İstikrar, demokrasi, petrokrasi

113

 

İstikrar aramadıkça her söz ve eylem kendi içinde doğrudur.

Bu kural siyaset için de geçerli, basın için de, bilim dünyası için de.

İstikrar farklı zaman ve mekân içinde omurgayı kıkırdak yapmamaktır.

İstikrar yanlışta kararlı olmak değil, şartlar değişse de doğru bakışı, tavra göre davranmaktır.

“Her canlı ölümü tadacaktır!”

Amenna!

Hayatı tadan ne kadar canlı var, ona da bakmak lazım.

Hasımlar ve hısımlarınız aynı saftaysa bir yanlışlık var demektir.

Her daim sıladayız; doğuştan ölene dek.

Her Sezar’ın bir Brütüs’ü var; her İsa’nın bir İskariot’u.

Dostun uzakta dursun; düşmanı al yanına!

“İnsan sermayesi” ifadesi, insanı sermaye olarak gören bir vahşi kapitalizm ifadesidir.

Abdülhamit İngilizi dinler, tersini yapardı Ruslar da yakın zamana kadar öyle yapıyordu.

Merkez Bankalarını milli sanıyoruz; ama onlar genelde “Merkeze” bağlılar.

Tarihi gerçekten tartışabilseydik, “tarihsel” filmleri sadece izlerdik.

Berlin Duvarının yıkılması karşılığında Gazze duvarını yaptılar.

Duvar, duvar, duvar…

Ortadoğu, Fransız aksanıyla ile Arapça; İbrani aksanıyla İngiliz’ce konuşulan yerdir.

Belki de iktidar aslında teslim olunca gelendir.

“Çin’in ipeği ve yumuşak sözleri”  her zaman olmuştur.

“Gezi’ci kütüphane” ler devrede yine.

Evin farklı odaları, varlık alanlarımızı anlatır.

Bizde kadın “anne” olunca kadın olacaktır.

Gerisinde ya melek ya şeytan!

“Hatun” kadın oldu; sonrasında baylaştık, bayanlaştık.

Bayağılaşma baylarımızda daha fazladır.

Kaldırımları yine anlamadık, zahir!

Mühendisler genelde erkektir.

O nedenle toplum mühendisiği evvela kadınlar üzerinden işliyor.

Neden hep “Cumhuriyet kadınları” var da “Cumhuriyet erkekleri” yok?

Cumhuriyet onları yetiştirmedi mi?   ,

Kendi yapmadıkları saçmalıklara sırf kabilesine, kışlasında aitlikten dolayı sahip çıkan ülke insanımız! Gerçek belki dışardadır!  ,

“Kışlalar doldu bugün, doldu boşaldı bugün!”

Laiklik tanımıyla uğraştık olmadı, hadi biraz da din nedir onu konuşalım!

Olmaz mı?

Bize ait olmayan zırhları çekince geriye ne kalırsa, biz oyuz!

Türkiye’de hemşehricilik bir tür ırkçılık boyutundadır.

Nasıl da masum görünür!

“Mutfak!” deyince doğrudan kendi cephesinde savaş yapmak demektir.

“Benim adım Kemal!” deyince, kemâl peşinde olduğu anlamına gelmez.

İçerdeki husumetler dışarda ittifaka dönüştürmek istiyorlar  ,

Sırrı sökünce aynadan, camdan sadece ötesini görmeye başlarız.

Esrarlı bir uyku olur sonrası.

İç siyasette Mehmet Akif iyi gidiyor da, dışarda Machiavelli hakimiyeti var.

Kutsallarımız ile ile put’sallarımız arasında ne güzel de nefret ederiz!

“Demokrasiden” uzaklaştıkça daha rahat düşünmek, belki daha hür düşünmek mümkündür.

Hikmetlerimiz de olmasa bir şeyden anlamaz olacağız.

Anlam veremediğimiz her şeyde bir hikmet vardır.

Cameron’un ikna edemediği İngiliz vekilleri petrol şirketleri ikna etti.

Demokrasi işareti değil bu olanlar, petrokrasidir bu!