İran’ın Simnan Eyaletindeki Arifler Sultanı

104

 

İran’daki gezimizin yavaş yavaş sonuna yaklaşıyoruz. Horasan medeniyeti coğrafyasına Nişabur’a veda edip İran’ın başkenti Tahran’a gidiyoruz. Yolumuz üzerinde şehirlerin şahı anlamına gelen Şahrud şehrinden geçeceğiz. Simnan eyaleti İran’ın büyük çölleri ile tanınıyor. Bu eyalet Simnan Şahrud Damegan ve Gemsar adında dört büyük şehirden oluşmakta. Kacar Türk hanedanlığından kalma çok sayıda tarihi eser bulunuyor. Kervansaraylar çeşmeler türbeler ve hanları ile ziyaretçilerin ilgi odağı. Bizim ilk ziyaret edeceğimiz yer Bistam  şehrindeki Beyezid-i  Bistami  türbesi oluyor.

Asıl adı İsa bin Tayfur Beyazıt olarak bilenen Beyazıd-ı Bestami, Bistam kentinde Hicri 131 yılında dünyaya gelmiş. İslam coğrafyasının birçok yerini gezen, Peygamber efendimizin torunlarından, İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinin yanında iki yıl eğitim gören Beyazıtı Bestami’nin yazdığı bir çok kitap ve eseri de bulunuyor. İmam-ı Gazali hazretlerinin Beyazıd-ı Bestami hazretlerinin kitaplarından yararlandığı da rivayet edilmekte. Ancak bugün Beyazıd-ı Bestami’nin yazılı bir kitabı yok. Hicri 234 yılında 103 yaşın da  Bistam’da vefat eden  Beyazıt-ı Bestami’nin Türbesinin bulunduğu Bistam şehrine akşam geç  vakitlerde giriyoruz. Şehir yeşil ağaçlar geniş bulvarlar havuzlu kavşaklarla muhteşem bir görünüm sergiliyor. Bu güzel şehri gündüz gözü ile görememenin ezikliği içerisindeyiz. Çınar ve çam ağaçları ile düzenlenmiş geniş bir caddeden geçerek Beyazıt-ı Bestamı hazretlerin Türbesi’ne geldik. Selçuklu kümbetlerini andıran külliye ve türbenin muhteşem bir manevi havası var. Türbenin ve külliyenin mimari güzelliği göz ve gönül okşayıcı.

Akşam namazlarımızı kılmak için acele ediyoruz. Külliyedeki mescidin asırlık ahşap işlemeli kapısı mihrap ve mimberi koruma altına alınmış. Namazlarımızı kıldıktan sonra bahçede canlı bir sanduka içindeki gösterişsiz bir sade bir türbede yatan Beyazıd-ı Bestami hazretlerinin kabri üzerindeki beyaz taşlar  Beyazıd-ı Bestami hazretleri hakkında bilgiler veriyor. Bizler için türbenin cam kapısı açıldı. Sandukanın baş ucuna kadar gidip dua etme imkanı buldum. Ancak türbe sandukası üzerinde büyük bir para sandukası bulunuyor. Sandukanın içerisi tıka basa para ile dolu. Sade manevi havası yüksek bir türbe. Türbe sandukası üzerindeki örtüde işlemeli Arapça Sultan-ül Arifin Beyazıd-ı Bistami yazıyordu. Beyazıd-ı Bistamiye bu unvanı annesi vermiş. Bir kış gecesi annesi kendisinden su ister gece dışarda annesi için Beyazdı Bistami su getirir. Fakat annesinin tekrar uyuduğunu görünce annesine olan sevgi ve hürmetinden annesini uyandırmaz. Sabaha kadar annesinin başucunda uyanıp su içmesini bekler. Annesi uyandığında oğlunu su testisi ile başında beklediğini görünce Allah seni arif ve bilgelere sultan eğlesin diye dua eder. Anne duasını alan Beyazıd evliyalar içerisinde sadece Arifler Sultanı olarak anılan Allah dostudur.

