– Cehennemden korunma, Cennete kavuşma yolu-
Yüce Allah insanı yoktan yaratmış ve onu sayısız nimetlerle donatmıştır. İnsan için faydalı ve zararlı olan her şeyi de elçileri vasıtasıyla emirler ve yasaklar çerçevesinde bildirmiştir. Bu emir ve yasakları kabul etmek, gereğini yerine getirmek, kalbin Allah ile irtibatının, takva dairesinde yaşamasının alâmetlerinden olup, İslam’ın temel kurallarındandır. Kur’an’da bu durum “kalplerin takvası” olarak nitelendirilmektedir. (Hac,22/32) Takva ehli olmak veya muttaki (takvalı) olabilmek, Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmek ve onlara saygı duymak, onlara inanıp hayata geçirmekle elde edilir. Bu da kalplerin takvaya ulaşmasıyla elde edilir. “Kalplerin takvası”, takvanın kalple yani gönülle alâkalı olmasıdır.
Takva, “gönül eylemi” dir. Takva temiz akıl ile de ilişkilidir. (Bakara, 2/197)Akıl ve düşünce ile dosdoğru yolu bulmak da takvayı oluşturur. (En’am,6/153) Takvanın kalpte olduğunu Hz. Peygamber de, “Takva buradadır” diyerek göğsüne işaret ederek göstermiştir. (Müslim, Birr, 32; Tirmizî, Birr, 18) Zira kalp imanın karargâhı, cenabı Allah’ın nazargâhıdır. O,salah içinde olursa bütün vücut salah içinde olmakta, O, fesat içinde olunca bütün vücut fesat olmaktadır. Mü’min’in temel görevlerinden en başta geleni de kalbini istenen temizliğe ulaştırmak, sağlam imana kavuşturmak, takvada en ileri mertebeye yükseltmektir.
İnanmış bir mü’min Allah’ın her işinde ve emrinde bir hikmet olduğunu bilmeli ve buna inanmalıdır. Dünyadaki geçici lezzetlere ebedi hayattaki lezzetleri tercih etmemelidir. Kendisine açık düşman olan şeytana ve gizli düşman olan nefsine uymamalıdır. Her iki düşmanından kendisini korumalı, onlara uymaktan sakınmalı, onlardan korunmalıdır. Allah’ın emirlerini tutmalı, yasaklarından kaçınmalı ve azabından korunmaya çalışmalıdır. İşte bu durum “Takva”, “Allah korkusu”, “Allah’ın korumasına girmek”, “Allah’a bağlılık” ve “Peygamberimize tam anlamıyla bağlanmak” olarak tarif edilir.
Takvanın daha geniş manası da şöyledir: Dinin prensiplerini tam bir hassasiyet ve incelikle görüp gözetmek, yaratılış kanunlarına uymak, cehennem ve cehennemi netice veren davranışlardan, cenneti netice verecek hareketlere yönelmek, açık ve gizli her türlü şirkten ve şirke götüren şeylerden korunmak, düşünce ve hayat tarzında başkalarına benzemekten sakınmak, Kur’an ve sünnete uygun yaşamak takvadır.
Takvâ kelimesi, “veka” fiilinden gelir. Veka: “Korundu, kendisine zarar ve acı veren, eziyet veren şeylerden sakındı” demektir. Veka fiili ve türevleri Kur’an-ı Kerimde iki yüz elli sekiz yerde geçmektedir. Kur’an’ın en önemli kavramlarından biridir. Kulun Allah’a yakınlığının derecesini en iyi ifade eden sıfattır. Takvâ, nefsi korktuğu şeyden, azaptan, korumaktır. Kavram olarak, en kuvvetli bir himaye olan Allah’ın korumasına girerek korunmak, nefsi günahlardan, haramlardan korumak demektir.
Yüce Allah mü’minlere sürekli olarak “Allah’ın sınırlarını aşmayın” değil; “Allah’ın sınırlarına yaklaşmayın” (sınırlar: Allah’ın yasakladığı haramlar) yani korunun diye emretmektedir. (Buhârî, İman 39; Müslim, Müsakat 107) Yaklaşıldığında ise sınırların aşılması tehlikesi vardır. İşte, bu şekilde Allah’ın çizdiği sınırları aşma korkusuyla bu sınırlara yaklaşmamak, nefsi bu sahada korumak ve sınıra yaklaştırmamak da takvâdır.
Takvâ, haşyet (tazim ve saygıdan ileri gelen korkma) manasına da gelir. Takvâ alelâde bir korku değildir; Bu, sevginin azalmasından endişe duymak, Allah’ın rızasının gideceğinden kaygılanmak, bunun için sakınmak demektir. Rutin hayatın dışına çıkarak, her anı dikkatli yaşamak, her adımı ölçülü atmak, her zaman aynı ölçüde emredilen istikamet üzere, dosdoğru davranış içinde olmaktır.
Hz. Ali’ye göre de takvâ: “Günahlara devam etmeyi ve yaptığı ibadetlerle avunup aldanmayı bırakmaktır.” “Dünyada insanların efendisi cömertler; ahirette de muttakiler (takvalılar) dir.“ Hasan el-Basri’ye göre ise takvâ: “Allah’tan başkasını Allah’a tercih etmemek ve bütün işlerin Allah’ın kudretinde olduğunu bilerek her an dikkatli hareket etmektir.”
(Haftaya devam edecek)