Erdoğan Daha Ne Derse Uyanacağız

82

 

“Üstünlük takvadadır. Bakıyorsun Türklükle üstünlük taslıyor. Ya niye üstünlük taslıyorsun, geç o işi. Gel birbirimizi Yaradan’dan ötürü sevelim. Ölçümüz bu olsun. Millet kavramına bile farklı bir ölçü getiriyor. İçeriğini bilmiyor. Nedir millet kavramı? İlla başına Türk kavramı gelecek veya Türk ifadesi gelecek diyor. Kardeşim sen illa Türk Milleti olarak dayatırsan, öbürü der ki hayır Kürt Milleti der, öbürü çıkar hayır Laz Milleti, öbürü Boşnak Milleti der. Niye bunu böyle diyorsun? Diyor ki, Türk Milleti hepsini kavrar. Hayır, Türk Milleti hepsini kavramaz. Millet hepsini kavrar. “

Daha fazla bu inanılmaz, dayanılmaz sözleri ve gariplikleri yazmaya gerek yok.

Bu kadarı yetmez mi?

Kim diyor bu sözleri?

Bu memleketin Başbakanı olduğunu söyleyen bir kişi.

Peki, bu kişi bunları söyledi söylemesine de, bunları duyan insanların içerisinden neler geçti acaba?

Bunları duyan insanımız hangi kutuplaşmanın, ayrışmanın, bölünmenin, düşmanlığın, ezilmişliğin, yenilmişliğin anaforlarında kulaç attı acaba?

Yüzde doksanından fazlasının Türklükten rahatsız olmadığı veya olmaması gereken bir ülkede, o ülkenin Başbakanı olduğu iddia edilen bir kişi bu sözleri bu kadar rahat nasıl sarf eder?

İşte meselenin düğüm noktası burada!

Bu bir oy meselesi, parti, seçim konusu olsa, bu garip, boş, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, hakaret dolu sözlerin söylenmemesi gerekir. Oy meselesi olmadığına göre, hangi görevle ve nereye mesajlar iletiliyor? İlla cumhurbaşkanı olmak için, egemen güçlere selam mı çakılıyor?

Türklüğe ve koskoca bir millete, bu kadar ağır hakaretleri ve dalga geçerek söyleyen bir insanın olduğu ülkede, o milletin fertlerine ne demek gerek acaba?

Bu insan daha neler söyleyecek de, Türk Milleti bütün fertleri ve bütün unsurlarıyla dur bakalım kardeşim ne yapıyorsun, ne söylüyorsun sen diyecek acaba?

Bu sözlerle yüce dinimiz İslâm ile ilgili de insanımız rahatsız edilmiş olmuyor mu?

Bugün yaşananları bir değerlendirirsek, esas din anlayışı farklılığında çok ciddi gel-gitler yaşanmıyor mu?

Esas, din anlayışımızda, dine bakışımızda bir ayrışma ve kutuplaşmayı bu ülkenin Başbakanı olduğu iddia edilen kişi ortaya koymuş olmuyor mu?

Osmanlı yıkılırken, Türk Milletinin aydınları bir arayış içerisinde oldular. Bu arayışlarında, devleti ve milleti, önce Osmanlıcılıkla kurtarmaya çalıştılar, olmadı, İslâmcılıkla kurtarmayı denediler, neler olduğunu yaşayarak görünce, en sonunda da Türkçülükle kurtarmanın zorunlu kararını verdiler ve Çanakkale, Millî Mücadele zaferleri işte bu anlayışın eseridir, sonucudur.

Tarihi yeniden mi bu kişilere anlatalım? Bu kişiler bilmiyor, anlamak istemiyor iseler, Türk Milleti de mi bilmiyor?

Bu kişi daha neler söyleyecek de insanımız uyanacak acaba?

Bu kişinin daha ne yapması gerek acaba?

İş işten geçtikten sonra mı? Ki geçtiğini aslında hep beraber yaşıyoruz, bana göre…

Yazıklar olsun!