Sevgi Eğitimi-20

93

 

Her yaşta çevreden gelen mesajlara/geribildirimlere ihtiyacımız vardır. Bu mesajlar olumlu veya olumsuz olabilir. Hepsi davranışlarımıza yön verir; toplumda, doğada yapılması ve yapılmaması gerekenler konusunda bu mesajları ölçüt alırız. Kısacası çevremizden gelen olumlu mesajlar da olumsuz mesajlar da işe yarar, bizi geliştirir.

Ancak olumlu mesajların bir işlevi daha vardır: Olumlu mesajlar, olumlu eleştiriler bizi geliştirmenin yanı sıra mutlu eder, yüreklendirir, motivasyonumuzu artırır. Olumlu eleştiriler, bizde marifet geliştirir. Olumlu eleştirilerin az olması, insanların marifet/beceri geliştirmelerini zorlaştırır.

Çünkü ceza/eleştiri, daha çok, belirli bir davranışı yapmamayı öğretir. Üstelik ceza, mevcut olduğunda etkilidir; ceza ortadan kalktığında, bastırdığı davranışın görülme ihtimali artar. Ceza/eleştiri, bir davranışı yapmamayı öğretebilir. Ancak karmaşık bir davranışı, hele hele bir bakış tarzını ceza ile öğretmek mümkün değildir.

Bir insana ufak şoklar vererek, bağırıp çağırarak, belirli bir araca dokunmamayı öğretebilirsiniz. Fakat aynı yöntemle matematiği, dürüst olmayı veya mutlu olmayı öğretemezsiniz.

Bunları öğretebilmek için o kişiye geribildirimler vermelisiniz, iltifat etmelisiniz, gerektiğinde davranışlarınızla model olmalısınız. Marifet iltifata tabidir; ceza faydasız, övgü keyif halidir(Dökmen,2004,s.129-130).

Cemil, öğretmenine hep sen derdi. Öğretmeni uyardığında siz derdi, sonra unutup sen derdi. Öğretmeni, bir gün bir ceza verdi:

Herkes evine gitti, Cemil kaldı. 50 kere KENDİMDEN BÜYÜKLERE SİZ DEMELİYİM. diye yazacaktı. 10 dakika sonra, öğretmen gelip bitirdin mi dedi. Evet dedi Cemil. Hem de 100 kere yazdım. Öğretmeni neden dediğinde ise, şu cevabı verdi:

Seni memnun etmek için. Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini denetleme ya da iç denetim olan ahlak gelişimini sağlamaktır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz.

Önemli olan içselleşmiş bir sorumluluk duygusunun oluşturulmasıdır. Disiplin, bir anlamda, çocuğun sahip olduğu sorumluluklarıyla, yaşantısındaki hareketlerinin doğal ve sosyal sonuçlarını kabul etmesidir.

Sevginin eksikliği kadar aşırısı da tehlikelidir. Çocuklarına aşırı sevgi gösteren, onlara toz kondurmayan, her türlü aşırı davranışlarına göz yuman ailelere çevremizde sıkça rastlamaktayız. Bu aileler böyle davranmakla çocuklarına zarar verdiklerinin farkında değildirler. Davranışlarının yanlışlığını anladıklarında artık iş işten geçmiştir.

Weatjen, “okulda öğrenme ve ruh sağlığı” üzerine yaptığı açıklamalarda, okulda eğitimin her şeyin üstünde tutması gereken en önemli hedefin insanlara “bireysel bağımsızlık” kazandırma olduğunu;

Bu bağımsızlığın anlamının insanların dış dünyanın nesnel gerçekleriyle uyum içinde yaşamasının kendisi olduğunu, eğitimin öğrencilerin bağımsız düşünmelerini ve kendi yaşantılarına güven sağlamalarını engelleyici olduğu takdirde, fayda yerine zarar verdiğini savunmaktadır(Türk, 2010).

Sevgi temeline dayanmayan bir disiplin gerçekleşemez. Disiplin, sorumluluğu öğretmektedir (Aydoğmuş ve arkadaşları, 1999). Aile içinde oluşturulmuş koşulsuz sevgi, güven ve açık iletişim sayesinde her zaman, her durum yeniden yapılandırılabilir. Disiplinin 3 temel amacı vardır.

Bunlar:

1- Sevgi ve güven ilişkisini geliştirmek,

2- Benlik değerinin temelini atmak,

3- Başkalarını anlayarak ve onların kişiliklerine saygı göstererek model görevini gerçekleştirmektir. Geleneksel eğitim anlayışında disiplinden anlaşılan; ceza, ilgiden anlaşılan şımartmayken; çağdaş eğitim anlayışında disiplin; sorumluluk kazandırma, ilgi ise takdir etme, destek verme, rehber olma anlamındadır.

Çağdaş eğitim anlayışında disiplin ile ilgi arasında bir uçurum değil, bir bütünlük vardır. Çocuk, belli davranışlarına hâkim olmayı, ceza ile değil sevgi, ilgi ve hoşgörü ile disiplinli bir şekilde öğrenir(Ayrancı).

Çocuğa gösterilen sevgi, bağımsızlık çabalarını engellemeyecek bir biçimde olmalıdır(Dodurgalı).