Anayasa ve Telefon

272

Alman Anayasa’yı Koruma Dairesi (BfV), Almanya’nın ikinci büyük partisi konumundaki AfD’yi, “İzlenen Şüpheli Aşırılıkçı” kategorisine sokuyor. Parti, bu sınıflamadan çıkmak için mahkemeye başvuruyor ve kaybediyor. Alman istihbaratının, İzlenen Şüpheli Aşırılıkçı sınıfındaki kuruluşların iletişimlerini izleme, içlerine ajan sokma görevi ve yetkisi var.

Bu olaya niçin dikkat çekiyorum. Çünkü bu konu, bizdeki kayyum atama işlemleri ile yakından ilgili. Ancak bir fark var. Biz her kayyum atanmasını tek tek münakaşa ediyoruz. Seçilmiş bir kamu görevlisinin yerine kayyum atamanın haklılığı, kanuniliği tartışılıyor. Ahmet için geçerli de Mehmet için de mi geçerli? Ya Ayşe?

Farkımız ne? Almanya anti demokratik de biz çok mu demokratiğiz? Hayır. Farkımız şu: Almanya’da her şey anayasa ve kanunlara göre işliyor. Anayasa en yüksek değer ve devletin bütün kuvvetlerinin öncelikli görevi anayasayı ve onun belirlediği esasları korumak. Bu yüzdendir ki Almanya’da bizim Millî İstihbarat Teşkilatı’nın karşılığına Anayasayı Koruma Dairesi deniyor. AfD’yi ketleyen, içine ajan sokan, haberleşmelerini izleyen bu daire bunu gizli gizli değil, mevzuat gereği, görevi bu olduğu için yapıyor.

Anayasaya karşı telefon

Bizde kayyum, anayasamızı korumak için hukukun emriyle mi atanıyor? Öyle olsaydı, anayasamızı bu sağlamlıkta koruyan mevzuatımız bulunsaydı o insanlar adaylığı rüyalarında göremezdi. Bizde belli ki kayyumlar anayasa gereği değil, telefon emri gereği atanıyor. Bu yüzden her atamada başka bir kavga çıkıyor. Bu yüzden atamaların hukukiliği üzerinde şüphe var.

Almanya’nın yaptığını biz niçin yapamıyoruz? Birkaç sebebi var.

Birinci sebep: Anayasalı demokrasilerde anayasa, anayasadır. “Anayasaya aykırı” dendi mi akan sular durur. Çünkü anayasa milleti ve milletin devletini tarif ve tayin eder. Biz, kendi ellerimizle anayasayı tartışma konusu yapıyor, “karanlık”, “darbe izlerini taşıyan” gibi etiketlerle kendimiz aşağılıyoruz. Hani devlet binasının taşıyıcı sütunlarını “traşlıyoruz”. Binalar böyle çöküyor.

Daha beter ikinci sebep: Anayasanın milleti ve devleti tarif eden maddeleriyle herkes barışık değil. PKK’yı ve PKK’yı desteklediği iddia edilen partiyi alalım. Bunlara millete, millî üniter devlete, ilk dört maddeye ve mesela 66. maddeye, yani Türkiye’yi Türkiye yapan hususlara muhalif oldukları için mi karşıyız? Hani Almanya’ya benzetirsek bizim anayasayı koruma hukukumuz bunlara “İzlenen Şüpheli Ayrılıkçı” diyebilir mi? Veya “Anayasaya Karşıtı” der ve bu gerekçeyle onları kısıtlayabilir mi? Böyle bir mevzuatımız yok ve olması da çok zor. Niçin mi? Çünkü millî, üniter, laik devlete karşı olan sadece PKK ve onun siyasi uzantısı değil ki. İktidara yakın bazı gruplar da aynı fikirleri besler, aynı tutuma sahiptir. Onları incitemeyiz.

Suyun başını tutmak

FETÖ, demokratik, laik, hukuk devletine, anayasaya taraftar mı? Şaka mı yapıyorsunuz? Tabii ki değil. Peki biz FETÖ’yü laikliğe, millî üniter devlete, velhasıl anayasaya karşı olduğu için mi kısıtlıyoruz? Hayır. Bunu da yapamayız. Çünkü bu konularda aynı FETÖ gibi düşünüp davranan, fakat iktidardan uzak olmayan yapılanmalar var.

Demek ki bölücüler ikiye ayrılıyor. Bizim bölücüler. Bunlar iyi bölücüler. Bir de kötü bölücüler…

Laikliğe karşı yapılanmalar da ikiye ayrılıyor. Bizimkiler. Bunlar kötü değil, hatta gençlerin dağa çıkmasına engel oluyor. Bir de kötü laiklik karşıtları. En başta FETÖ.

Çok dağıttım. Toparlayayım: Almanya’da çizgi anayasaya uygunlukla anayasa karşıtlığı arasından geçiyor. Çünkü anayasa millet demek, anayasa, devlet demek. Almanya’da anayasayı tehdit edecek her yapılanmanın izlenmesi ve kısıtlanması sadece mubah değil, zorunlu.

