Türkiye’de son aylarda yaşanan ve ağır suçlamalar ve ithamların havada uçuştuğu büyük kavgalar yaşanıyor. Bu günkü yazımı bu kavgaya ayıracaktım. Neden bu kavganın yaşandığını kavgayı kimin kazanacağını dile getirecektim. Ancak iki önemli olaya daha şahitlik yapınca yazımın başlığını değiştirdim. Çünkü iki ölüm olayına şahitlik yaptım. Birisi değerli dostum Lokman Demir Bey’in babasının cenazesine katıldım. Diğeri ise Gebze Belediyesi’nde gözümün önünde bir insanın ölümünü gördüm.
Ölümün ne kadar ders ve ibret alınacak bir olay olduğunu yaşadıktan sonra yazımın başlığını kavgalar ve ölümler olarak değiştirdim. Kavgayı kim kazanacak, Türkiye’de son aylarda büyük bir kriz yaşanıyor. Hükümet devlet, yargı, emniyet, cemaat ve daha bir çok kurum ve kuruluşun içinde yer aldığı bu kavgayı dehşetle ve korkuyla takip ediyorum. Korkuyla takip ediyorum çünkü bu kavga Türkiye’nin geleceğini karartmaya yönelik ve tamamen dış güçlerin büyük bir oyunu olduğuna inanıyorum. Kavga büyüdükçe suçlamalar havada uçuştukça, kavga daha da derinleşiyor, kriz daha da büyüyor. Bu kavganın ve krizin suçlusunu tarih gelecekte açıklayacaktır ancak her gün yazı yazan tarihe not düşüp zamana noterlik yapan birisi olarak, bu krizle ilgili bir kaç satır da olsa yazmak istiyorum.
Ömrümüz hep kavgayla, mücadeleyle geçti. 60 İhtilallleri, başbakanların asılışı, 71 muhtırası, sağ sol yüzünden binlerce gencimizin öldürülmesi, 12 Eylül darbesi, PKK teröründe onbinlerce insanımızın ölümü, 28 Şubat sürecinde yaşanan haksızlıklar, kavga ve mücadeleler, gezi olayları ve şimdi de 17 Aralık operasyonu. Hayatımız hep bu kavgalara şahitlik yaparak geçti. Yaşanan kavgalardan hiç ders ve ibret alınamamış. Bugün yaşadığımız olaylar, kamplara ayrılıp birbirimize yaptığımız ağır suçlamalar, hakaretler ve hiçbir zaman iyileşmeyecek dil ve gönül yaraları… Hem insanımız, hem ülkemiz açısından gerçekten çok zor bir dönem.
NE YAPMALIYIZ?
Gerçekten ortalık toz duman. Fitne ateşi ortalığı kasıp kavuruyor. Toplumda huzur ve güven büyük yara aldı. Evlerde bile baba oğulla, karı kocayla bu konuyu tartışır hale geldi. Herkes birbirini suçluyor. Bu fitne ortamında peygamber efendimizin sünnetine uyarak susup hiçbir şey yazmak istemiyordum. Ancak bir kaç satırla da olsa yaşananlara değinmek istiyorum. Ortalık sakinleştiğinde, fitne ateşi söndüğünde olaylar daha da netleşecek. Bu kavganın kazanan tarafının olmadığını göreceğiz. Ancak en büyük kaybı devlet ve millet olarak yaşadığımız anlaşılacak. Bu kavga devlet ve millet bütünlüğümüze büyük zarar verdi. Keşke taraflar bu zararı görebilseler. Keşke elinde imkanı olan herkes fitne ateşini söndürmeye çalışsalar. Ancak tam aksine fitne ateşi daha da büyüsün diye hakim güçler elinden geleni yapıyor. Ne diyelim Allah yardımcımız olsun.
ÖLÜMDEN DERS ALIYOR MUYUZ?
Bu yazıyı yazdığım saatlerde iki önemli olaya da şahitlik yaptım. Değerli arkadaşım Lokman Demir’in babası Ahmet Demir’in cenaze namazına katıldım. Demir ailesi oldukça perişandı. Merhum Ahmet amcayı da yakından tanıyordum. Yıllar önce, Erzurum’un İspir ilçesi, Mezerek Köyünden büyük umutlarla Gebze İstasyona gelip yerleşmişti. Hayat mücadelesi verip inşaatlarda çalıştı, evini yapıp evlatlarını büyüttü. Torun torba sahibi oldu ama mukadder son ebedi aleme dün kendisini uğurladık. Her şeyin boş olduğunu ne olursak olalım kaçınılmaz sonun ölüm olduğunu bir daha öğrenmiş olduk. Allah rahmet eylesin
BELEDİYEDE ACI BİR ÖLÜM
Dün Gebze Belediyesi’nde gözümüzün önünde birebir yaşadığımız bir ölüm olayına daha şahitlik yaptım ki içimde fırtınalar koptu. 60 yaşlarında elinde evrakları olan bir şahıs belediye binası içerisinde boylu boyunca yattığını ağzından kanlar boşaldığını görünce hayatın ne kadar basit, ölümün ne kadar yakın olduğunu bir kez anladım. Belediye çalışanları ve belediyeye gelen vatandaşların gözü önünde ağzından kanlar çıkan bu vatandaşa orada bulunan bir doktor müdahale etti. Ambulans ise ancak 20 dakika sonra belediyeye gelebildi. Çok geçti. Müdahalede bir iki kere kalp masajı yapılarak kalbi çalıştırabildi ancak hayata döndürülemedi. Benim gibi bir çok vatandaşın gözü önünde ebedi aleme göçtü. Elindeki evraklarda ne vardı bilmiyorum. Ama o evraklarda onun umudu vardı, yapacağı işler vardı. Bu olay bana dünyanın, dünya için yapılan kavgaların, mücadelelerin, hırsların ne kadar boş olduğunu bir kez daha hatırlattı. Gerçekten bu dünya için hiçbir şeye değmez. Hele kavga, mücadele, insan kalbi kırmak, başkalarının hakkını yemek, insanları üzmeye hiç değmez. Belediyede gördüğüm evrakları elinde ölen o şahsı hiç unutmayacağım. Keşke kavga yapanlar da ölüm olayını görebilseler ve ölümden ders ve ibret alabilseler.