Ada Sahillerinde Görüşüyorum, Egemenliği Bölüşüyorum

84

 

Gece Nasrettin Hoca uyurken sakalından fare geçmiş, kalkmış bütün sakalını kazımış. Hanımı niye böyle yaptığını sorunca da “Yol olur, yol” demiş.

Rusya; nüfusunun 100’de 1’i, yüzölçümünün 1000’de 1’i federasyonunun 18 bölümünden 1’i olan Çeçenistan‘a “yol olmasın” diye 18-19 senedir tam saha pres yani zulüm yapıyor. Ya Amerikonya! Dolar yerine Euro diyenlere de, Dolar yerine Ruble diyenlere de “yol olur” diye muhtelif çap ve markada malum selam gönderiyor.

Etnik tartışmalar el bombasının pimiyle oynamak gibidir. Ve Yalçın Küçük‘ün başaramadığını başarırsınız. O, Türk Milletinin önde gelen isimlerini Sabataycılık / Dönmelik otomatiğine bağlamıştı ya şimdi bunlar da sözde Kürt Sorunu çözümü adına meşhur futbolcu milletvekilini Türklükten çıkardılar. Bakalım sıra kimde?

Arnavut, Arvanit, Alban, Alan, As, Oset; Kafkas ve Balkan Dağlarında yaşayan Turanî bir halktır. Tıpkı Peçeneklerin bakiyesi Boşnaklar gibi. Vergi gelirleri düşmesin diye toplu ihtida ile İslâmiyete geçmek isteyenlere set olan Osmanlı‘ya rağmen sizce Balkanlarda neden sadece bu iki millet % 70 ilâ % 90 oranlarında Müslümanlığı kabul etti dersiniz?

Kaç kere dedik, alt kimliklerle millet adını karıştırmayın. Etnisiteleri Türk‘le eşitliyorsunuz da Kürt‘ün – Zaza‘nın, Laz‘ın – Gürcü‘nün, Çerkez‘in – Abaza‘nın, Çeçen‘in – Ubıh‘ın, Pomak‘ın – Torbeş‘in hangi kökten geldiğini biliyor musunuz? Ermeni, Rum, Nasturî, Keldanî Hıristiyanlarının yüzde kaçının Türkik olduğu bilgisine sahip misiniz? Yada Mısır ve Suriye‘de ne kadar Arapça konuşan, Pakistan‘da da ne kadar Urduca konuşan Türk asıllı insan var; haberiniz var mı?

Tarihi tarihçilere bırakmama noktasında ne kadar da birbirine benziyor sözde Ermeni Soykırımı mitiyle sözde Kart – Kurt Sesleri sorununuz. Bu cumhuriyetin Türk Milleti tarifi sosyo-kültürel bir tanımdır. Onu etnolojiye ve antropolojiye çekerek siyaseten ırkçılık yapan sizsiniz, bir de Anayasa‘da yazılı ve Meclis‘e girerken ettiğiniz yeminde yazılı olan Türk Milliyetçiliğini tekfir ediyorsunuz. Ama iş Apo‘ya gelince “aşkım, aşkım” replikleri..

Replik deyince aklıma geldi. Geçenlerde üniversiteden bir arkadaşımla doktoraya giderken yolda Sapanca Gölüyle görüştük. İyiymiş; bir ara Eşme tarafındaki sularında eklem romatizması olmuş ama düzelmiş. Sordum, bir başka avcı arkadaşım Samanlı Dağlarıyla azalan av mevzularını konuşmak için dağa çıkmış. Ama en çok dayımın Karakız‘ına şaşırdım. Yalaktaki suyu beğenmemiş, Ayazma Deresiyle toplantı yapmış.

Kale boş, kaleci top toplama işini ihaleye çıkarmakla uğraşa dursun gelen abanıyor, giden abanıyor. İmralı Adasıyla görüşülürken insanın aklına ya Sigmund Freud ya da Levent Kırca geliyor. Hatta maç ve magazinkolik, yarışma ve dizimatik, cepten ve faceden çifte kavrulmuş milletim bir yol “Şşşşşt! Hooop!” der ise gündemi nasıl ve neyle kalaylarlar deyü kafa yordum. En son Müslüm Gürses‘in bitkisel hayata bağlanmış sahnesinde aniden durdum.

Ne ki halkımın derunî hareketsizliği siyasîlere ters köşe yaşatınca Müslüm Baba‘nın prize bağlanmış ömrü bir dem uzadı. Yoksa 1 hafta boyunca özgeçmişi ve hayatından bezmişliği, emsalsiz yorumları ve anormal ömrünün normal durumları kanal kanal dökülecekti. Artık TRT’de Gencebay‘la, sanal âlemde de Ferdi Tayfur‘la idare ediniz nitekim bir nebze.

Faruk Bildirici “Siluetini Sevdiğimin Türkiye’si“ni yazmıştı. Başlığın anten ayarlarıyla oynarsak millet yanlış anlayacak. Elde var çifte yanlış, karambolden bir top daha gelirse 3 yanlış 1 doğruyu sinemaya götürecek.

Bize de son fasılda Bahtiyar Vahapzade‘nin tarihsel sözünün güncelleyerek fatiha okumak düşer:

“Milliyetine taş atanın, geleceğine gülle atarlar.”