Bizde çizgi, “Bana biat ediyor mu, etmiyor mu?” şeklinde çizilmiş. Dolayısıyla anayasa, yani millet, yani devlet karşıtlarına karşı ancak ellerine silah aldıkları zaman önlem alabiliyoruz. Anayasaya düşmanlık diye bir kategorimiz yok. Tek kötü kategori var: Silahlı terör örgütü. İyi de bunlar mesleklerine silahlı terör örgütü olalım diye başlamadı ki. Bunlar, anayasayı yıkmak için silahlı terör örgütü oldu.

Biz de hukuk devleti olsaydıkBiz böyle olmasaydık. Anayasaya karşı ilk tehditte, ilk şüphede alarma geçebilseydik, ne FETÖ darbeye cesaret edecek güce erişebilirdi, ne PKK binlerce vatan evladını kandırıp dağa çıkartabilirdi.

Yok çözüm süreciydi, yok menzilimiz birdi diye yıllarımız ve canlarımız heba olmazdı. Biz kimliğimizle, milletimizden, devletimizle, hukukla, ezcümle anayasamızla barışık değiliz. Onları koruyacak iradeye sahip değiliz.

Yoksa “Pişman değilim!” diyen teröriste çadır mahkemesinde, “Yaz kızım, ‘Pişmanım’ dedi.” maskaralığını yapamazdınız. “Canınızı sıkan vali varsa söyleyin değiştirelim.” diyemezdiniz. Ve FETÖ’ye her istediğini veremezdiniz. Hukuk izin vermezdi. Milletin ve devletin temel değerleri izin vermezdi. Anayasa izin vermezdi. Kaldı ki o temeller, iş o raddelere gelmeden kanseri durdurur, kesip atardı.

Milletin hukuku varsa ve sizin de bu hukuka saygınız varsa tabii. Özetle anayasaya saygınız varsa. Yoksa kayyuma devam.

Önceki İçerikBilge Türkçü’nün Ardımdan
Sonraki İçerikBilge insan ayrım gözetmeyen insandır; nereden gelirse gelsin, ışık zerreciklerini bir araya getiren insandır. Umberto Eco Bilge
İskender Öksüz
İskender Öksüz 14 Eylül 1945 tarihinde İzmir'de dünyaya gelmiştir. 1966 yılında Ege Üniversitesi Kimya-Fizik Bölümü'nde lisans eğitimini tamamlamıştır. Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumunun yurtdışı bursuyla ABD'de Yale Üniversitesi'ne kabul edilmiş, burada, Oktay Sinanoğlu'nun danışmanlığında, 1968'de yüksek lisansını 1969'da da doktora derecesini almıştır. İskender Öksüz 1968-1979 yılları arasında; Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde bölüm başkanlığı, rektör yardımcılığı ve rektör vekilliği görevlerinde bulunmuştur. Yine aynı yıllarda senato üyeliği (ADMMA), Türkiye Atom Enerji Komisyonu 7. Dönem üyeliği, Atom enerjisi konusunda bakan danışmanlığı ve Töre-Devlet Yayınevi yöneticiliği yapmıştır. Öksüz, 1981-1987 yılları arasında, Suudi Arabistan'da bulunan University of Petroleum and Minerals'da akademik ve idari görevler, bilgisayar destekli öğretim koordinatörü, yeni öğretim üyesi seçimi ve terfi komitesi üyeliği yapmıştır. 1987 yılından itibaren sağlık, bilişim ve eğitim sektörlerinde çeşitli firmalarda üst düzey yöneticilik yapan Öksüz, çeşitli şirketlerde yönetim kurulu üyeliği, genel müdürlük ve holding genel koordinatörlüğü yaptı. İskender Öksüz 2012 yılında Gazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünden emekli oldu. Otuzun üstünde bilimsel yayını yedi yüzün üzerinde atıfı bulunan Öksüz, KÜBİTEM (Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi) kuruculuğu, Türk Ocağı Hars Heyeti ve Yönetim Kurulu üyeliği, Millî Düşünce Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği; Töre, Devlet, Bozkurt, Türk Yurdu dergilerinde makale ve başka yazıları yayımladı. Üniversiteler de dâhil olmak üzere çeşitli platformlarda konferans, söyleşi ve röportajlarda bulundu.[5][6] Ayrıca Son Havadis, Yeni Ufuk ve Ayyıldız gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Karar gazetesinde köşe yazarlığına devam etmektedir. İskender Öksüz, 5 Mayıs 2021 tarihinde vefat eden ünlü romancı Emine Işınsu ile evliydi. Eserleri[7] Millet ve Milliyetçilik Bilim, Din ve Türkçülük Alt Akıl: Aptallar ve Diktatörler Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi Türk'üm Özür Dilerim Niçin Geri Kaldık? Çin Dünyayı Ele Mi Geçiriyor? (Konuralp Ercilasun ile birlikte)