Zannedilmesin ki Esed’i koruyorum veya sırf iktidara muhalifliğimden dolayı bu yazıyı kaleme aldım.
Elimden gelse Dicle ve Fırat’ın sularından bir damlasını dahi onlara vermem. Hem o Suriye değimli ki 1970 li yıllardan beri ülkesinde Türkiye ye karşı terörist besleyen, Öcalan’a yıllarca ev sahipliği yapıp, Türkiye ye karşı kullanan.
Burada oynanan oyuna dikkat çekmek isterim.
Okuyanların çoğu bu hikâyeyi bilir. Bir dere kenarında kurt, eğilmiş su içmektedir. Derenin alt kenarında da bir kuzu su içmeye çalışır. Kurt kuzuya seslenir:
-Suyumu bulandırdın ben seni yiyeceğim der.
Kuzu:
-Ama nasıl olur ben sizin alt tarafınızdan içiyorum suyun bulanması imkânsız der.
Kurt:
-Olsun suyu bulandırdın işte ben seni yiyeceğim der.
Yani demem o ki kurt; kuzuyu yemeyi aklına koymuş.
İşte Suriye meselesi de öyle. Türkiye dahil bazı emperyal güçler, Suriye yi öyle veya böyle yemek istiyor ama Ortadoğu bataklığına saplanmamak için, Türkiye haricindeki ülkeler temkinli davranıp, niyetlerini açıktan belli etmiyorlar.
Tam Cenevre-2 konferansının arifesin de Suriye’den yüzlerce işkence fotoğrafları dünya medyasına servis edildi. Son günlerde moda tabirle:
Zamanlamaya dikkat!
Hafızalarımızı yoklayalım; yıl 1990 Irak işgaline ABD yetkilileri karar verir yalnız kamuoyunun desteği çok az buna bir sebep bulmak lazım. Sebep bulunur. Bundan gerisini isterseniz Mustafa Yıldırım’ın “Sivil Örümceğin Ağında” kitabının, 248. Sayfasından okuyalım.
“10 Ekim 1990 da ABD Senatosu’nun komisyon’u karşısına 15 yaşında Nayirah (Neyire) adlı bir genç kız tanık olarak çıkarılır. Neyire, Kuveyt’teki bir hastanede gönüllü hemşire olarak çalışmaktayken, hastaneye giren Irak askerlerinin, inkubatörlerdeki 15 bebeği alıp, ölmeğe bıraktıklarına tanık olduğunu gözyaşları içinde anlatır. Televizyonlarından Neyire’yi izleyen ABD halkı’da göz yaşlarını tutamaz ve işgalci Irak’a karşı savaş açılmasına destek verir. Bu arada Kuveyt tanığı Neyire’nin ve ailesinin can güvenliği gerekçe gösterilerek soyadı açıklanmaz.
ABD saldırıya geçer ve Irak’ın kuzeyine ve güneyine el koyar. Senato tanığı Neyire’in kimliği de daha sonra açığa çıkar. Genç kızın hastaneyle bir ilgisi yoktur ve kendisi Kuveyt elçisinin kızıdır. Olan biten bir kurgu’dan ve bir göz boyama eyleminden başka bir şey değildir. Kızın tanıklığını ve yayın kampanyasını örgütleyen, “Halkla ilişkiler” şirketi “Hill & Knowlton İnc” tir”.
Görüldüğü gibi emperyalizm’in oyunları, devir değişse de taktikler hep aynı. Ne mutlu bu olup bitenleri fark edip tedbirini alanlara.