En sonra
söylenmesi gerekeni, en başka söyleyeceğim: Eserin yazarı; milletinin ve
devletinin delisidir. Milletine, devletine ve ülküsüne toplu iğnenin sivri ucu
kadar zarar verenlere… Hattâ zarar vermeye teşebbüs edenlere karşı kalemini
soyadı gibi, sözlerini hançer gibi kullanan bir Türk milliyetçisidir. Hak eden
her kim olursa olsun, aykırı söz söylemekten, aykırı yazılar yazmaktan
sakınmayı kendisine yakıştıramayacağı ihânet sayar. Bilir ki, ‘Haksızlıklar karşısında sessiz kalan, dilsiz
şeytandır.’
12 Eylül 1980
askerî darbesinin mazlum mağdurlarından olan Abdullah Kılıç; 04.01.2006 –
15.06.2011 târihleri arasında kaleme alıp basın organlarında yayınlanan
makalelerini bir araya toplayıp 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 488 sayfalık
kitap hâlinde okuyucuyu sunmuş. Çok da iyi yapmış. ‘Geçmişini bilmeyenler, geleceğin körüdür’ fehvasının gereğini
yerine getirerek geçmişteki olayların hatırlanması, tahlil ve tenkidinin
yapılması geleceğimizi tanzim edebilmemiz için hayatî öneme sâhiptir. Candan aziz
vatanımızda yönetim kadroları değişse bile karşılaştığımız problemler,
aşamadığımız handikaplarla sık sık karşılaşıyoruz. ‘Hafıza-i beşer, nisyan ile mâlul’ olduğu için hâdiselerden ders
alınmıyor ve târih tekerrür ediyor.
269 adet
makalenin her biri, âdetâ bir yudum su ile yutulabilecek, tedâvi tesiri yüksek küçük
haplar gibi…
Makalelerden
bâzılarının başlıkları: *Türk Milliyetçiliği. *Başörtüsüne Takılanlar ve
Başörtüsü Takanlar. *‘Ah Şu Deli Türkler’,
*Akıl ve Vicdânı Olanlara Üç Yazı. *Dikkat! Dikkat! Ey Devletlüler. *Daha
Agresif Olacağız!’ *Bu Ülke, Bu Millet. *İktidar ve Dürüstlük. *Nur Sağanağı.
*Kuyunun Dibine Kendisi Asan Adam. *Ey Kahraman Millet. *Benim İrticam Geldi. *Devlet
Neden Derinleşemiyor? *Başkan Bu Ne ki? *MHP mi, BBP mi? *Andıç, Açkıç,
Eşgüdüm. *İhtilâl ve Yargı. *Alevîler ve Siyâset. *Deli Olmak İyidir! *Edep Ya
Hu! *Neron Roma’yı Niçin Yaktı? *Öfke Zirvede, Toplam Seviye Sıfırın Altında.
*Def-i Hâcet Zarûreti. *ABD-Türkiye İlişkileri. *Zeki Sezer Bey’e Açık Mektup.
*Aziz Kürt Kardeşim. *Din Bahsi. *Yarın Çok Geç Olabilir. *Alevîlik ve
Düşkünlük. *CHP’liler Mezarlığı. *Masonluk ve Değerlerimiz. *Bu Militanları
Tanıyın. *Gönlümde Taht Kuran Şehir: Semerkant. *Durmuş Hocaoğlu’nu Sevenler Lütfen
Okuyunuz. *İnsan, İman ve İslâm. *
Kitabın ismini
temsil eden makaleler: *Tayyip Erdoğan – Ülkücüler. *Genç Arkadaşa. *Mürâiler
ve Münâfıklar. *Ama Hangi Atatürk? *Konuşmayın Lan! *Bunları Anlayamıyorum.
*Sayın Başbakan. *Kürt Kardeşim. *Acı Gerçekler. *Yüreğimi Yakan Mektup. *Sayın
Başkan, Değerli Arkadaş, Vefâlı Dost. *Târihten Bugüne Kürt Meselesi.
*Atatürk-Ordu-Politika. *Türk Dış Politikası ve Azerbaycan İlişkileri.
Kitabın adını
temsil eden cümleler:
*Biz bu
topraklara, Anadolu’ya pasaportla gelmedik. Dağları enginleri yara yara geldik.
Küffarı kürüye kürüye, ardımızda mağrur kralların tahtlarını sürüye sürüye
geldik. Anadolu’yu ebedî yurt yaptık. *Teslim Olmaya Değil, Teslim Almaya
Geliyorlar. *Kart Monşer Vekile Göndermeler. *Yapmayın Be! Abilerim Ablalarım.
*Tüneldeki Işık. *Akan Kanların Vebâli, İdam Cezâsı Kaldıranların Boynundadır. *Şâyet bir konu, uzun süre tartışılıyorsa, iki
tarafın da haksız olma ihtimali kuvvetlidir. *Hiç kimse Alevilere Aleviliği
târif etmeye kalkışmamalıdır. *Millet ve milliyetçilik meselesini
ulusalcılık-ulus diye ele alanları ayakkabılarını ters giyerek tebdil-i kıyâfet
yaptığını zanneden solcular olarak algılıyorum. *Toplumumuzu aynı düşündürebilmek için büyük
emek ve çaba sarf edenler bu uğurda özel eğitim programlarını ısrarla savunup
uygulayanlar günümüzde bir telaş ve ümitsizlik içindeler.
Kitaptan
Tadımlık Bir Bölüm:
İKTİDAR ÇILDIRDI MI?
Yabancı dille eğitim
meselesiyle ilgili olarak basına yansıyan haberlere bakınca düşünmekten kendimi
alamadım.
