Kaliteli Yaşamın Engelli Vatandaşlarımıza Bakış Açısı

92

 

Yılda bir hafta engelliler haftası olarak kutlanıyor. En meşhur slogan da, “hepimiz birer engelli adayıyız”. Engellileri anlamak, onlara değer vermek ve topluma kazandırmak için, adeta Cehennem müjdecisi gibi sağlamlara engelli olabileceğini defa defa hatırlatmakla elimize ne geçecek? Evvel emirde sağlam iken engelli olmamak için zamanında hangi önlem ve tedbirleri alacağımız, hayatımızı savsaklamamak için nelere dikkat edeceğimiz konularına daha fazla eğilmemiz gerekmez mi?

Hiç kimse engelli olmayı istemez. Ancak hayatın her zaman adaletli olmaması, devenin üzerinde böönün sokması, ihmalkarlıklar, ertelemeler, dikkatsizlikler, öfkeler, acemilikler, aşırı hırslar, kavgalar, kin ve intikam eylemleri, trafikteki yoğunluklar, kibirler, ben bilirimci yaklaşımlar, terör belası, kan davaları, doğum hataları, gebelikteki ve öncesindeki kalitesi düşük eylem ve yaklaşımlar vb. sayısız olumsuz faktör, insanları engelli hale getirebilmektedir, MAALESEF…

Engelli olmak ölümle sonuçlanacak bir negatif olayın yanında belki de şanslı olmak demektir. Gazi engellilerimizin birçok yakın arkadaşı şehit oldular. Onlar bu dünyayı terk etmekle birlikte, manevi anlamda çok yüksek mertebelere kavuştular inşallah.

Engelli olmanın çeşitli şekilleri vardır.  Bazıları bizden bağımsız, aniden ve beklenmedik bir anda kişinin başına gelebilecek olan olumsuz olaylardır. Deprem, yangın, trafik kazası, iş kazası vb. gibi olayların sonucunda karşılaşılan engeller bu gruba girer.

Bazı engeller kişinin tamamen ölçüsüzlüğünden, dikkatsizliğinden, öfkesinden, kininden kaynaklanır. Aşırı alkol veya madde tüketimi, trafikte kuralsızlık yapma, intikam alma, kavgalaşma ve iş hayatındaki alet ve cihazların kullanımındaki dikkatsizlik sonucu oluşan engeller bu türdendir.

Bazı engeller kişinin yanlış ve olumsuz davranışları seçip sürekli uygulamasından kaynaklanır. Bu tür engellerin oluşumu çok uzun yıllara dayanır. Hareketsiz yaşam, sağlıksız ve dengesiz beslenme, alkol ve madde bağımlılığı, hijyene dikkat etmeme, kimyasal ve çevresel kirliliklere maruz kalma vb. eylemler bu türdendir. Kişinin damarlarını tıkatarak sten takılması veya by-pas olması, şekeri iyi yönetemeyip uzuvlarını kaybetmesi, aşırı madde kullanımına bağlı zihin ve akıl sorunlarına maruz kalması gibi…

Bir de fiziki değil de, ruhsal, psikolojik, sosyal ve toplumsal engelliler vardır ki, bunların durumları kaliteli yaşam açısından içler acısıdır.

ŞÖYLE Kİ:

– Cahil olup da cahilliğinin farkında olmadan bilgiçlik taslayanlar.

– Minnacık akılları ile her türlü soruna çare bulabileceğini zanneden akıldaneler.

– Nasıl olsa ölünecek, ha öyle ha böyle, rakı içen öldü de su içen ölmedi mi, gibi akıl noksanı düşüncede olanlar.

– İlmi ile amel etmeyip, uygulamadan kaçarak, bilgisini kibirle harmanlayarak kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannedenler.

–  Özürlüye değer verip topluma kazandırmak için ter akıtması gerekirken, ah vah, zavallı diyerek özürünü unutmaya çalışan engelliyi yeniden özürlü sepetine sokanlar.

– Çevreye, meşverete, işbirliğine, paylaşıma, anlamaya, dinlemeye, sinerji üretimine, dinamizme ve esnekliğe kapalı olup da, burnunun dikine gidenler.

– Kan davası güdenler, kin ve intikam duygularının ateşini sürekli besleyenler.

Her an ya kendileri ya da muhatapları birer engelli adayıdırlar.