Beyazıd-ı Bistami hazretlerinin türbesi ve külliyesinde çekimlerimizi tamamlayarak 20 km. mesafedeki Harakan köyüne gidiyoruz. Bu köy Beyazıd-ı Bistami hazretlerinden sonra Silsile Saadatın yedinci halkası olan Ebul Hasanil Harakani’nin dünyaya geldiği yer. 962 yılında dünyaya gelen Ebû’l Hasan el-Harakânî’nin asıl adı Ali bin Câ’fer’dir. Gecenin geç vakitleri toprak yolllardan geçerek Harakan köyüne geliyoruz.

Hasani Harakani hazretlerinin dünyaya geldiği ev bugün hem türbe hem de mescit olarak kullanılıyor. Çam ağaçları arasında köye hakim tepe üzerinde çam ağaçları arasındaki türbede Hasan Harakani hazretlerinin makamı bulunmakta. Bilindiği gibi Hasan Harakani hazretlerinin gerçek türbesi Kars’ta bulunuyor. Selçuklu Sultanı Tuğrul beyle 1061 yılında Kars’taki Ani kentini fethetmek üzere Kars’a gelen Hasan Harakani’nin burada şehit düştüğü yere büyük bir türbe yapılır. Türbenin bahçesinde Hasan Harakani hazretlerinin aslanlara odun taşıttığının heykeli de bulunuyor. Türbenin makam sandukası önünde Fatiha okuyup dua ederek türbe bahçesinden bir poşete Hasan Harakani hazretlerinin Kars’taki mezarına, doğduğu köyden toprak alıyorum. İnşallah bu toprağı en kısa sürede Kars’taki mezarına koyacağız.

Horasan alim ve evliyalarına Silsileyi Saadat olarak adlandırılan gönüller sultanı üstazlarımıza vefa borcumuzu ödemenin huzuru içerisinde Harakan köyünden ayrılarak Tahran İmam Humeyni havaalanına gitmek üzere yola çıkıyoruz. Uzun ve meşakkatli bir yol. Gece’nin geç vakitleri. Tahran girişinde sabaha yakın otobüsümüz durduruluyor. Kemer kontrolü için. Ve kemerlerimizi takmadığımız için otobüs şoförümüze ceza yazılıyor. Kum Tahran yolu üzerinde Humeyni’nin mezarının bulunduğu yerden geçiyoruz. 1979 yılında Humeyni önderliğinde İran’da kurulan İran İslam cumhuriyetinin kurucusu Humeyni 24 Eylül 1902’de Humeyn şehrinde dünyaya geldi. Haziran 1989’da vefat ederek Tahran – Kum yolu üzerindeki bu türbeye defnedildi. Türbe oldukça geniş ve  büyük. Ziyaretçiler gece gündüz Humeyni’yi ziyaret ediyorlar. Havalimanına geç kaldığımız için otobüsümüzün penceresinden Humeyni’nin mezarının görüntülerini çekmeye çalışıyoruz.  Büyük bir külliye..Mezar, minareli büyük bir Camiden oluşan külliyenin ortasında bulunuyor.

