İlk medeniyet şehirlerini kurarak adını tarihe kazıtan Uygur Türkleri uygar sözcüğünün köküdür. Birçok Türk yerleşiminde düzenden temizlikten gelişimden söz açılacaksa “çok uygur” sözü dudaklardan dökülür. Günümüzde Çin zulmünde varlık mücadelesi veren talihi kötü mü kötüdür.
Taşlara kazıdığımız her sözcüğün ayrı bir yangını vardır yüreğimizde. Sus deriz yıllardır susmaz, ko git yanı başımızdan deriz de uslanmaz. Mahzun çekik gözlerinin şişkin kapakları örter uzun kirpiklerini, sicim gibi sağılırken yanaklara yaşlar, gök kubbemizden dumanlı başımıza yağmur gibi yağar taşlar. Uygur eli öksüz, Uygur eli yetim, Uygur eli kemiğim etim.
Yüzyıllardır giydiği urba; işkence, soluduğu hava; barut, kendisine uzanacak bir Türk elinden kesmiş umut.
Başı börklü topraklarımda zulüm salgın, gözler çok ıraklara bakar dalgın, Çinli adlı vahşet idam sehpaları kurarken her gün, uygarlığın temel taşı Uygur Türküm bana dargın.
Uygurum; ilk medeniyet şehirleri kuranım, Uygurum; adını uygarlığa verenim! Uygurum topraklarında nice ilim ehli derleyenim.
Bu gün Türkistan’da ata yurdum yastadır, Çin ve Rus elinde dilim dilim pastadır, başkalarına kral, Türk’e çıplak olanlar hastadır.
Kaşgarım; dilim törem, Yusuf Has Hacibim! Kaşgarım; ilk Türkçe sözlüğüm lügatim!
Komünizmin elinde kıvrandığını görende kesilir takatim.
Doğu Türkistan’da kan! İdam sehpalarında binlerce can! Ey dünyanın hâkimi kırbacım! Arkandan vuran ele dayan, kimsesizliğine yan da yan!
Dünyanın her yerine uzanan yardım kervanları, yolunu şaşırıp bir sapsan bizim ellere, su versen işkence ve baskıdan korkup konuşmayan dillere, turfan olsan Çin köpeklerine satılan genç gönüllere….
Mao’nun fare suratlı kemirgenleri
Dişlerini batırınca gül kokulu bedenine,
Ah etmek acizliğin bildirgesidir
Sahip çıkamadığım emanetine.
Sen “Kızıl Elmamsın” Kaf dağının ardında. Yedi başlı dev, son uykusunda. Azatlığına kavuşman tek ülküm! Uygurum, Uygar Türküm! Dilimde adın her an türküm!