Kaliteli yaşamda, kaliteli insan olmayı sağlayan en önemli faktörlerden olan, ölçülü ve dengeli yaşama, zamanında özen, tedbir ve dikkatli olma gibi, kaliteli eylemlerin hakkıyla hayata geçirilmesi vardır. Evlerin ve yaşam alanlarının depreme dayanıklı yapılma zorunluluğu vardır. Her çeşit insana karşı sevgi, saygı ve özen gösterme, yardımlaşma ve paylaşma vardır.

Kaliteli yaşamanın gereklerini uygulamamıza rağmen Allah korusun bilerek veya bilmeyerek engelli durumuna düşersek eğer;

– Soruna değil çözüme odaklanarak, olan olumsuzluğa sürekli ağlamak yerine, metanetli, sabırlı, tevekküllü olarak bundan sonraki hayatın kalitesini yükseltmeyi düşünmek gereklidir.

– Asla hayattan vazgeçmemek, ümitsizliğe kapılmamak, coşku ve cesaretimizi kaybetmemek oldukça önemlidir.

– Yaratıcımız tarafından, bir özrü olan bireyin başka bazı özelliklerinin birtakım  üstünlüklerle donatıldığını hepimiz biliriz.

– Nick Vujijic gibi bacakları ve kolları kökünden olmadan doğmasına rağmen dünya çapında güçlü olmak ve başarmak konferansları vererek, hayata nasıl bağlandığı gözden uzak tutmamak gereklidir.

Engelli olmayan ve engellisi olan aile fertlerine düşen görevler ise şöyle olmalıdır:

– Sağlam bir bireye gösterilen ilginin aynısı engelliye de gösterilmelidir. Ne ilgisiz bırakılmalı, ne de aşırı ilgilenilerek, sürekli engelinin hatırlanması sağlanmamalıdır.

–  Bir engelli ile karşılaşıldığı zaman, ah – vah edip üzüntülü bir atmosfere bürünülerek, engellinin keyfi kaçırılmamalıdır.

– Her zeminde ve fırsatta engelli hayatın içinde tutulmalı, geri kalan güç ve yeteneklerinin daha da artırılmasına çalışılmalı, yetkin olduğu profesyonelliklerde daha da ileriye gitmesi için, her türlü destek sağlanmalıdır.

– Dış çevreye çıkamayacak kadar engelli olanlar belirli sürelerde ziyaret edilerek, coşku, neşe, yaşama sevinci ve hayatın içinde olma desteği verilmeli, gönül güçleri yüksek tutulmalıdır.

– Devlet onların çalışma imkanlarını yüzdelik dilimlerle sınırlandırmamalı, her bir engelliyi kendi şartlarında isteklerine göre, istihdam etme imkanlarını hazırlamalıdır.

– Engelli sahipleri, kurban rolü oynayarak, “nerede hata yaptık? “neden başımıza bu iş geldi? “Hangi suçumuzun cezasını çekiyoruz? kabilinden suçlamalarda ve suçlu arama eylemlerinde bulunmamalı, mevcut enerjiyi de tüketmek yerine, çözüme odaklanarak yeni enerji ve sinerjiler yaratma yoluna gitmelidirler.

– Önüne birtakım engeller çıkan kör bir engelliye sevgiyle yardım etmek ve yol göstermek yerine; uzaktan “sağ yap, sol yap” gibi sevimsiz talimatlarla yönetmeye kalkarak, engelliyi rencide edici davranışlarda asla bulunmamak gerekir.

– “Sen yapamazsın”, “senin işin değil”,  diyerek engellinin melekeleri ve gönül gücü asla geriye götürülmemeli ve gönül gücü incitilmemelidir.

– Engellinin geri kalan yeteneklerinin ortaya koyabileceği üstünlüklere sahip olabilmesi için her türlü desteğin verilmesi gerekir.

– Görsün, görmesin, hissetsin hissetmesin, duysun duymasın, onlara göstermek, tarif etmek, hissettirmek, zevk aldırmak, hayata katmak, hayata tutundurmak, yaşam sevinci aşılamak, sağlam bireylerin ve toplumun asli görevleri arasında olmalıdır.

– İmkan verildiği ve desteklendiği zaman, engellilerin de çok büyük işler başarabileceğinin bir çok örneği vardır. Bu örnekler engellilere uygun bir şekilde aktarılarak onların da başarma ve güçlü olma yetenekleri yüceltilmelidir.

– Engellilerle birlikte de kaliteli yaşanılabileceği asla gözden uzak tutulmamalıdır.

Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…