Son altı ay içinde Türkiye’nin çevresinde yoğun olarak “Türk ve Akraba Toplulukları”nın yaşadığı bölgelere gittik. Bu topraklardan fiziki ve hukuki olarak çekileli neredeyse yüzyıl olmuş…
Ancak geride bıraktığımız bu yüzyıllık süre içinde Türk ve Türk gibi görülen akraba topluluklarımız hiç huzur bulmamış ve bir türlü insani mutluluk yaşamamışlardır.Hatta çoğu zaman ölüm, tecavüz ve diğer gayri insani baskılara maruz kalmışlardır. Bizde onları maalesef hep yalnız bırakmışızdır.
Geçtiğimiz 24 Temmuz Dr.Sadık Ahmet’i anmak için Yunanistan’daki Türk bölgesi Batı Trakya’daydık. Dimetoka’dan başlayan seyahatimiz Gümülcine, İskeçe ve Dedeağaç’la tamamlandı. Neredeyse bütün yetkililerle ve birçok Batı Trakya Türkü ile görüştük. Adeta bir dokun bin ah işit vaziyeti hasıl oldu. O kadar dertliler ki; size hangi birini anlatayım. Yalnız dayanacak ve tahammül edecek durumları kalmamış. Bunu bilin yeter!
Türkiye’de yaşayan ve adına Türk Milleti dediğimiz insan topluluğumuz ise yanı başımızda yaşayan ve bizim için Lozan Anlaşması ile Yunanistan’a rehin bırakılmış bu kardeşlerimizin sorunlarından bir haber…Gerçi aynı şey Türkiye’de olup biten içinde geçerli. Donanma Komutanlığı’ndan Balyoz ve Ergenekon gibi davaları protesto için istifa eden Amiral Nusret Güner’in, Türk Milletinin sessizliğine anlama veremediğine ve buna çok üzüldüğüne dair görüşlerine ne yazık ki katılmamak mümkün değil.Türk Milletinin hali bu! Belirtelim ki; bizim kafilemizle seyahat eden arkadaşlar bile dinledikleri ve gördükleri karşısında hayretler içinde kaldılar.
Yine geçtiğimiz mayıs ayında Bulgaristan’ın güney bölgesine yaptığımız seyahatte de buna benzer şeyler görmüştük. Rodoplarda Türkler arasında ortalama yaşam süresinin 58’e düştüğünü öğrenmek bizi çok üzmüştü.
Aslında Yunanistan’ın kuzeyi yani Batı Trakya bölgesi ile Bulgaristan’ın içine Kırcaali, Eğridere, Koşukavak, Mestanlı, Cebel gibi büyük yerleşim yerlerini de içine alan güney bölgesi tek bir coğrafya olup ve tamamen Türklerin yaşadığı bir bölgedir.
Aynı şekilde Makedonya ve Kosova’da Türk ve akraba topluluğumuz olan Arnavutlar, Bosna’da Boşnaklar, Romanya’da Müslüman Türk Tatar topluluğu, Ukrayna’da Kırım Türkleri, Moldovya’da Gagauzlar, İran’ın Güneyinde Azerbaycan Türkleri, Irak Türkmeneli bölgesindeki Türkler, Suriye Türkleri, Rodos ve İstanköy’deki soydaşlarımız benzer yada daha ağır sıkıntılar içindedir.
Dikkat edilirse saydığımız coğrafya, Türkiye’yi çevreleyen bir coğrafyadır. Bu coğrafyalarda acilen Türk özerk bölgeleri oluşturulmalı ve ikinci aşamada bu özerk bölgeler Türkiye ile birleşerek “BÜYÜK TÜRKİYE” kurulmalıdır. Hatta her defa “tek millet iki devlet” olmakla ifade edilen Türkiye-Azerbaycan birliği de bu kurulacak “Büyük Türkiye” nin iki önemli ayağını teşkil etmelidir…
Kurulacak “Özerk Türk Bölgeleri” için gerekirse silahlı mücadele dahilolmak üzere her türlü siyasi ve ekonomik yol denenmelidir… Türk Milletinin artık kardeşleri ile buluşmak zamanı gelmiştir.
Türk Milletinin, artık üniter ve milli devlet dönemlerinin kapandığını söyleyen palavracıları dinleme tahammülü kalmamıştır. Eminim ki; Türk Milleti kendi memleketinde parya gibi yaşamaktansa tarih sahnesinden onuru ile çekilmeyi tercih edecektir. Mustafa Kemal’in Türk Milletine gösterdiği “Ya İstiklal Ya Ölüm” hedefi bu gün her geçen günden daha fazla bir gerçeklikle önümüzde durmaktadır.
Başta Balkanlar olmak üzere etrafımızı çevreleyen coğrafyamızda yaklaşık yüzyıldır insan yerine konulmayan Türklerin artık her şey hakkıdır. Bunun için hedef “Büyük Türkiye” nin kurulmasıdır.
Nasıl böyle iyi mi? Siz etrafınızda hiç böyle konuşan birini gördünüz mü?Halbuki“Büyük Türkiye” bir ütopya değil gerçeğin ta kendisidir. Türk Milletinin içinden millet çıkarmaya ve Türk toprağını bölücülükle parçalamaya çalışanlar bu gerçeği iyi bilmelidir.
Bütün Türk düşmanlarına söylüyorum; sakın ola siz Türkleri hasbel kader bu ülkeyi bugüne kadar yönetmiş olanlardan ve de bugün yönetenlerden ibaret zannetmeyin… Kürşad’ın, Mete Han’ın, Alparslan’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Atatürk’ün çocukları vaktini bekliyor !!!