Avrupa Birliği Olmazsa Olmaz Değil

95

 

Biz Avrupalı olarak doğmadık. Avrupalı olarak tarih sahnesine çıkmadık. Tarih boyunca başarımız Avrupalı olduğumuz için değil. Kendimize özgü. İnsanlık için bir misyon, bir görev yüklendiğimiz için başarılı olduk. Kendimize has insanlık lehine bir misyon, bir görev üstlendiğimiz için muvaffak olduk.

Fıtrî / yaratılışımızdan gelen misyonumuza uygun, İslâm gibi evrensel bir dinin gönül bağlısı olduğumuz için bugünlere geldik. Millî misyonumuza / özel görevimize gereken İslâm gibi insancıl bir dinin gönüllü akıncısı olduğumuz için bugünlere ulaştık.Kendimizi insanlık adına, insanları zâlim idarelerden kurtaracak ilâhî / tanrısal bir yüce işle yükümlü kılındığımız için bugünlere eriştik. Türk Milleti olarak, bu ilahî ve insanî buyruğu alnımızın akıyla ve milletçe bütün içtenliğimizle yerine getirdiğimiz için bugünlere kavuştuk.

Fîsebîlillah / Allah uğrunda, Allah yolunda alnından vurulup tam ercesine, bir gül bahçesine girercesine, vatan toprağına kanlarımızı seve seve akıttığımız için bugünlere; Allah’ın izniyle, inayeti ve yardımı sayesinde geldik ne kelime getirildik a dostlar.

Gerçek böyleyken; Avrupa’ya girmeyelim demiyoruz ama, sanki giremezsek vay hâlimize. Sanki kıyametler kopacak başımıza diye düşünenler, bu tarzda konuşanlar; çok yanlış bir zihniyetin düşkünü olduklarının farkında ve ayırdında mıdırlar acaba?

Biz elbette Avrupa’ya karşı değiliz. Girmek için elimizden geleni de yapıyoruz. Buna rağmen almıyorlar. Almıyacaklarsa almasınlar. Korkmayın Kıyamet kopmaz! Bazılarının endişeleri yersiz. Korkuları gereksiz.

Türkiye Cumhuriyeti birçok devletler kurarak  -ama hiçbir zaman devletsiz kalmıyarak-  bugünlere, Avrupa sayesinde gelmedi ki, bundan sonraki tarih yolculuğuna Avrupa’ya giremezse devam edemez diye bir korkuya kapılalım.

Efendiler! Biz ne Avrupa’ya, ne de başka bir devlete karşıyız. Türkiye’den ve tarih boyunca kurulan Türk Devletleri’nden kimseye zarar gelmedi. Bundan sonra da gelmiyecek. Demek istiyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne girmeden de yarınlara güven içinde yürüyecek güç ve kuvvettedir.

Şunu asla unutmayalım ki, bu devlet ebet-müddettir. İnşâllah Kıyamete kadar var olmaya devam edecektir. Her zaman olduğu gibi, yine insanlığın hizmetinde olarak yarınlara yelken açmış durumdadır. Allah’ın inayeti, bu devletin en büyük varlık sebebidir.

İşte bu ince nükteyi anlamış olan meşhur şair Mithat Cemal Kuntay; şu beytiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dünyadaki konumunu ve geleceğini çok veciz / özlü şekilde ifade etmek kabiliyetini göstermiştir:

Ölmez bu vatan farz-ı muhal ölse de hattâ
Çekmez kürenin sırtı bu tabut-ı cesîmi

Demek istiyor ki, sevgili dostlar: Bu vatan ölmez. Bir an için öleceğini, yani yıkılacağını varsayım olarak kabul etsek bile; dünya bu cenazenin ağırlığını kaldıramaz. O’nunla birlikte Dünya da çöker. Yani demek istiyor ki inşâllah bu devletin; Allah istemedikçe yıkılması olası değil. İsterse bütün dünya birleşsin karşısında. Vız gelir bu devlete, bu millete.

Çünkü dostu ve yârı Allah olanın sırtını kim yere getirebilir ki aziz dostlar!

887 – 888

 

 

Önceki İçerikSanal Dünyanın Çocukları
Sonraki İçerikYazım Sistemleri
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.