Seçim Sonuçları Adana ve Çevresi

103

30 Mart 2014 tarihinde yapılan yerel seçimlerimizin bir değerlendirilmesini de biz yapalım.

  • 1- Bu seçim Tayyip ERDOĞAN’ın zorlaması ile yerel seçim olmaktan çıkıp aslında yargıda aklanması gereken yolsuzluk olaylarının halk tarafından aklanması seçimine döndürülmüştür. Böyle bir durumu kabul edersek, halkın yolsuzluğu onaylamadığı kesin bir şekilde görülmüştür. Çünkü, 2010 Halkoylamasında yüzde 58 ile Evet’e sevinenler, bu seçimdeki yüzde 57 (100-43)”Evet yolsuzluk olmuştur” sonucunu da kabul etmek zorundadır.
  • 2- Tayyip ERDOĞAN, eğer Cumhurbaşkanlığına adaylığı düşünüyor ise, bu isteğini gerçekleştirmesi artık oldukça zora girmiştir. Çünkü, kutuplaştırdığı, ağır hakaretler yaptığı iki büyük muhalefet partisinin oy toplamı kendi aldığı oydan aşağıda değil, hatta bir adım da öndedir. İki büyük muhalefet partisinin kamuoyuna kabul ettirebilecekleri bir ortak aday, bu seçim sonuçlarına göre, Tayyip ERDOĞAN’dan daha şanslı görülmektedir. Zaten böyle olduğu içindir ki, yandaş basın seçim sonuçlarını 43 değil de, 45,46,47 gibi rakamlarla büyüterek göz boyamaya çalışmaktadır.
  • 3- Seçim sonuçları gerçekten yukarıda söylediğimiz gibi Tayyip ERDOĞAN’ın yüzde 43 alması ile mi sonuçlanmıştır? Kamuoyunun çok ciddi bir kesiminde seçimler şaibeli görülmektedir.

Gerekçeler şunlardır:

  • a- 36 ilde sayıma geçildikten sonra yaşanan elektrik kesintileri normal midir? Kedi ile açıklanabilir mi?
  • b- İtirazın gelmeyeceği tahmin edilen yerlerde oy fazlalıklarının olduğu çok ciddi bir

İddia olarak görülmektedir. Kocaeli’nde, 117 bin fazlalık olduğunun basına duyurulması örneğinde olduğu gibi. Bu oy fazlalığını oluşturma gayretlerinin nedeni, Cumhurbaşkanlığı seçimi için zemin oluşturmaktır.

  • c- Seçmen sayısının 3 katı oy pusulası basmanın gerekçeleri nelerdir?
  • d- Cihan Haber Ajansı neden siber saldırılara uğrayıp görev yapması engellenmiştir ve neden ilk defa Anadolu Ajansı sayım bilgileri vermiştir.
  • e- Neden balkon konuşması aceleye getirilmiştir? Neden balkon konuşmasında konuşanın -eğer zafer ise-, zafere rağmen sinirleri gergindir? Zafer kazanmış bir insanın ruh hali, böyle sinirli, sert ve gergin mi olur, yoksa daha bir yumuşak mı olur?
  • f- Neden iktidarın yetkilileri kritik illerde Seçim Kurullarını ziyaret etmek gereği duymuşlardır?
  • g- Neden uzun süre kamuoyuna yanlış bilgiler aktarılmıştır?
  • h- Ankara’da yaşananlar kime göre normaldir?
  • i- Bu kadar şaibelerin olduğu bir seçimde hiçbir imkânı olmayan muhalefet partileri şaibeli girişimlerde bulunabilirler mi?
  • j- Uzun yıllardan beri dünyanın en güvenilir ÖSYM sınavlarında yaşanan skandallar, seçimler için de bir gösterge değil mi? Hatta son sınavda soruların açıklanmaması bile güvensizliğin artmasının nedeni olduğu halde, bu güvensizliğin hiç dikkate alınmaması seçimler için de bir gösterge olamaz mı?

Gelelim Adana’ya:

Adana, Mersin, Osmaniye ve Dörtyol’da yaşayan insanımız, bu bölgenin kritik bir noktada olduğunu, önümüzdeki yakın gelecekte bu bölgenin emperyal oyunlara merkez olacağını çok iyi görmüş ve en isabetli kararı vermiştir. Nasıl ki, Millî Mücadele döneminde bu bölgenin insanları, durumu önceden kavrayıp kendi imkânları ile mücadeleye karar vermişler ise, nasıl ki,  Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK bile, kendisindeki Millî Mücadele ışığının bu bölgede yandığını söylemiş ise, işte yine bu bölge insanı gerektiği dönemde ve en kritik bir dönemde, oynanan oyunu görüp gerekeni yapmıştır. Bu gerekeni yapanların içinde her düşünceden, her kesimden ve her partiden insan vardır. Helâl olsun bu bölgenin insanına, helâl olsun bu bölgenin insanının güvenini kazanmak için fedakârca mücadele edenlere.

Böylesine bir mücadelenin üzerine toz kondurmak boşuna uğraştır.

Dörtyol’dan, Mersin’e kadar uzanan çizgide tüm insanımızın ortak kaygıları ile oluşan bir birliktelikten korkarak, bu birlikteliği dağıtmak ve en azından bu birlikteliği kendilerine karşı görüp bir yerlere şirin görünmek için yapılan göstermelik gayretler beyhudedir.

Kimse endişe etmesin, bu olağanüstü kaynaşmayı ve herkesin şaşırdığı bu başarıyı gölgelemek kimsenin haddi değildir. İnsanlarımız zaten buna müsaade de etmez.