Taksim’deki Gezi Parkı’nda, ağaçların kesilerek eski Taksim Kışlası binasının görünümü altında alış-veriş merkezi ve rezidans yapılması projesi çok yanlış bir düşüncenin ürünüdür. Taşıt trafiğinin yer altına alınması ve alanın yayalaştırılması gibi parlak bir projeyi gerçekleştirme şerefi bile, yapılan feci yanlışın ayıbını örtemez. İstanbul’un siluetini bozan binalardan şikâyet edenlerin, şehrin kalbinin attığı bir meydanda aynı çirkinliğe bizzat sebebiyet vermesi, ancak ‘akıl tutulması‘ olarak açıklanabilir.
Sindirilmiş yerli basın, gerçekleri yazmaya cesâret edemezken, yabancı basın, gezi parkındaki ağaçların kesilmemesi için yapılan mücâdeleyi, ‘Arap Baharı‘na benzeterek ‘Türk Baharı‘ olarak adlandırıyor ve muhtemelen tırnak sürtüyorlardır.
Azımsanmayacak kadar büyük bir kütle; biber gazına maruz kalmak, polis coplarıyla dövülmek, yerlerde sürüklenmek, yaralanmak ve hatta daha beter durumlara tahammül etmek, ölümü bile göze almak pahasına eylemlerine devam ediyorsa, uykusundan, rahatından fedâkarlık edip yeşil alanına sâhip çıkıyorsa, demokrasi ile idâre edilen ülkelerin yöneticileri, durup düşünmelidirler. Düşünmek de yetmez. Mutlaka yanlıştan dönüldüğünü açıklamak mecburiyetindedirler. Böyle bir açıklama, onlara puan kaybettirse bile, tecrübe kazandırır.
Cumhurbaşkanı, Başbakan Yardımcısı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, bu tecrübeyi kazanmış olmalarını görmek memnuniyet vericidir.
Gezi Parkı’ndaki ağaçları dikenler, nasıl kendilerinden sonraki 70 yılı düşünmüşlerse, işbaşındaki yöneticilerin de kendilerinden sonraki 70 yıllara intikal edecek yeşil alan bırakmalıdırlar.
Mandalar göl gördüklerinde, içine girip yatmayı hayal ederler. İnsanlar, farklı davranmalı. Gözlerine kestirdikleri araziye AVM ve rezidans inşa ederek rant elde etmeyi tasarlamamalı.
Dikkat!
Zannedilmesin ki halk irâdesi sâdece seçim sandıklarında tecelli eder. Bıçak kemiğe dayanınca meydanlar halk irâdesinin tecelligâhı hâline gelir.
***
Olayların başlamasından sonraki ilk haftanın başında dolar 1,90’a yükselerek son 17 ayın en yüksek seviyesine ulaştı. Adı; ‘Borsa İstanbul‘ gibi Türkçe kurallarına aykırı bir düzenleme ile değiştirilen İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda ise % 10,14 düşüş yaşandı. Bu orandaki düşüş en son 2001 yılındaki krizde görülmüştü. (1) Turizm sektöründe iptaller oldu.
Gerilimin tırmanması, Türkiye’ye zarar veriyor.
Şehrine sâhip çıkan iyi niyetli insanlar arasına sızan provokatörler sebebiyle, uyarı eylemlerini hafife almak, zararlarımızı artırır. Eylemler; Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Balıkesir, Mersin, Manisa, Muğla ve ilçelerine kadar yayıldıktan sonra hâlâ; ‘Ben ne dersem o!‘ zihniyetinde ısrar etmek; ısrarı, ‘provokasyon‘ gibi zayıf bir temel üzerine oturtmak zararları felakete dönüştürür.
Güzel Türkçemizde; ‘sühulet‘ (2), ‘teenni‘ (3) ve ‘i’tidal‘ (4) gibi son derece güzel kelimeler-kavramlar bulunmaktadır. Bunları iyi bilen ve uygulayan yöneticilere ihtiyacımız var.
Gezi Parkı, İstanbul’un mâvi Boğaz’ını en güzel açıdan gören yeşil gözleridir. O güzel gözleri kör etmeyi tasarlayanlarla o gözleri korumaya çalışanların mücâdelesi artık bitmeli.
Gezi Parkı, İstanbul’un değil, Türkiye’nin de yeşil gözleridir. Eylemlerin İstanbul dışındaki şehirlere sıçraması, hayatında bir dakika bile Gezi Parkı’nda oturmayanlar, oranın keyfini yaşamayanlar her akşam Saat 21.00 ile 22.00 arasında tencere ve tavalarla pencerelerde, balkonlarda ve sokaklarda eylem yapıyorlar. Yeşil gözleri kör etmeye çalışanlar nasıl oluyor da yaklaşan tehlikeyi görmüyorlar?
Yeşil gözleri koruma eylemleri, zıt kutuplardaki insanları birleştirdi. Güç sâhipleriyle yeşile sâhip çıkanları da birleştirmeli.
Birleştirmiyorsa, bu kadar güç sarhoşluğu, gücün sâhibine de zarar verir.
* * *
Eyleme gidip dönen pek çok kişiyle konuştum:
- 1- Hükümeti devirmek gibi bir niyetleri yok. Fakat inatlaşmalar, şeytanın aklına taş getirmek gibi, eylemcilerin aklına da ‘devirme‘ fikrini getirebilir.
- 2- Orada, hükümete değil, yanlış işlere muhalefet ediliyor.
Olaylar sağduyu ile değerlendirilirse, hepimiz kazançlı çıkarız.
————————————————————————–
- (1) 2001 krizi: 19 Şubat 2001 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu Toplantısında bir anlamazlık sebebiyle Başbakan Yardımcısı Hüsâmettin Özkan Anayasa Kitabını, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet’e fırlatarak ‘Al oku!’ dedi. Bu olay üzerine Başbakan Bülent Ecevit, basın toplantısı yaparak ‘Cumhurbaşkanı ile aramızda uçurun ölçüsünde görüş farklılıkları var‘ Dedi. Dolar 670.000 liradan 1.600.000 liraya yükseldi. 7.400.000.000 dolar yurt dışına kaçtı. Borsa’da % 14 oranında düşüş yaşandı. TL’nin değeri % 40 civarında düştü. Yabancı bankalar, vâdesi gelmemiş kredileri geri çağırdı. Türkiye ekonomisi büyük zarar gördü.
- (2) sühulet: Yumuşaklık, nâziklik
- (3) te’enni: İhtiyatlı davranma
- (4) i’tidal: yumuşak davranma