Tahran Humeyni havalimanından pasaport kontrollerimizi yaparak İran hava yollarına ait uçakla sabah erkenden Türkiye’ye dönüyoruz. Uçağımız İran’ın batı Azerbaycan’ın eyaleti hava sahasında Türkiye’ye giriyor ve 2.5 saatlik uçak yolculuğu ile Ankara’ya geleceğiz. Uçağın ön tarafından ve cam kenarındaki koltuğa oturarak İran’ın Azerbaycan eyaletlerinin hava görüntülerini kamerama kaydediyorum. Gerçekten  İran’ın en güzel yerleri Azerbaycan eyaletleri. Doğu ve batı olarak ikiye ayrılıyor. Doğu Azerbaycan’ın başkenti Tebriz, Batı Azerbaycan’ın başkenti ise meşhur Urumiye şehri. Tebriz, Urumiye ve diğer Azerbaycan bölgesinde çok sayıda muhteşem tarihi eserler yer alıyor. Tebriz’in Tahran’a uzaklığı 624 km. Türkiye’ye ise uzaklığı 320 km. 5000 yıllık tarihi geçmişe sahip Tebriz, 642 yılında İslam medeniyeti ile şereflenmişti. Tebriz, İslam medeniyeti ile şereflendikten sonra Türkistan medeniyetine muhteşem hizmetler yapmış bir bölge. Tebriz’deki şairler mezarlığı dünyada örneği bulunmayan bir mezarlık. Tebriz Kalesi, Azerbaycan Müzesi, Gök Mescit, kapalı çarşı, El gölü Tebriz’in görülmeye değer yerleri. Batı Azerbaycan ırmakları, gölleri, yaylaları  ve doğal güzellikleri ile dillere destan bir bölge. Bir çok tarihi eser bulunuyor. Tebriz ve Urumiye bölgesine yüz yıllar önce gelen  İbn-i Batuda bölge ile ilgili çok önemli tespitler bulunmuştu. İbn-i Batuda 14.yy’ın başlarında Tebriz’i öve öve bitiremiyor. “Dünya üzerinde gördüğüm en güzel çarşılara sahip. Kuyumcular bölümünden geçerken gördüğüm çeşit çeşit mücevherler gözlerimi kamaştırdı. Kıymetli taşlar, güzel elbiseler giymiş ve beline ibrişim kuşak bağlamış yakışıklı kölelerin elindeydi. Bunlar tacirlerin önünde bekliyor. Ellerindeki cevahiri Türk hatunlarına gösteriyorlardı.” Gezginlerin pirlerinden olan İbn-i Batuda’nın anlattığı Tebrizi  ben ancak uçaktan ve on bin metre yukarıdan uçağın penceresinden seyrediyorum. İnşallah bir gün bende İbn-i Batuda gibi İran’ın Azerbaycan eyaletlerini  Tebriz’i ve Urumi’yi gezip görebilirim. Şimdilik uçaktan seyrederek Ankara’ya doğru yolumuza devam ediyoruz.

İRAN’DA 885 YILLIK TÜRK TARİHİ

İran gezimizin yavaş yavaş sonuna gelmiş bulunmaktayız. Prof. Dr. Halil İnalcık hocanın “Anadolu ve Türk tarihi İran’a gitmeden ve İran’ı tanımadan anlaşılmaz” dediği gibi bende İran’ı tanımadan İran’a gitmeden İran ve Türkiye anlaşılmaz diyorum. Gerçekten iki büyük medeniyet. Dünyanın sayılı iki büyük devleti. Türkiye ve İran arasında inişli çıkışlı rekabet ve mücadelenin olması doğal. Ancak her iki ülke dünya barışı anılmakta. Azerbaycan ve İran sahasında ilk Türk hanedanlığı ilan edilmiştir.1040 gerçekleştirilen Dandanakan savaşı sırasında İran yolu “Sacoğulları” tarafından tesis edilmiştir. Dandanakan Savaşı ardından İran yaylası Selçukluların eline geçmiş ve çok sayıda Oğuz Türkü İran’a yerleşmiştir. Daha sonra denizler, Salgurlular, Kutlukanlar, Harzemşahlar,  ilhanlılar, Çobanoğulları, Muzafferiler, Timurlular, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safariler, Afşarlar, hanlıklar ve 1795den 1925 yılına kadar devam ederek İran’daki son Kacar Türk hanedanlığı dönemine kadar toplam 885 yıl Türk hakimiyeti İran’da sürmüştür. Bugün İran’da 38 milyon Azeri Türkü yaşamaktadır. Türkiye İran arasında dostluk ve kardeşlik köprüleri güçlendirilmelidir. Bugün İran Türkiye’den çok farklı algılanmakta. İran’a gitmeden gezmeden anlaşılmaz. Son sözü Yunus Emre’nin dizeleri ile noktalıyorum “Gelin tanış olalım işi kolay kılalım sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.