanede: Edirne feth edilip Müslüman ediliyor. Seyit Saltuk bu şehri çok seviyor.

  • Saru Saltuk; kâfirlerin dilini, dinini usul ve erkanını öğrenmiş, sırası gelince kiliselerde sarı sakalıyla va’z etmiş bir AYASOFYA’da Doğu Romalıları vaftiz etmiş.
  • Dobrucada kral kızlarına musallat olan ejderi öldürmüş kralın kalbini kazanmış 40 bin kâfir (Hıristiyan) Müslüman olmuş.
  • Lehistan (Polonya) ünlü bir papazı öldürüp oradaki bütün Tatarları Müslüman yapmış sonra 150 bin yeni müslümanı şimdiki Danzig şehrine yerleştirmiş

Danzig, Dantziğ şehri bugün POLONYA’nın Gdansk‘ın eski adıdır.

  • Ve Bosna – Hersek’te 600 bin hak dinine sokmuş.

II. Mehmet Fatih – Sarı Saltuk

6 Nisan 1453 tarihinden itibaren İstanbul muhasarası devam ediyor. Genç Sultan sabırsız ve telaşla ve kurulan harp divanında Akşemseddin ile meşveret ediyor.

SABIR DER, SABIR işidir der.

Fatih Sultan rüyasın azametiyle ve sarı sakalıyla “Ben Sarı Saltuğum” der.

Genç Sultan’a şehrin anahtarlarını teslime der. Yalnız bir de dileği vardır.

“Han’ım, bu anahtarları Edirne’de saklayasın!…”

Edirne ki eski Alplerin – erenlerin, gazilerin yurdu idi. Elbette ihmal gelmezdi. Çünkü İstanbul’u muhafaza etmek birazda Edirne’yi muhafaza etmekle mümkündür.

II. Beyazid, Akkerman ve Kili kalelerinin fethi niyetiyle sefer çıkmıştı.

Otağı – Hümayun BABADAĞ‘da kurulmuştu.

O gece II. Beyazit iki rekât namaz kılıp istihareye yattı.

Hocası Sivaslı Kara Şemseddin’de öyle gördükleri rüya üzerine uyandılar.

Rüyalarını yazdılar. Zarflar mühürlendi. Şeyhülislam’a iletildi. Zarflar açıldığında ikisi de aynı rüyayı görmüşlerdi.

Sarı Saltuk, makamını göstermiş türbe istemiş ve “Akkerman ve Kili kalelerini bila cidalsız alacaksın, evladın Mekke – Medine’ye sahip olacak” diye müjdelemiş.

– Hazreti Sultan Saltuğu ziyaret eyledik

– Çok şükür şimdi görüp Hakka ibadet eyledik…

Yunus’a Tapduk’dan oldu hem

Barak’dan Saltuğ’a

Bu nasib çün çûş kıldı nice

Pinhan olam.

Sarı Saltuk, Yunus’un mensup olduğu manevi şecerenin en eski simasıdır. Yunus, Sarı Saltuk’dan ve onun halifesi BARAK BABA’dan, şiirlerinde saygı ile bahseder.[16]

Sarı Saltuk’un Kabir ve Makamları

  • Evliya Çelebi Seyahatnamesinde

Saltuk Sultan: “Ölünce beni yıkayıp yedi tabut hazırlayın. Çünkü benim için yedi kral cenk etse gerek” diye vasiyet eder.

Dervişleri vasiyeti gereği yedi tabut hazırlarlar.

1- …. Moskof kralı bir tabut alıp açtı, Hazreti şeyhin mübarek cesedlerini tabutla Saltık’ın cesedini alıp Moskof ülkesine götürüp gömdü.

2- Sonra Leh Kralı‘nın askeri gelip bir tabut aldılar. …. Leh diyarına götürüp Danıska iskelesi şehrine gömdüler.

3- Çek kralının askeri gelip, onlarda bir tabut alıp, çek diyarında Proniçe adlı şehirde gömdüler.

4- İsveç kralı gelip, bir tabut alarak, İsveç’te “Piyvançe” adlı şehirde gömdü.

5- Edirne kralı bir tabut aldı. “Batorya” (Babaeski) adlı büyük şehrin manastırında gömdü.

6- Boğdan kralı olan Yervan kendi gelip bir tabut alarak Bozova kalesi yakınında eski kiliseye gömdü.

