Değişim

154

 

Çinlilerin meşhur bir bedduası vardır: “Dilerim değişim döneminde yaşarsın!”

Anlamlıdır. Zira insanların en büyük acıları çektikleri dönemler değişim dönemleridir.

Biz de toplum olarak çok uzun zamandır devir daim eden bir değişim süreci içerisindeyiz.

Batılılaşma diye tabir edilen süreçten günümüze kadar toplumumuz söz konusu değişimi çeşitli şekillerde tecrübe etti ve ediyor.

Fakat en önemlisi bu değişimin değer sistemlerimiz üzerindeki etkisi…

Beraber düşünelim:

Kendi toplumuna yabancılaşmış aydınlar Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan değişimin en önemli ürünlerinden biridir. Batı kavramlarıyla kendimizi izah etme sıkıntısının yaşattığı değer değişimi o günlerden mirastır bize.

Batı’nın bu coğrafyayı paylaşma arzusu üzerine patlak veren I. Dünya Savaşı’nın dünyada yol açtığı değişimin sonuçlarını da en acı biçimde tecrübe edenlerdeniz…

Çanakkale Savaşı’nda şehit olan yetişmiş gençlik Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlette görev alma imkanı bulabilseydi, acaba yaşayacağımız değişim nasıl olurdu?

Öyle bir mücadeleden gelip topluma hizmet eden insanların aktaracakları değerleri bir düşünelim…

Biraz hızlı bir geçiş yapıp 80 öncesine geldiğimizde sağcı olsun solcu olsun amacı devletini selamete erdirmek olan yetişmiş gençliğimizin kardeş kavgasıyla nasıl telef edildiğini hatırlayalım…

Bir tarafta milletine hizmet edebilecek birçok gencimizin kaybı… Diğer tarafta bu acıların yarattığı travma sebebiyle değişen değer sistemleri ve ülke meselelerine karşı a-politik olan bir gençliğin doğuşu…

Sert politik mücadeleden tepkisizliğe doğru geçişe sebep olan değişimin ülkemizdeki etkilerini düşünelim…

28 Şubat sürecindeki uygulamalarla devlete bir anlamda küstürülen dindar kesimi ve bu kesimin vatan anlayışındaki değişimin yansımalarını değerlendirelim…

Bunun yanında İslam’ın kırmızı çizgilerine karşı oluşmaya başlayan duyarsızlığı da ekleyelim…

Tüm bu tabloda birbirine çatıştırılan gençlik üzerinden gerçekleştirilen değer değişimlerinin bizi bugün getirdiği noktada, insanımız hassas olduğu konularda dahi “tepki” vermekten kaçar hale gelmiştir.

İstisnalar yok değil, ancak bu sefer de insan yine yukarıdaki tablodan hareketle hangi çatışma alanından hangi değişime gidileceği hususunda endişeleniyor.

Hal böyle olunca bu değişimi, “değiştirme” faaliyeti olarak kimler idare ediyor diye düşünmeden edemiyorsunuz…

Bu nedenle umuyorum demokratik bir tepki olarak başlayan son olaylar bir başka değer değişimi ve çatışma alanına doğru evrilmez…