Hiç şüpheniz olmasın
ki; seçimlere günler kalmış iken iktidar şâyet bu ucube anlayışa bir izah ve
tevil getiremezse şaşıracağı bir tokat yiyecektir.
Efendim ülkenin en
önemli meselesi olan yabancı dil eğitiminde âcil bir çözüm bulmazsak bittik
demektir!
Onun için ‘dışarıdan özellikle İngilizceyi öğretebilecek
40.000 eleman ithal edelim, ana okullarından itibâren yavrularımızı bu hümanist
ve mahâretli ellere teslim edelim!’
Böyle bir düşünce
millî eğitim adına karar verme düzeyinde olan insandan veya insanlardan nasıl
sâdır olabilir öncelikle bunun izahı gerek.
Bence bunun sebepleri
şöyle sıralanabilir:
-Bir türlü aşılamayan aşağılık duygusu.
-Millî şuur yokluğu.
-Târihten bîhaber
olmak, hâliyle târihî bilinçten nasipsizlik.
-Zekâ seviyesi
düşüklüğü sebebiyle uzmanlarınca yönlendirilme.
Bu satırların yazarı
dünyada dolaşan ve istifade edilebilir durumdaki bilginin %80’den fazlasının
İngilizce olduğunu biliyor ve bir yabancı dil, özellikle de hâlen daha çok İngilizce
bilmenin kişiye sağlayacağı avantajların farkındadır.
Kişinin kendi dili
üzerinde gerekli eğitimi alması, dilin hakkını vererek yazıp konuşabilmesi
kişiliğinin, düşüncelerinin ve ideallerinin oluşmasında nasıl müspet etki
yapıyorsa, gelişigüzel bir yabancı dil eğitiminin de kişilik parçalanmasını ve
yaşadığı topluma yabancılaşmayı beraberinde getireceği gözden uzak
tutulmamalıdır.
Böyle bir kararın verilmesinde
bakanlar kurulu, hattâ meclisin dışında ülkemizin önde gelen dil bilginlerinin,
felsefecilerinin, târihçi ve antropologlarının, edebiyatçılarının ve
şâirlerinin, psikologlarının sosyologlarının üzerinde yoğunlaşmış oldukları
bilgi ve fikirlerine hayatî ihtiyaç vardır.
Bizim yabancı dille
cebelleşmemizin ve muvaffakiyetsizliklerimizin târihi 1690 yıllarına kadar
iner. Bu vadide Sultan Birinci Abdülhamid Han zamanında yapılanlar,
yapılamayanlar, vazgeçilenler ve cumhuriyet târihimizin bu husustaki, tecrübesi
bize önemli bir baz fikir verebilir.
Devlet-i Âl-i Osman’ın
zevâle uğrama sebeplerinden birinin dış politikada dilimizi ve kulağımızı hattâ
kalemimizi yad ellere vermek olarak tespit etmiş ve bunun için canhıraş çabalar
sarf edilmiştir. Lâkin bu dil belâsından kurtulamamıştır!
Osmanlı’yı çökertenler
özellikle İttihat ve Terakki ileri gelenleri başta Fransızca olmak üzere birden
çok dil biliyorlardı üstelik Enver Bey Almanca da biliyordu lâkin varılan nokta
da biliniyor.
Çocuklarımıza dil
öğreteceğiz derken onların hayatlarını şekillendirecek rol modelleri
İngiltere’den veya o kültür dünyasından seçersek bu izahı mümkün olmayan bir
hamakat olur.
Milletimiz böylesi bir
tasarrufa asla razı olmaz, iktidara gerekli dersi verir.
Şâyet iktidarın aklını
başına devşirmesini istiyorsak onun alternatifini oluşturmaya mecbur olduğumuzu
bir kere daha ifâde ediyorum.
Bu alternatif ne içi
dışı kaynayan CHP ne millete oyunların tezgâhlandığı mahfillerin ve salonların
alkışçıları ve ne de zoru görünce emâneti ortada koyup gidenler olamaz. (s: 467-469)
Kitabın Arka Kapak Yazısı
Abdullah Kılıç, Aykırı Yazılar’da, birikimleriyle,
gözlemleriyle olanları yazıyor, olacaklara ışık tutuyor, târihe not düşüyor.
Tarih sürecinde Türk
insanının iniş ve çıkışlarını derin vukufıyetle tahlil ediyor, şaşırtıyor,
düşündürüyor.
‘Aykırı Yazılar’daki her bir yazı merak uyandırıyor, ‘Biz ne idik, ne olduk, nereye varırız?’
sorularının cevapları kendiliğinden beliriyor.
Var olabilmek için
bilmek gerekir. Okursak öğreniriz ve biliriz.
Aykırı Yazılar sizi
zaman tünelinden geçiriyor, ufuk açıyor, geleceğe yol çiziyor.
***
Kitaptaki makalelerin tamamı okunup yazarlık değerlendirmesi
yapıldığında üç safhanın varlığı hissediliyor. Çıraklık dönemi, kalfalık dönemi
ve ustalık dönemi… Sayın Kılıç ustalık döneminde zirveye doğru ilerlerken
yazılarına son vermiştir. 15.06.2011’den sonra yazmaya devam ettiyse onların da
bir kitap hâlinde yayınlanması, devam etmediyse yeniden yazmaya başlaması ve
yazdıklarını yayınlaması önemli bir hizmet olacaktır.
BİLGEOĞUZ YAYINLARI:
Alemdar
Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Tel: 0.212-527 33
65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp hattı: 0.553-129 86 86 E-posta:
bilgekitap@gmail.com WEB:
www.bilgeoguz.com
ABDULLAH KILIÇ: 1950 1975 Çelik 1977 Değişik Hâlen Üç |