Allah, Kur’an’da kimleri sevip sevmediğini çeşitli ayetlerde açıkça belirtmiştir. Burada kastedilen ismen şahıslar değil, davranışlarına göre tanımlanmış kişi veya topluluklardır. Sevdiği davranışlar ile sevmediği karakter ve davranışları, sadece ayetlerin indiği tarihte yaşayanlara değil, sonsuza kadar yaşayacaklara da tarif etmiştir.
Tarihte ve günümüzde gücü ele geçiren muktedirler ve özellikle siyasetçiler tarafından sıkça yapılan şu tutum ve eylemler bulunmaktadır: Kibir, zulüm, emanete hıyanet etmek, yalan söylemek, fitne ve bozgunculuk, israf etmek, haksızlık etmek ve halkı kandırmak. Allah bu tür davranışları ve bu davranışları sergileyen kişileri sevmediğini ayetlerle bildirmiştir.
“Gücü ele geçirenler” derken kastımız sadece “siyasi gücü” istismar edenler değildir. Diğer insanların elinde olmayan maddi ve manevi imkanlara kavuşmuş, elde ettiklerinin sağladığı gücü kamu yararı için değil, dizginlenmemiş nefslerinin taleplerini karşılamak için kullanan herkestir. İşçi işveren ilişkilerinde patronları, aile bireyleri arasında güçlü konumdaki eşi, kamu yetkisini kullanan yöneticileri, para gücünü kullanan zenginleri de kapsar.
“Güç bozar, mutlak güç mutlak bozar” cümlesiyle kastedilen, “bozan” yani insani, İslami, ahlaki değerlerden uzaklaştıran güç kullanımının muhakkak dizginlenmesi gerekir.
Dinler bu gücü kullanmanın sınırlamasını “Tanrının buyrukları” ile sağlar. Bu buyruklardaki sınırlandırmaya uymayan güç sahiplerini sevmediğini bildiren Tanrının yaptırımları Cehennem azabı olduğu gibi bazen de daha dünyada iken zelil olmak yani alçaltılmak ve utanç verici bir hayata mahkum olmaktır.
Hukuk Devleti olan demokratik ve laik ülkelerde ise insanlıktan uzaklaştıran aşırı gücün kullanımını sınırlamak için kuvvetler ayrılığı sistemi geliştirilmiştir. Yasama, yürütme, yargı güçlerini kullananların aşırılığa sapmaması için güçler arası denge ve denetleme sistemleri getirilmiştir.
Aynı sonuca gidilmesini sağlayacak ilahi ve insani düzenlemeleri bazen yan yana anlatıyorum. Çünkü Tanrının istedikleri esasen O’nun yarattığı insanların cevherine de işlenmiş değerlerdir. Akıl ve önceki tecrübelerden yararlanma yetisi insana verilmiş en değerli ilahi armağandır.
**********************************
Allah’ın Sevmediği Davranışlar
Kur’an-ı Kerim’de açıkça belirtilmiş olan Allah’ın sevmediği davranışları ayetlerde belirtildiği şekilde nakledip kısaca açıklayalım:
- ALLAH hiçbir aşırılığı ve aşırı gideni sevmez: Aşırılık, dengeden sapmak demektir. Hem bireysel hem de toplumsal hayatta aşırılıklar, huzuru ve dengeyi bozar. Anadolu irfanının İslam anlayışı bu dengenin sağlandığı en iyi örneklerdendir. Emevî ve Eş’arî zihniyetinin aşırılığı Anadolu İslam’ında yoktur.
- Küfürde ve günahta ısrar edenleri sevmez: Allah, sürekli olarak günah işleyen ve küfürde bulunanları hoş karşılamaz. Kâfirleri, verilen tüm imkân ve nimetlerin sahibini inkâr edenleri sevmez.
