Tek Kişilik Bir Ülke

101

 

Koskoca bir ülke tek kişilik hale getirildi.

Bunda hepimizin suçu var.

Koskoca bir hükümette, hiç bir bakan yok. Koskoca bir partide hiç bir yetkili yok. Koskoca bir ülkede sivil-asker hiç bir bürokrat yok.

Devletin bütün karar organları, bir tek kişinin ağzından çıkan laflara göre kararlarını veriyor ve bu laflara göre şekil alıyorlar.

Bu gidişat, diktatörlük, otoriterlik falan gibi kavramları ve gerçekleri bile aşmış bulunuyor.

Bırakın hepsini, spor bile tek kişinin heves ve istekleri, ağzından çıkanlar üzerine şekil ve yol alıyor.

Bu inanılmaz durumu bu ülke daha ne kadar devam ettirebilir, anlamak, kestirmek mümkün değil.

Sürekli en ağır sözleri söyledikleri, Mustafa Kemal ATATÜRK dönemi bile, ATATÜRK dönemi olarak değil, tek parti dönemi olarak anılıyor. Demek ki, ortada bir kadro var ve bu kadro ile ülke yönetiliyor.

Ama şimdi, sadece bir tek kişi var.

Maalesef, ülkenin gidişatı hakkında endişe duyanlar bile, bir tek kişiye tepki koyuyor. Yani, hiç kimsenin aklına, bu kadar yönetici, karar organı var onlar neden kendi doğrularına göre karar vermiyorlar diye bir yaklaşım yok.

Bakın, o kadar açık şekilde tek kişilik bir ülke olmuşuz ki, son GS-BJK maçında yaşanan fiyasko bile tek kişinin isteğini yerine getirmek aceleciliği ile yapılan bir rezaletin bariz göstergesi olmuştur.

Dolmabahçe’deki Bezm-i Âlem Camii’nin Müezzini, İmamı ve yetmiyor İlçe Müftüsü tayin ediliyor, yani sürülüyor, yine tek kişinin istek ve heveslerinin bir an önce yerine getirilmesi için yapılıyor.

Suriye’de düşürülen uçak bile, bu tek kişinin istek ve hevesleri için yapıldığı gün gibi aşikar.

Tamam da, bu tek kişi, bir korkuya kapılmış, paniklemiş ve sinirli, kibirli bir hal almışsa bu istek ve heveslerin yerine getirilmesinin bedelini kim ödeyecek?

Bu kadar araba ve koruma ordusu ile gezen, üç genç diye tabir ettiği kişilerden korkan, statlarda yapılacak tezahürattan telaşa düşen, MHP’nin mitinglerinden tırsan, CHP’nin dış gezilerinden ürken, Suriye’de Esad’dan ne istediğini bilemeyen, Mısır’daki krizi doğru değerlendiremeyen, kendine yalakalık yapmayan bütün oda, sendika, yazar, gazete, televizyon, asker-sivil bürokrat ve diğer tüm kişi ve kuruluşları yok etmek isteyen bu anlayışla yaşamak nereye kadar sürebilir?

Bu kadar yalaka takımının oluşacağını rüyada görsek inanmazdık.

Vay ki vay, yazık ki, yazık…

Çok güzel özetleyebiliriz.

Müslüman var, sessizlik içerisinde.

Müslüman geçinen var, kararsızlık içerisinde.

Müslümanlıktan geçinen var, en ön safta.

Bu durumda bu yaşananlar normal oluyor herhalde, ne diyelim.