Gençlik ve Manevi Medeniyet

86

Evim Üsküdar da olduğu için her sabah, akşam vapur seyahati yapıyorum. Çünkü yazıhanem Sultanahmet’tedir.

Bir gün Üsküdar’dan  Eminönü’ne geçerken vapurun arka kısmında oturuyordum. Aynı salonda yaşlı bir bayan ve genç ve güzel kızı ve üniversite öğrencilerinden birkaç kişide aynı salondaydı. Öğrenciler neşeli neşeli konuşuyor, karşılarındaki kıza kendilerini göstermek için habire nükteler savuruyorlar. Eski hatıralarını, lisede derslerden nasıl kopya çektiklerini birbirlerine anlatıp gülüyorlardı. Bir ara sıra okudukları lisenin tenkidine geldi. Bütün hocalar takma adlarıyla anılarak tenkit edildi.

Doğrusu konuşmalarını pek mühimsemedim ama bu arada söze başlayan bir öğrenci “her şeyden evvel manevi medeniyet yüksek olmalı” diyen hocalarını aklı sıra alaya başladı. “Efendim manevi medeniyet de ne demekmiş medeniyetin manevisi de mi olurmuş” diye tutturdu. Bir sürü sözler söyledi. Konuştu da konuştu. Derken Eminönü’ne geldik bu çocukların tavırlarından kurtulduk ama “manevi medeniyette ne demekmiş” sözüne kafayı taktım. Ama çocuklarda vapurdan çıkıp gitmişlerdi. Onlara da bir şey anlatamadım. 

Genç arkadaşların hakkı vardı manevi medeniyet ne demekti son asırlarda bilhassa içinde bulunduğumuz 21. asırda manevi medeniyetten mi bahsedilirdi? Medeniyetin maddesi tıpkı bir kanser urunun üzerinde yaşadığı organizmayı sömürüp yok edişi gibi, medeniyetin manasını çoktan silip süpürmüş alıp götürmüştü.

Eskiden medeniyetin maddesi manası için bir vasıta idi şimdi vasıtalar gaye oldu.

Hanlar, hamamlar, kervan saraylar, şifahaneler aşevleri kuruluş gayesi bakımından medrese ve tekkeler hasta, sakat hayvanların barındığı barınaklar, ibadethaneler, vakıflar daha bir sürü hayırlı tesisler medeniyetin manasıdır dedim. İçimden bir ses itiraz etti. Hayır, hayır bütün bunlar medeniyetlerin manası değil, belki bunları yaptıran zihniyet ve ruh hali medeniyetin manasıdır dedi. Fikir meydanları, hükümet şekilleri üzerinde asırlarca işlenmiş edebiyat milletlerin her türlü zenginliğe imkân hazırlayan lisan zenginliği nihayet din medeniyetin manasıdır dedim.

İçimdeki ses sükût etti. Merhamet şefkat, ince kalplilik, bağışlayıcılık medeniyetin manasının ham maddesi ve çıkış noktalarıdır dedim. İçimdeki ses “belki olabilir” dedi. Medeniyetin maddesi olmadan medeni olunabilir dedim. Aklıma Romen Diyojeni affeden Alpaslan geldi. Medeniyetin manası olmadan sadece maddesiyle vahşi olunur dedim. Aklıma tanklar, tüfekler, atom bombaları, uzun menzilli silahlar geldi.

Medeniyetin manası tababeti, adalet mefhumunu maddesi hidrojen ve atom bombalarını, tankları, zehirli gazları doğurur dedim. İçimdeki ses “evet” dedi. Düşündüm, düşündüm medeniyetin manasını ayıran daha bariz vasıflar bulur gibi oldum. Varlığına inandığım varlığının insanlığa saadet getireceğine iman ettiğim manevi medeniyeti istediğim gibi vapurdaki gençlere anlatamadığım için çok ama çok üzüldüm.