7- Yedinci tabutta Dobruca krallığından İslam ile şereflendirdiği Ali Muhtar alıp asıl maksadımız olan Kelgra kayalarında ejderha kayalıklarında toprağa verdi. İşte nice keferi dine davet ederek Allah yolunda cihad etti.[17]*

• F. R. Haslok ise 1913 – 1915 yıllarındaki çalışmasında Sarı Saltuk’un yedi tabutla ilgili şunları kaydetmektedir.

1- Moskovya: Burada aziz Söyti Nikola (Aya Nikola) adıyla büyük itibar görmektedir.

2- Lehistan: Buradaki Dançıg’da[18]* bulunan mezarı büyük kalabalıkla ziyaret edilmektedir.

3- Bohemya: Burada Pzzonya‘da bir tabutu gösterilmektedir.

4- İsveç: Burada Bivanya’da mezarı bulunmaktadır.

5- Edirne: Bu şehir civarında (Babaeski‘de) başka bir mezarı vardır.

6- Moldovya Boğdan: Burada Baba Dağında bir mezarı gösterilmekteydi.

7- Dobruca: Yedinci mezarı bulunduran Kalyakra tekkesi de burada bulunur.

Bu hakikate uygun hikâye, şu düşünceyle tamamlanıyor: “Hıristiyan beldelerinde Sarı Saltık, genellikle Aya Nikola adı altında pek çok hürmet görmekte olup Hıristiyan keşişleri, onun himaye ve ruhaniyeti altında sadakalar toplamaktadırlar.”[19]**

Sarı Saltuk’a izafe edilen makamlar

1- Bursa’nın İznik ilçesinde

2- Niğde’nin Bor ilçesinde

3- Tunceli’nin Hozat ilçesi Akören köyünde

4- Diyarbakır şehir merkezinde

5- İstanbul Rumeli Feneri’nin altında

6- Sinop Yeni Cuma köyünde

7- Bosna Hersek’te, Mostar, Blogay’da

8- Makedonya Arnavutluk sınırında

Karesi bölgesine Balkanlardan gelenlere Sarı Saltuk Türkleri diye anılan birlikler olduğunu da biliyoruz.[20]

ALP’likten GAZİ’liğe

Aşık Paşazade tarihinde GAziyanı Rum diğer tarihlerde ise

ALPLER (Kahraman, muharip manasına) veya ALP Erenler namı altında zikredilen ve daha İslâmiyet’ten evvel bütün Türk dünyasında mevcut olan eski ve geniş bir teşkilata mensup Türk Şövalyeleri mevcuttu.

Osman Gazi arkadaşlarından birçoğunun ünvanı olan bu Alp tabiri dikkate şayandır.

Bunlardan şehirlere yerleşmiş ve İslâm dünyasına mensup bazı dini tarikatlerin tesiri altında kalmış olanların ise unvanı bilahare “GAZİ“ye tebdil edilmiş gözükmektedir. Yine aynı kitapta ismi geçen AHİYÂNI RUM yanı Anadolu Ahileri ile Horasan Erenleri de denilen ABDALANI RUM yani “abdal” ve “baba” ismini taşıyan ve bilhassa Türkmen kabileleri arasında telkinatta bulunan ve bütün harplere iştirak etmiş bulunan delişmen tabiatlı[21]

1354’DE AVRUPA’NIN SİYASİ DURUMU

1- Doğu Roma: İstanbul, Edirne bütün Trakya

2- Bulgar Krallığı – Bugünkü Bulgaristan’a yakın

3- Büyük Sırp Krallığı – Kuzey Tuna, Belgrat, Niş, Vidin, Üsküp, Arnavutluk, Makedonya, Tesalya

4- Mora’da Prenslik – D. Roma’ya bağı

5- Eflak – Boğdan Voyvodalığı

6- Bosna Krallığı

7- Macar Krallığı – Macaristan ve Dalmaçya

8- Litvanya: Rusya’nın doğusu

9- Leh Krallığı (Varşova – Polonya)

10- Avusturya – Almanya, Belçika Hollanda dahil Roma German İmp.

