Afrin’e Harekât

51

Silahlı Kuvvetlerimiz Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı” harekâtını başlattı. Öncelikle operasyonu yürüten kahraman askerlerimizin kayıp vermeden görevlerini başarıyla tamamlamasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.

Böyle bir durumda devletin yanında olmamamız düşünülemez.

Devletimiz bir savaş içindeyken, TSK’nı müdahale mecburiyetine getiren diplomasi yanlışlarını konuşamayız.

“Kardeşim Esad’ın, katil Esed”e dönüştüğü süreçteki hataları anlatamayız. Suriye ve Irak politikasında ilk düğmenin yanlış iliklenmesinden dolayı bugün yaşadığımız sıkıntılar sebebiyle iktidarı eleştirmeye devam edemeyiz. Şimdilik bunlara ara vereceğiz.

***

Caydırıcı Olmak

Türkiye büyük devlettir, Türk Silahlı Kuvvetleri de dünyanın en güçlü ordularından biridir.

Ancak devletlerin büyüklüğü ve asıl gücü düşmanlarına karşı caydırıcı olabilmesiyle ölçülür.

Bu olmadı. Sözde “stratejik ortağımız” ABD, Türkiye’ye rağmen, terör örgütü PKK’nın uzantılarını hemen sınırımıza yerleştirdi ve ağır silahlarla teçhiz etti. Açıktır ki, bu çapulculara bir devlet kurdurmak niyetinde.

Keşke, bu niyetlerinden vazgeçirebilseydik.

Sınırlarımızda PKK uzantılarının 60 bin kişilik bir silahlı güç oluşturmasına diplomasi yoluyla mani olabilseydik.

Ama şu anda bir gerçek var. Türkiye Afrin’e bir harekât yapıyor.

*************************************

Harekât Meşrudur

Hiç şüphesiz, bu harekât uluslararası hukuka uygun meşru bir harekâttır.

Genelkurmay Başkanlığının açıklamasında harekâtın “meşru müdafaa hakkı çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak icra ediliyor” denilmekte.

“Toprak bütünlüğüne saygılı” olacağımıza göre anlaşılan şartlar olgunlaşınca Suriye’den çekileceğiz.

Ama şimdiden planlamamız lazım. Suriye’de kontrol ettiğimiz bölgeleri buradan çekilirken kime terk edeceğiz?

Bu coğrafyanın son siyasi haritası Türkiye için çok riskli bir yapılanma olduğunu gösteriyordu. Bu harekât PKK uzantısı terör örgütlerinden bölgeyi temizlemek için zaruri idi.

Ancak bu hedefin yanında harekâtın Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü sağlayacak bir siyasi çözüme ulaşmak için de yapıldığı anlaşılıyor.

“Toprak bütünlüğünü korumak ve siyasi çözüm”, Suriye / rejim / Esad ile müttefikleri Rusya, İran ve Çin olmadan mümkün değil. Çünkü Suriye’deki diğer unsurlar Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt Koridoru ve Kürt Devleti oluşturmaya niyetli ABD ve O’nun örgütlediği teröristlerden ibaret.

Afrin (El Bab gibi) Fırat’ın batısında bir bölge. PKK uzantılarının Fırat’ın doğusunda da hâkimiyet sağladığı malum.

Bu sebeple Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Afrin’den sonra Münbiç ve Fırat’ın doğusu da var’ dediğine göre çok daha geniş bir alanda temizlik yapmamız gerekecek. Bu da çok ağır bedeli olabilecek bir işlem.

Suriye (Esad) kendi ülkesinin bir bölümünde başka bir devlet kurulmasını istemeyeceğine göre PKK/PYD/YPG’nin Suriye topraklarından çıkarılması işini Suriye yapsa ve biz de destek versek bizim için daha az maliyetli bir çözüm olmaz mıydı?

Keşke, Devletimiz Esad’la barış yaparak PYD/YPG ile mücadeleyi tüm sınır boyunca Şam’la birlikte yapsaydı. Suriye bataklığından çekilseydik.

Keşke, Türkiye’deki sığınmacıların güvenlik içinde ülkelerine geri dönmelerini sağlayabilseydik.

