Halkın ve Hükümetin Baş Ağrısı -3

105

Güzeldi Berbat Oldu!

Geçen onbir yılda iktidarın yaptığı en doğru yenilik, okul müdürlüklerinin aynı okulda geçen sürelerini beş yılla sınırlandırmış olmasıdır. Bu yenilik bünyedeki pıhtılaşmayı önledi, kan akışını sağladı, kurumsal körleşmenin ve basiret kaybının önüne geçti ama ihtisaslaşmaya önem vermeden uygulanıyor olmasının tahribatı büyük oldu.

Meslek liselerine Din Kültürü ya da genel kültür dersleri öğretmenlerinin Müdür olarak atamaları yapıldı. Civata, pim, perçin, transistör, osiloskop, torna, freze vs. mesleki hiçbir terimi bilmeyen insanlar meslek dersleri öğretmenini nasıl anlayacak? Okul sanayi işbirliğinde sanayicilerle nasıl iletişim kuracak? Bu yapılan;’işi ehline emanet etmek’ gibi bir emri bildiği halde onunla amel etmemek anlamına gelmez mi?

Bir ilköğretim okuluna gidiyorum; 20 sene meslek okulunda yönetici yardımcılığı yapmış arkadaşımla karşılaşıyorum, bir başka meslek okulunda ise tam tersi! Neymiş efendim rotasyona tabi olmuşlar… Yazık ve günah… Hem bu insanlara hem de Milletin evladına… Allah, ‘bilmezler mi, akletmezler mi’ diye buyuruyorken kendi aklına değil torbanın aklına güvenerek yapılan işten başkaca ne beklenir? Hayır umulur mu böyle gecenin seherinden?

Yeteneksizsiniz Çocuklar!

Vatandaşlık bilgilerini ve yüksek öğretime geçiş bilgilerini bir şekilde öğretirsiniz. Okullar ve yetmediği yerde dershaneler en çok bunu yapıyor. Peki, resim, müzik, spor, tiyatro vb kabiliyetler hangi aşamada ortaya çıkarılıp hangi ortamlarda nasıl geliştiriliyor? Mesleki yönlendirmeler hangi bilimsellikte ve hangi oranda uygulanıyor? Okulların bu alanlardaki alt yapıları nasıl? En iyisi orayı hiç karıştırmayalım!

Bugün Ne Öğretelim Ne Kadar Öğretelim?

Eğitimin üçüncü esas unsuru programlara yani ne öğretilecek, niçin öğretilecek, nasıl öğretilecek, ne kadar öğretilecek meselesine gelince? O işimizin de bilimsel bir yanı yok. Niye bunların öğretilmesini öngördünüz? Sorusuna hiç kimsenin ‘ben böyle istedimden’ öte verecek bir cevabı yok. Bu dün de böyleydi maalesef bu gün de böyle…

Öncelikle kabiliyetleri açığa çıkarma metodumuz gelişmemiş. Okul kendini ev sahibi hissediyor ve öğrenciyi misafir… Bu durumda ne diyordu atalarımız? Misafir umduğunu değil bulduğunu yer. Öğrencinin yaratılış gayesini keşfetmek ve o yönde geliştirmek okulun işi değil, okula sağlanan imkân, verilen program ne ise öğrenci onu almak zorunda!

Meslek mi öğretilecek? İndirin oradan konserve bir program! Efendim mesleğin ulusal ve küresel standartlarıymış, bilgi ve teknolojideki değişimlerin mesleğe etkileriymiş, iş dünyasının ihtiyaçlarıymış hiç önemli değil! Zaten o alanlarda analizler yapacak, öğretim basamaklarına dönüştürecek ve program hazırlayacak yetişmiş elemanlarımız yok.

Referansına Göre Makam!

Bakanlığın merkez teşkilatında olduğu kadar, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine atanacaklar konusunda da bir düzen tutturamadık. İl Müdürlüğüne atananın niye oraya atandığını- kriterleri baz alarak- hiç kimse izah edemez. Aynısı müdür yardımcılıkları ve şube müdürlükleri içinde geçerli. Bu birimlerde on yıl vekâleten görev yapılmasının izahı olamaz. Batı illerimizden birinin İl Milli Eğitim Müdürlüğü, açık şube müdürlüklerinin ilanını yapıyor, ilana koyduğu dilekçe örneğinde ‘referanslarınız’ bölümü var.

Sen devletsin kardeşim. Benim bütün özgeçmişim senin elinde. Hangi okulları bitirdim, nerelerde görev yaptım, ceza ya da ödüllerim hepsi elinde, şimdi sen benden ne istiyorsun? Şube müdürü mü atayacaksın dalkavuk mu? Millete hizmetkâr mı olacağım, birilerine kul mu?

İktidar yanlısı görünen ve tasvip gören bazı müdürler görüyorum; bir zamanlar kendilerini ülkücü olarak takdim ediyorlardı, sonra DYP’li daha sonra DSP yanlısı oldular ve şimdi de AK Partiyi kullanıyorlar.

Cennetlikleri ve cehennemlikleri ayırmıyoruz. Allah o yetkiyi Peygamberlerine vermedi. Halkın hizmetini noksansız görecek insan arıyorsanız, ehil olup olmadığı neyinize yetmez. Bu ‘parti devleti’ özlemi hangi partiye yaradı ki size yarayacak? Partiler mezarlığı onu deneyenlerle dolu.

Başbakanın İşi Zor!

Milli eğitim konusu iktidarın karın boşluğunu oluşturuyor. İktidar müteahhit vizyonuyla yollar, kaldırımlar, konutlar yaptı. Sosyal vizyonuyla yardımlar ve sağlıkta önemli gelişmeler kaydetti ama insani vizyonda sınıfta kaldı. İnsana yatırım konusu kitap dağıtımından, üniversite açmadan öteye geçemedi… Eğitimde öyle, böyle, şöyle derken AK Partinin iktidarında ilköğretime kaydolanlar, şimdi 18 yaşına geldiler. Peki, bu öğrenciler geçmiş dönemdekilerden daha iyi ne kazanmış oldular?

Öyle görünüyor ki; Sayın Başbakan Milli Eğitim konusuna bizzat el atmadıkça, politikalarını ve hedeflerini belirlemedikçe, Bakanlığı atadığı kişilerin keyfiyetine terk ettikçe ve Milli Eğitimden siyasi nüfuz devşirenlere engel olmadıkça daha çook başı ağrıyacak ve tabii Milletimizin de…(son)