11- Fransa Krallığı – Fransa

12- Biritanya – İrlanda İng. Krallığı

13- İspanya Krallığı

14- Portekiz Krallığı

15- İtalya’da Şehir Prenslikler

16- Venedik – Ceneviz Cumhuriyetleri

17- Kilise hükümeti

18- Eski Sicilya Krallığı

19- Danimarka Krallığı

20- İsveç (Baltıka hakim)

21- Moskova’da Rus dükalıkları

OSMANLI BALKANLARDA

Gazi Fazıl – Ecebey /

  • 1354 Rumeliye geçiş / Çimbe
  • Çorlu, Keşan, Malkara, İpsala / Gazi Evranos Dedeağaç’ta Denize Ulaştı. Dimetoka / Lala Şahin.
  • G. Evronos – Lala Şahin Filibe – Eski Zağra 1363

I. Haçlı

  • Papa V. Urban, Macar – Sırp, Eflak (Romanya) Bosna 60 bin Birleşik Haçlılar Sırp Sındığı’nda / Hacı İlbey 10 kişi ile perişan etti. Layoş canını zor kurtardı.
  • Gazi Evranos Serez fethi
  • 1366 Gelibolu / 1367 Doğu Roma’ya bırakıldı / ve Tekrar alındı.
  • 1367 Kara Ali Beyoğlu Timurtaş, Yanbolu, Kızılağaç Lala Şahin / Samakov ve İhtiman
  • 1371 İnceğiz – Çatalca – Kilyos
  • 1371 Çirmen zaferi / Sırp Sındığına / Bulgar Kralı İvan Şişman Marya çok yakında Sırp Kralının iki kardeşi ve kral Vukaşin uşağı tarafından öldürüldü.

(II.) Haçlı

MAKEDONYA

  • Drama, İskece, Kavala, zihne, Karaferye feth Türkler Arnavutluk sınırına dayandılar.
  • Sırp despotu Kazar baş eğdi.
  • 1373 – 1374 Kuzey Makedonya’ya ilerlediler.
  • 1375 Niş kalesi feth edildi.

BULGARİSTAN

  • Tarihçilerin rivayetine göre İnce Balaban maiyetinde uzunca SÜNDÜK / Kendisi Balabanla itilafa düşmüş, Bulgar kale komutanın güvenini kazanır SÜNDÜK Bulgar Komutan Avlanırken elleri ayaklarını bağlar – 1380 – 1382 veya 1385.

ARNAVUTLUK

  • Ragüza (Dubrovnik) Cumhuriyeti 1365 ticaret ve himaye anlaşmasıyla Adriyatik denizine 1380’de 500 duka altını haraç
  • 1382’de Timürtaş Paşa Vardar Nehrini geçip Manastırı feth etti. Kuzeyde Pirlepe ve İştip
  • 1382’de Yanya Despotu Thomas’ın yardım talebi üzerine Arnavutluk’a girdi.
  • 1383 Asıl Askeri hareket Avlonya Arnavut Prensi Venedik himayesine girmişti.
  • 1385’de Vezir-i azam Çandarlı Halil Hayrettin Ohri’yi feth etti.

Topia ve Başla ailelerin sultana çekişmeleri. Şarl Topia yardım talebi Devul nehri sol tarafında SAVRA mevki de meydan savaşında II. BALŞA öldü. Türk kuvvetleri Kroya ve İşkodra’yı feth etti.

1386’de Birinci Murad şehirleri iade etti.

Anadolu da Karaman seferi

Timurtaş Paşa 20 bin kişiyle BOSNA’ya yürürü.

  • Osmanlı himayesindeki Bosna Kralıl Tvartko ile Sırp Kral Lazar Toplica çayı vadisinde PLOŞNİK Boğazında Türk kuv. Pusu 15 bin şehit

III. Haçlı

  • Sırp Prensleri, Bosnalılar, Bulgar Kralı İvan Şişman Arnavut, Ulah, Hırvat Prensleri 100 bin kişi 1389 15/6 278 60 bin Beyazit ve Yakup Ş. Beyazir – 20 bin Boşnak çil yavrusu Yakup Lazar’ın damadı Vuk Brakoviç 12 askeriyle kaçtı. Bosna Kralı Tvartka Savaş meydanını terk etti. Şehit.

