Destanımsı Sahib-i Savaş – Gazi Mücahid Rauf Denktaş

101

En çok sevdiği, sık sık tekrarladığı muhteşem şah beyit

                         Ortak milli duyguya tercüman olmaya namzet ve eşit:

 

                        “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır

                          Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

 

                          Kıbrıs için atarken vatan sevgisiyle dolu kalbi

                          Türkiye için de çarpıyordu içten, bizdeki gibi

 

                          Oldu bütün mevcudiyetiyle Kıbrıs’ın mihenk taşı

                          Kıbrıs Türk Halkı’na direnç kaynağıydı yaptığı aşı

 

                          İstiklal ve Hürriyet uğrunda bir ömür çırpındı durdu

                          Metaneti karşısında iç-dış Türk düşmanları kudurdu

 

                          Vardı söylevinde: “Yutseverlik, içtenlik, inanmışlık ve kararlılık.”

                          Vatansız, bayraksız ve idealsizleri bulurdu hep alık mı alık.

 

                          En büyük kaygısı; Rum’un çiğnemesiydi mezarları bile

                          Batı’nın buna fırsat vereceğini getiriyordu dile.

                         

                          Yapmıştı zamanında ilk uyarıyı Mustafa Kemal Paşa:

                         “Aman dikkat Kıbrıs’a!” dökmeyin sakın soğuk su; pişmiş aşa

 

                          Denktaş mı Kıbrıs’a, Kıbrıs mı Denktaş’a oldu sebep?

                          Bu muammayı çözemeyenler şaşkın kaldılar hep

 

                          Yavruvatan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Kahraman Rauf Denktaş

                          Hatırlanıp destansı mücadelesi, oluşuyor gözlerde yaş

 

                          Rauf Denktaş idi: Samimi ve çok içten bir halk adamı

                          Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti binasının, oldu damı

 

                          Son nefesine kadar sürdürdü “Kıbrıs Türk davası”nı

                          Tutuyor Rum; başarısız ihanetin, hala yasını

 

                          Kıbrıs konusunda, taviz ve ödün vermedi hiçbir yüze

                          Sürgün yaşamak zorunda bırakıldıysa da, belli süre

 

                         “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” Der bu millet.

                         “Hürriyet ve İstiklal benim karakterimdir.” Der her bir fert.

 

                           O büyük sözleri, kendisine rehber edinen Rauf Denktaş:

                          “Anavatan Türkiye’ye güvenin.” Deyip oldu ona yoldaş

 

 

                                                                       3576

                          “Kendilik bilinci”ni yitirmiş olanlara, en büyük bir önder

                            Olarak; daha düne kadar aramızda dolaşan Denktaş yeter

 

                           “Mücadelenin yeni nesle anlatılması, herkesin vatan borcudur.”

                             İşte, Kahraman Mücahid ve Gazi Rauf Denktaş’ın vasiyeti, budur.

 

                             Mücadeleni taşıyamıyor hiçbir kelime, hiçbir terim

                             Kimbilir, belki sığar ancak başka değil, bir destana derim

 

                             Görmüştü Rum-Yunan ikilisinin gerçek yüzünü, her zaman

                             Işık oldu millete, vermedi; göğüs gererek Rum’a aman

 

                             Tüm Batı ve Rusya olmuştu karşısında, amansız birer kuduz

                             Oldu onu asıl yıkan; içteki bir avuç sütü bozuk soysuz

 

                              İşte, Kahraman Mücahid Koca Gazi Rauf Denktaş

                              Haçlı güruhuna açmıştı, görülmemiş bir savaş

 

                              Denktaş çizgisinde olmak için, onun gibi yapmak gerek

                              Yunan-Rum ikilisiyle savaşı, göze almak severek

 

                              Kıbrıs Türkü için, oldu eğilmeyen baş

                              Sen, nur içinde yat, Ey Şanlı Gazi Denktaş!

 

                               Türk Tarihi’nin son dönemindeki, son “İstiklalci Hakan”

                               Öldüğüne değil, doğduğuna sevindiğimiz, son “Kalkan”

 

                               Soylu bir “Bozkurt” olduğunu, etti hayatı boyunca ispat

                               Sonunda, anladı dostu düşmanı değerini, hem de kat kat

 

                               Her ahval ve şartta, hep yanında yer aldı, eşi Aydın Denktaş

                               Oldu ona layık ömrü boyunca, hem de eşsiz bir arkadaş

 

                                Kuzey Kıbrıslı Türklere, ne de güzel vermiş, Denktaş gibi bir şans

                                Keşke, Türkiye’ye de verse Rabb; onun gibi bulunmaz bir avans

 

                                Doğu Türkistan da bekliyor; kıracak olan tüm esaret zincirini

                                Savacak başından tutsaklığı; Denktaş gibi yiğit mi yiğit birini

 

                                Bağrındaki Denktaş bedeniyle; oldu Kıbrıs daha da vatan

                                Başlarını eğdiler mi acep öne, nice iftira atan?

