Zaman Tüneli

95

Zaman öyle bir kavram ki, geçmiş ile günü bazen birbirinden ayırmak hakikaten zorlaşıyor. Bunu “tarih tekerrürden ibarettir” diye ifade edenler de mevcut.

Hakikaten böyle mi?

Gelin sizlerle zaman tüneline girip, Osmanlı’nın son dönemine bir göz atalım. Bakalım geçmiş bize bugüne dair neler söyleyecek…

Osmanlı’nın son dönemlerine damgasını vuran İttihat ve Terakki partisi, o dönemde ülkenin içerisinde bulunduğu duruma karşı son derece iddialı fikirleri olan bir partiydi. İmparatorluğu eski şaşalı günlerine döndürecek ütopik diyebileceğimiz fikirler parti içerisinde mevcuttu.

Partinin yönetime gelmeden önce padişaha yani 2. Abdülhamit’e mutlak bir karşı çıkış içerisinde olduğu, padişahın yetkilerinin kısıtlanması gerektiğini savunduğu ve padişahı devirmek için dönemin Ermeni çetesi Taşnak ile işbirliği içerisinde olduğu bilinmektedir.

İttihat ve Terakki partisi yönetimi ele geçirmeden önce Abdülhamit’in jurnalleri, yani bir nevi fişlemesi sebebiyle, partinin birçok ileri geleni sürgüne yollanmış veya hapse atılmıştı. Bu dönem tarihte İstibdad,  yani baskı dönemi olarak adlandırılmaktadır.

Ülkede olan her şey Padişahın kurduğu istihbarat sistemi sayesinde yönetim tarafından biliniyordu. Nitekim bu dönem ve yaşananlar daha sonraki İttihat ve Terakki partisi dönemini hazırlayacaktır.

Gelin görün ki, İstibdad ve jurnalden çok çekmiş olan İttihat ve Terakki Partisi, iktidara geldiği zaman kendi yaşadıkları mağduriyetlerin aynısını hatta daha baskıcı yöntemleri kendilerine muhalif olanlara karşı uygulamışlardır.

Zaman tünelinde yaptığımız bu kısa yolculuktan hareketle “tarih tekerrürden ibarettir” diyebilir miyiz?

Bir bakalım:

İttihat ve Terakki Partisi gibi kimilerine göre bugünkü iktidarın da ülke geleceğine dair “yeni Osmanlıcılık”  adı altında uygulanabilirlik alanı pek mümkün görülmeyen fikirleri bulunmaktadır.

İttihat ve Terakki’nin gelişini hazırlayan İstibdad dönemi gibi, AKP’nin iktidara gelmesini hazırlayan olayın 28 Şubat süreci olduğunu iddia edenlerin sayısı da az değildir. Nitekim İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleriyle benzer bir şekilde o dönemde mağdur olan AKP kurucularının bir kısmı hapiste bir kısmı da bir nevi sürgünde idi. Geçmişin jurnalleri günümüzün fişlemesi olmuştu.

İttihat ve Terakki’de olduğu gibi, AKP’ye getirilen en büyük eleştirilerden birisi de kendilerine muhalif olanları, kendilerinin gördüğü baskıdan daha şiddetlisiyle cezalandırmaları şeklindedir.

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yayınlanan İmralı tutanaklarındaki iddialara baktığımızda ise geçmişte nasıl iktidarı devirmek için Ermeni çetesi ile işbirliği yapıldıysa bugün de iktidarın ayrılıkçı Kürt çetesinin yardımları sayesinde elde edildiğine dair, çetenin başkanı tarafından ciddi iddialar ortaya atılmaktadır.

Tüm bu tablodan hareketle eğer tekerrür eden bir tarihimiz varsa bu durum, millet olarak tarih hafızamızın zayıf olduğunu göstermesi açısından üzücüdür. Umarım bundan sonra ülkemizde yaşanacak olaylar son dönem Osmanlı’nın yaşadığı parçalanma ve dağılma sürecine doğru gitmez ve umarım bu toprakların “makus tarihi” bir gün son bulur.

Saygılarımla…