Türk Aydınlar Ocakları Kosova’da (3)

86

Balkanlardaki Türk nüfusu 100 yıl içerisinde uygulanan soykırım sonucunda hayli azalmış ve Kosova’da bu sayı 50-60. Binlere “medenî batı!” tarafından düşürülmüştür.

5 Yüzyıl gibi azımsanmayacak bir süre Türklerle iç içe yaşamanın getirdiği kültür etkileşiminin sonucunda, Balkanlarda yaşayan topluluklarda Avrupa’ya has bencil özellikleri görmemekteyiz. Balkan toplumlarında genelde sıcakkanlı ve daha insancıl özellikleri rahatlıkla görmekteyiz. Kosova’ya yaptığımız bu ziyarette de bu hasletlerini gördük.

Kavimler göçüyle birlikte milattan önce 3.yüzyıldan itibaren Avrupa içlerine doğru düzenli olarak Türk boyları Uzlar, Peçenekler ve Hunlar’ın ilerleyişine bu günkü Kosova’da şahit olmuştur. Bu dönemde yurt edinilen bu yerler Osmanlı Devletinin ortaya çıkmasıyla 13.yüzyıldan itibaren Türkler tarafından vatan edinilmeye başlanmış ve 1389 tarihinde 1.Murat tarafından gerçekleştirilen Kosova Meydan Muharebesiyle beş asırdan fazla  bir zaman dilimi içinde buralar Türk hakimiyetine geçmiştir. Vatan edinmenin bir gereği olarak Osmanlı iskân politikası neticesinde Anadolu’dan getirilen Türk aileler buralara yerleştirilmiştir. İşte bu ailelerden biri olan YILDIRIM ailesi reisi Ali Rıza YILDIRIM beyefendi Kosova ziyaretimizde ÖZKURT ailesini evlerinde bizi misafir etme nezaketinde bulundular. Misafirperverliklerini izahta hiç sıkıntı çekmemekteyim. Zira kısaca “Türk misafirperverliği” örneğini sergilediler demem pek çok şeyi izaha yeter.

Ali Rıza YILDIRIM beyefendi’nin babası Bekir bey, 1.Dünya Savaşı gazilerindendir. Balkanlarda İngiliz, Fransız ve Rus’ların tezgahladığı fitne kazanının başlatıldığı yıllarda dünyaya gelmiş, çocukluğunun ve gençliğinin güzel günlerini yaşamadan kendisini bir hengame içinde bulmuştur.    Kosova 1912 yılındaki 1.Balkan Savaşı ile elimizden çıkmasına karşılık, Ali Rıza YILDIRIM Beyefendi’nin 1895 doğumlu Rahmetli babası Prizren’li Bekir İsmali 18 yaşında olmasına rağmen 1. Dünya Savaşı başlayınca milli şuur içinde Anadolu’ya bin bir zahmetlerle gelerek savaşta bulunan Osmanlı Ordusuna katılmıştır.

Ordu Bekir Beyi ilk önce Kafkas Cephesine gönderil. Kafkas Cephesinde düşmanla savaşırken, diğer taraftan ondan daha çetin olan soğuklara direnmiş.

Kafkas cephesinden sonra da Çanakkale’ye sevk edilmiş. Burada da göğüs, göğse savaşmış. Savaş döneminde düşmanla işbirliği yapan Osmanlı vatandaşlarının ve Hamidiye (!) alaylarında halkın ensesinde boza pişirenlerin varlığı karşısında, Bekir beyin ailesinden aldığı İslam ahlakı yanında Türklük gurur ve şuurunu kelimelerle izah etmemiz mümkün değildir.

 

Gazilik unvanına kavuşan Bekir Bey savaş sonunda Devlet tarafından İstanbul Sirkeci’de bir dükkan ile Fatih taraflarında bir ev verilmiş. Kendisine verilen yerde yedi yıl ticaretle uğraştıktan sonra Prizren’e giderek anne ve babasını İstanbul’a getirmeye karar vermiş ve ancak teklifi aile tarafından kabul görmeyince Prizen’de kalmaya karar vermiştir. Geri kalan yaşamını burada devam ettirmiş ve 1970 yılında çileli bir ömrün ardından 85 yaşında Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

 

Özetle; Yıldırım ailesi Türk Milletiyle ağlayan ve Türk Milletiyle gülen bir aile.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türk dünyasına verdiği destek çerçevesinde Gazi Bekir beyin torunu Kezban YILDIRIM halen İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıfında okuyan başarılı bir öğrencidir.

(!) “Şaki İbrahim Destanı” Ziya GÖKALP