Umuyorum ve diliyorum ki, Türkiye bu aşamadan sonra mezhepsel dış politika anlayışını terk eder. Devletimizi yönetenler dış politikamızı iç politikanın ve seçim süreçlerinin aracı olmaktan çıkarır.

*************************************

Savaş, Diplomasisi ve Ortak Akıl

Savaş bir silahlı diplomasidir. Diplomasi ise silahsız bir savaştır.

Savaş sürerken ve sonrasında başarıyla yürütülecek bir diplomasi mücadelesine ihtiyacımız var.

Türkiye binlerce yıllık devlet tecrübesinin mirasçısıdır. Eğer kişisel kararları değil, devlet tecrübemizi kullanabilecek kurumlarımızın ortak aklı ile politikalar üretebilir ve uygulayabilirsek bu sıkıntılı durumu fırsata dönüştürmemiz bile mümkün olabilir.

Bütün bunları tartışacak daha epey zamanımız olacak gibi.

Şimdi içimden sadece Mehmetçiğimizin zaferi için dua etmek geliyor.

“Zeytin Dalı” Harekâtının en kısa zamanda, en az zayiatla, milli menfaatin en yüksek mertebede gerçekleştiği bir neticeye ulaşmasını diliyorum.

Allah askerlerimizi korusun. Milletimizi yüceltsin.

*************************************

Zafer Kazanmanın Sırrı

Sinan Meydan’ın Kurtuluş Savaşımızla ilgili yaptığı değerlendirmelerini okumanın tam zamanıdır:

“Zaferin sırrı en ufak bir karar alırken bile danışmaktı.

Zaferin sırrı tartışmaktı, sormaktı, sorgulamaktı, denetlemekti; gerektiğinde yetkilendirmek, gerektiğinde frenlemekti, gerektiğinde hesap sormaktı…

ZAFERİN SIRRI ORTAK AKILDI. Zaferin sırrı millî egemenlikti.

Zaferin sırrı bir ölüm-kalım savaşında tüm yetkiyi ve sorumluluğu BİR ADAMA değil BİR MECLİSE vermekti.

Atatürk, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının’ yani Türk milletinin, tüm farklılıklarıyla Meclis çatısı altında bir araya gelerek, omuz omuza vererek bir ölüm-kalım savaşını kazanabileceğini kanıtladı.

Durum bu kadar açıkken, hangi akıl ve vicdan sahibi gerçek yurtsever, Meclis’le, ortak akılla, millî iradenin gücüyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini BİR ADAMIN aklına, insafına, vicdanına teslim edebilir? Milletin canı pahasına kurduğu bu ülkeye ve bu ülkenin Gazi Meclisi’ne bundan büyük saygısızlık olur mu?

….  Demem o ki, egemenliğini asla bir adama devretme ve hiçbir zaman özgürlüğünden vazgeçme…

İstiklâl Harbi’nin sırrı güçlü Meclis‘ti. Tüm adımlarını milleti düşünerek, milletle birlikte atan ve sürekli ‘millî egemenliğe‘ dayanan Atatürk gücünü, güçlü Meclis’ten alıyordu.

24 Nisan 1920’de Atatürk, Meclis’e bir önerge sundu… 3. Maddesinde ‘Meclisin üstünde hiçbir güç yoktur.’ (dedi).

Atatürk, 4 Mayıs 1920’de yayımladığı bir genelgede, ‘Millî irade fiilen vatanın mukadderatına el koymuştur’ dedi.

Kazanılamaz denilen İstiklâl Savaşı’nı Meclis’le kazanan Atatürk, ‘Büyük millî dertlerin şifa bulacağı yer Meclis’tir’ diyordu…  Atatürk çok haklıydı.

Gerçekten de Türkiye Meclis’le kurtuldu; Meclis’le kuruldu.”

(Sinan Meydan, Yüzyılın Kitabı, İstanbul, 2018)

 

 

Önceki İçerikÖz Belli Değil
Sonraki İçerikFırat’ın Batısından Doğusuna Selam!
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.