YILDIRIM 1359 – 1402

  • 1390 İstanbul kuşatması Eflak (Ulahya), Boğdan (Moldovya) Erdel (Transilvanya) Tamışvar Macar İdaresi.
  • 1391 Eflak Voyvodası Mirce (Mirce CEl Batran) Türk topraklarına tecavüz Firuz Bey – Mirceyi yakaladı.
  • 1392’de Macar Kralı Sigismund Niğbolu’yu düşürdü.
  • Mirce Silisteyi zapta kalkıştı.
  • 1394’de Argeş’e çekilen Mirce Yenilince Erdel’e kaçtı.
  • 1395 Macar Sigismund ile Mirçe Eflak’a girmiş Vlad tarafınıgeri.
  • 1392 Selanik fethi
  • 1396 Niğbolu

IV. Haçlı

Türkler: Macar, Fransız, Almanya, İngiltere, İspanya, (Kastilya – Aragon), Eflak (Romanya), Lehistan, Çek, Norveç, İskoçya, İtalya, PAPALIK, Rodos ve Töton Şövalyeleri kısaca bütün Avrupa 25 Eylül 1396 Haçlıların dörtte üçü imha

  • 1397 İst. Üçüncü defa 1400 İst. Dördüncü defa kuşatması
  • Vezir-i Azam Çandarlı Rumeliye geçti. Yenişehit (LARİSSA), Tırhala, Farsala – Attika Yarımadasında salona, FAkis, Dovis, Lokris Dükalıkları zaptetti.
  • Gazi Evronos ve Yakup Beyler Venediklilerden Modon ve Koron’u aldı.
  • Yıldırım Atina seferinde ATİNA DUKALIĞINI ele geçirdi.
  • İstanbul’da kurulan Türk Mahallesine GÖYNÜK ve Taraklı’dan göçmen iskan edildi.

ÇELEBİ MEHMET
(1402 – 1413 / 1413 – 1421)

  • 1417 Osmanlı elçisine Venedik’te tören Evronoszade İshak Bey Bosna’ya girdi 1409.
  • 1410’da Macar Kral Sigismund Alman İmp. Ünvanı DOBOJ’da ağır yenilgi 20 bin ölü verdi.
  • 1416 Ç. Mehmet Bosna
  • 1417’de Birleşik Macar – Eflak Turnu – Yerköy aldıç Mirce ÜÇBİN duka altın ödemek oğlu rehin.
  • 1420’de Mirce’nin oğlu Mihail isyana kalkınca yerine kardeşi Aleksandra voyvoda yapıldı.

Şeyh Bedrettin isyanı / Musa Çelebi’nin Kazaskeri ona göre üç Semavi Din arasında hiçbir fark yoktu.

Anadolu Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat’ın torunu olduğunu iddia

Barklüce Mustafa: Aydın – Karaburun (5000 kişi)

Torlak Kemal: Manisa (Yahudi dönmesi)

İznik’ten kaçıp İsfendiyar’a sığındı Sinop’tan Rumeliye geçti.

Timurtaş Paşa yenildi / Vezir Beyazit Paşa, Amasya Sancakbey Murad asileri imha etti.

II. Murat 1421 – 1451

  • 1422 6. İst. Kuşatması
  • Anadolu Birliği
  • D. Romalı SELANİK Valisi / Venediklilere sattı

Yanya’da Despot

1428’de Sırbistan’ın fethi

1432’de Erdel Transilvanya)

1438’de Macar Erdel’e sefer

  • 1423’de Akıncılar Arnavutluğa girmiş
  • 1430 Kastriyota’nın kışkırttığı isyan 1436’ya kadar San Kastrıyota 4 oğlu rehin
  • 1442 – 1443 Rumeli’de talihsiz gelişmeler / KARAMAN İbrahim
  • 1440 SEGEDİN BARIŞI
  • Mezid Beyi aldatan Macarlar 3 kişiyi yok ettiler.

ALPGAZİ’DE ARANAN 9 ŞART

“Her Millet, Milli kültürü yaşatmak maksadıyla kahramanlarının öykülerini” gelecek nesillere aktarmak için destanlar oluşturmuştur.

Alp; eskiden büyük yiğit, bahadır, kahraman, pehlivan karşılığı olarak kullanılan bir tabirdir.

Hüseyin Kâzım Bey, Türk lügati’nde “alb”ın diğer Türk lehçelerindeki karşılığını şöyle gösteriyor:

1- Uygur – Alb, alp, yiğit, kahraman, yüksek.

2- Çağatay – Alp, uluğ, ululuk.

3- Garp – Alp, ulu.

4- Kazan – Alpagut, alpavut

5- Çuvaş – Obut, efendi, sahip, malik, olip / büyük, ulu, zengin, bay.