- Zalimleri, zulmü meslek edineni sevmez: Zulüm, haksızlık yapmaktır ve Allah, haksızlık yapanlara karşıdır. Zalimlik, haksızlık ve baskı yapmayı içerir. Çeşitli ülkelerde muktedirlerin başka milletlere veya kendi halklarına karşı uyguladığı zorbalık ve baskılar, zalimliğin örneklerindendir.
Zalimliğe, kötülüğe karşı mücadele etmek ve dile getirmek veya gücün yetmiyorsa kalben buğzetmek (kalp ile mücadele etmek) gerekir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife bu görüş ve tavrı sadece söylemekle bırakmadı. İnancını eyleme döktü, zalim idarecilere karşı durdu. İmam Ebu Hanife hain ve zalim yönetimin ona verdiği baş kadılık görevini kabul etmeyerek onlara ve düzenlerine karşı olduğunu gösterdi. Zindanlarda işkencelere maruz kaldı. Bu cesur ve gerçek din adamı duruşunun, saraya eğilmemenin bedelini şehit edilerek ödedi.
- Hainleri ve günahkârları sevmez: Hainlik, emanete ihanet etmektir ve Allah, her türlü hıyanete karşıdır. Kamu makamlarının ehil olmayan yandaşlara verilmesi emanete ihanettir. Özellikle siyasi alanda verilen sözlerin tutulmaması veya halkın güveninin kötüye kullanılması ve yolsuzluklar da bu kapsama girer. Emanete ihanet etmek, güvenilirliği yok eder.
- Bozguncuları ve bozgunculuğun hiçbir türünü sevmez: Toplumu bölmek ve fitne çıkarmak, bozgunculuktur. Birçok ülkede siyasi liderler, kendi çıkarları için toplumu bölmeye ve farklı gruplar arasında düşmanlık yaratmaya çalışır. Hatta aynı tanrının huzurunda ibadet edenler arasında bile mezhep, meşrep, siyasi parti farklılıklarını kullanarak aralarında kin ve nefretin oluşmasına çalışırlar. Toplumsal huzuru ve refahı bozan bu tür eylemleri ve eylemcilerini Allah sevmez.
- İsraf edenleri de cimrilik edenleri de sevmez: Hem malını gereksiz yere harcayanları hem de paylaşmayanları hoş görmez. Hele hele israf edilen mal veya para, kendisine emaneten verilmiş, halka ait varlıklarsa bu çok daha büyük günahtır. Maddi kaynakların israf edilmesi veya ihtiyaç sahibi insanlara yardım edilmemesi de zenginlerin cimri davranması da Allah tarafından hoş karşılanmayan davranışlardandır.
Özellikle kamu kaynaklarının israf edilmesi sonucu, çalışan ve emeklilerin hak ettikleri insanca yaşamaya yeter bir gelirden mahrum edilmesi bu kapsama girer.
Tanrı tanımaz Japon devlet adamlarının sadeliği ne kadar İslami ise debdebeli saraylarda, altın yaldızlı makamlarda oturan Ortadoğu’nun -namaz da kılan- otoriter yöneticilerinin israfı o kadar İslam’a aykırıdır.
- Büyüklük taslayanları asla sevmez: Kibir, insanın kendini Allah’tan üstün görmesidir ve bu, büyük bir günahtır. Kibir hem bireysel hem de toplumsal alanda zararlıdır. Mesela bazı siyasetçiler kendi fikirlerini ve güçlerini üstün görerek halkı ve rakiplerini küçük düşürme ve aşağılama gayretinde bulunur. Bu tür kibirli davranışlar, toplumda adaletsizliğe ve ayrışmaya neden olur.
Rakiplerini küçük göstermek için onlara iftira eden, “Senin aklın bu işlere ermez” gibi büyüklük taslamaları içinde olanlar da Ramazan ayı vesilesiyle nefslerini sorgulamalıdır.
****
ALLAH KİMLERİ SEVER? Allah “Sözünde duran, günah ve haksızlıktan sakınan kullarını sever.” “Adaletli kullarını sever.”“İnananlara karşı tevazu sahibi (kibirli olmayan/ alçak gönüllü) kullarını sever.”