 

                                Ecdat, her imkanı değerlendirip, isterken Dünyayı küşade

                                İçimizdeki zibidiler, elindekini de vermeye amade

 

                                İşte, bu mel’un zihniyet; feda etmeye hazırken Kıbrıs’ı

                                Göğüs gerdi bunlara, Kıbrıs kovanının Milli Bey Arı’sı

 

                                 Yaşasaydı, yapışılacaktı belki, onun da yakasına!

                                 İyilik yapanlar tutunmuş olmuyor muydu, kemlik asasına?

 

3577

                                  Oysa “Denktaş vatandır, millettir. Yenilmesi mümkün olmayan.”

                                  Çünkü, damarlarında dolaşan; şehit olmaya müştak bir kan.

 

                                   Oldu: “Burası bağımsız bir Cumhuriyettir.” Son sözü:

                                   İşte, bu cümle gösteriyor; davasının neymiş özü.

 

                                   Her tehlikeyi göze alıp, dönmüştü Kıbrıs’a bir Bot’la!

                                   Sarmıştı Türkleri heyecan, ölümü göze alan Zat’la

 

                                   Kıbrıs davasının abide ismiydi, Gazi Rauf Denktaş

                                   Kıbrıslı Türk’üm işte örnek; engelleri durma artık aş

 

                                   Yatağa düştü, aklı fikri yine Kıbrıstaydı.

                                   Sanki yıllarca, O’ndan yoksun ıssız bir adaydı.

 

                                   Selimiye camisi, böyle cemaati görmemişti çoktan beri

                                   Ada ve Anadolu Türkleri kenetlenip, inlettiler her yeri

 

                                   Kocatepe ve Ulu camilerde duruldu, gıyabında namaza

                                   Bursa’nın tüm camilerinde verilip salalar, kalktı eller niyaza

 

                                   Türk ve KKTC al bayraklarıyla koydular top arabasına

                                   Sevgi yine girdi Ana ve Yavruvatan ikilisi arasına

 

                                   Yolda naşı: “Sevemez hiç kimse seni benim sevdiğim kadar.”

                                   Yazılı dövizlerle uğurladılar; O’nu beklerken mezar.

 

                                   Sordu İmam cemaate: “Haklarınızı helal ettiniz mi Gazinize?”

                                   Keşke Denktaş’a sorabilseydi: “Hakkını asıl sen helal ettin mi bize?”

 

                                   Gökkuşağı tak oldu, geçsin diye altından Gazi Denktaş

                                   Değil yer, gökler dahi buyur etti: “Bizden tarafa ‘arş arş!’ “

 

                                   Milletçe ettik asrın büyük Mücahid’ine, ebediyyen veda

                                   Kalanlara düşüyor; bıraktığı izi takip ederek eda

 

                                   Törende dendi: “Davan davamızdır.” Gözün arkada kalmasın

                                  “KKTC Türktür…Türk kalacak.” Düşman ümide kapılmasın

 

                                   Büyük Türk  Mücahidi Rauf Denktaş! Sen kabrinde rahat uyu!

                                   Derinleşiyor, Rumlar’ın kendileri için kazdığı kuyu

 

                                   Yalnız bırakmadılar O’nu, Azerbaycanlı kardeş öğrenciler

                                   Azerbaycan Temsilciliği de, Kıbrıs Türkü’ne sabırlar diler

 

                                   Türk Devlet Erkanı, aldılar yerlerini cenazede der’akab

                                   Ölmeden önce, bilseydiler ya kadir kıymet; bu ne işdir Ya Rabb?

 

                                   Denktaş’ın, devlet yaptığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

                                   Derken, sarıyor her birimizi şimdiden, Denktaş hasreti

 

3578

                                  “Kahraman Devlet Adamı (eşsiz) Denktaş Kıbrıs’a gömüldü.”

                                    Çünkü O, Yeşil Kıbrıs’ın bağrında yetişen bir Gül’dü

 

                                  “TMT anıtının bulunduğu Cumhuriyet Parkı’na defnedildi.”

                                    Ebedi istirahatgahına, rehberlik yaptığı milletçe gidildi.

 

                                    Henüz ölmüş iken Rauf Denktaş; daha dün bir, bugün iki

                                    Alexander Downer: “Kıbrıs konusunda esnek olun!” Dedi.

 

                                    Her şeye rağmen; bu asil, büyük millet; nice Denktaşlara gebe

                                    Batılı sözde dostlar; Türk’e oynatmak isteseler de körebe

 

 

Önceki İçerikAllah’ın İnsanlığa En Büyük Lütfu (Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Doğumu)
Sonraki İçerikMilli Güvenliğimiz Kalmadı !
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.