6- Koybal – Alp cesur, yiğit, şeci, oluk-ulu, büyük

7- Yakut – Ulu ulukat – ulu büyük

Alb, alp/Garp, mahcur kahraman, yiğit, kahraman, şeci, cesur. Eskiden isim ve unvan olarak kullanılmıştır: Gündüz Alp, Alp Arslan, Alp Tekin.[22]

Alp, öz Türkçedir, Yiğit’ten daha yüksektir. Şair Âşık Paşa da meşhur Garbiname’sinde Alplik kıymetinden bahsetmektedir.

“Türk tarihinin ilk destan kahramanı Alp Er Tunga isimli büyük bir Türk ve Turan hükümdarıdır. Alp Er Tunga, M.Ö. VII. Asırdaki Türk – İran savaşlarında ün kazanmıştır.” Bu Alp Er Tunga’ya Türkler Saka, Doğu Avrupalılar Skit diyorlardı.[23]

İran ordularını defalarca mağlup eden şu Saka (Skit) adlı Türk devletine altın devri yaşatan bu hükümdarı İranlılar hile ile öldürmüşlerdir.

6.1.5. destanlarımızda

Altaylı Kaçlar’ın Soyun Alp destanında, ,

“Akarsuların ilk defa akmaya başladığı, Akkavakların ilk defa bittiği çağda, Akdeniz’in kıyısındaki dağın yamacında Alp Soyun çadırını kurmuştu.”[24]

Manas destanında Manas’ın doğumu: “Alp doğuşlu, Yakup Hanın oğluydu. Ykup oğlu genç Manas, Alp ve Yavuz Manas, on yaşına gelince yay kullanan er Manas.”

Orhun Abideleri’nde “Kültigin” anıtının doğu cephesinde: “Öyle bir zamanda pişman olup Kül Tigin’i az er ile eriştirip gönderdik. Büyük savaş yapmış. Alp saçlı, ak atına binip hücum etmiş. Türgiş avam halkını orada öldürmüş…”

6.11.6. Alp-Gazi

Türklerin İslâmiyeti kabul etmesiyle yapılan savaşlarda ölenlere “şehit”, kalanlara “gazi” denildi. O çağda Alplere “alpgazi” denilmeye başlandı.[25]

Ulup Türkistan’da atalarının uygulamış oldukları Oğuz Töresi, Büyük Selçuklular, diğer Türk devletleri ve Osmanlılarda da uygulanmıştır.

Alp’e Lazım Olan Dokuz Şart

Âşık Paşa (1272-1332) Türk Alp’in özelliklerini ve Alp’e lazım olan dokuz şartı Garibname isimli eserinden takip edelim:

1. Şart:

Alp-eren oldur ki anın yüreği
Ola cümle leşgerin ol direği,[26]

Yüreği muhkem kişi oldı dilir,
Yağıya heybet bıraktı hem-çü şîr,[27]

Pes yürekdür alplığın ilk âleti,
Anun ile olur alplık haleti,[28]

Yüreklilik manevi açıdan güçlülüktür. Âşık Paşa önce Alp’in sağlam bir yüreğe sahip olmasını ister. Türkler’de yürek, korkusuzluğun, umutlu olmanın ve olumlu duyguların merkezi olarak kabul edilir. Yüreklilik, iç dünyadaki güçlerin cesaret ve umutla seferber edilmesidir. Zorluklarla baş edebilmek yürekliliğin göstergesidir.

2. Şart

Bazunda kuvveti olmaz-ısa
Alp olımaz tende güçi arz-ı sa[29]

Alp-eren’de kuvvet olmak yaraşur,
Zira çok çok kuvvetlülerle uruşur.[30]

İkinci olarak Alp’ın bedenen güçlü ve kuvvetli olması vurgulanır. Hem vücudunda hem de pazularındaki kuvvet kendinden güçlü olanlarla mücadelesinde ona üstünlük sağlar. Bütün rakiplerinden güçlü bir alp, zaferi kazanabilir.

3. Şart

Alplere gayrat-durur Üçüncü hâl,
Gayreti olmaz-ısa Alp’lık muhâl,[31]

Hamiyet olmaz gayreti yok kişide,
Görnidur kim ol kişi ne, iş ide.[32]

Alp’lığın bir aleti hamiyet-durur
Hamiyyetün aslı nedür gayret-durur[33]

Alp’ın üçüncü özelliği gayrettir. Gayret olmazsa alp’lık muhâldir. İyilik bile gayret iledir. Alp’ın iyilik etme gayreti, onun üstünlüğüne işarettir. Gayret, bilerek isteyerek çaba göstermektir.

4. Şart

Alp’l