Kıbrıs Denktaş’ın Vasiyeti, Girit Tarihin

102

Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün zamanına ve irtihaline kuşak olarak yetişemedik bari “Kıbrıs’ın Atatürk’üMücahid Gazi Rauf Denktaş‘ın cenazesine yetişelim istedik. Fakat adada O’nun ruhaniyetiyle buluşmaktan ötürü mutmain olmaktan mıdır nedir yazmaya enerjim kalmadı. Hele hele üstüne Yılmaz Özdil‘in “O Gövdenin Yükü Ağırdı” ve Mustafa Atalay‘ın “Kod Adı Toros” yazılarını okuyunca söz mecalimin iyice havası kaçtı.

Bana kala kala med – cezirlik birkaç duygu kaldı: İlkin; Anadolu‘nun karlı / dağlı engebelerini aştıktan sonra Kıbrıs‘ın o güzelim yeşil ovalarıyla karşılaştık. Dedim ki bizim Karadenizliler avuç kadar toprak için adam vururken sizin Karadenizli bunca engebesiz düz araziyi niye vermeye çalışır?

Sonrasında; niye en idealist liderler ve kendilerini bir güdümlü füze gibi davalarına adayanlar Anadolu topraklarının dış kenarlık çizgisinden çıkmaktalar? Rahmetli Atatürk, ömrünün 30’unda elimizden çıktığını gördüğü Selanik‘te doğdu. Rahmetli Denktaş ise İngiliz idaresindeki Baf‘ta doğdu. Merhum Türkeş de Denktaş‘tan 7 yıl önce ve Cihan Harbi ortasında Lefkoşa‘da doğmuştu.

Dahası Azerbaycan Türklüğünün yetiştirdiği bir büyük kahraman olan Ebulfez Elçibey de Azerbaycan toprağına dıştan bağlı özerk Nahcivan‘ın bir köyünde doğmuştu. Elçibey tıpkı Atatürk gibi babasını, Denktaş ise annesini kaybederek hayata başladı. Topraksızlığın, bayraksızlığın, devletsizliğin ve esaretin acısını en iyi onlar bildi. Ve o bilinç üzre inşa ettiler davalarını.

Son olarak; İzmit‘te şerefle misafir ettiğimiz rahmetli Cumhurbaşkanı‘na “Kıbrıs Girit Olmasın” kitabının hediyesine teşekkürle birlikte “Kıbrıs’ı korumak yerine Girit’i geri almakla alakalı bir çalışma var mı?” diye sorduğumuzda önce bir durdu, sonra her yaş ve meslek gurubundan herkese bıkmadan usanmadan anlattığı gibi Kıbrıs davasının serencamını anlattı. Doğrusu Girit‘le ilgili çalışma yapmak, hiç değilse şiirini – romanını yazmak bizim kesime düşüyor.

Gayri söz deneme ustası Atalay‘ın:

Kalbimin ortasındaki Toroslar çöktü. Karşı kıyılarda depremler oluyor, boranlar esiyor. Öksüz  kaldı başı dumanlı Altaylar. Yalnız kaldı Tanrı Dağları, yetim kaldı Kaçkarlar. Toros uçmağa vardı heeeyyy! Kalbini delerken kahpe kılıçlar Türkün, nefsi müdafaanın  ismini Toros koyduk bir zamanlar. Bir zamanlar isyanın bayrağı yüreğimizde büyürken bayrakları Toroslara astık.

Anadolu isyandı, Anadolu işgale karşı susmamaktı. Anadolu emperyalizmin gözüne çöp sokmaktı. Anadolu çelikle etin imtihanıydı. Anadolu mermilerin üstüne Kürşad  gibi yürümekti. Anadolu özgürlüğe ve egemenliğe sevdalı yiğitlerin beşiğiydi. Anadolu kartalların gezdiği dağlardı ve Anadolu, Torosların özgürlük şerbetini içtiği yerdi.

İnsanı insan yapan taşıdığı ruhun büyüklüğü ve ruhuna üflenen büyük hülyalardır. Lefkoşa Lisesi’nde Arif Nihat Asya tarafından bayraklar dolusu ruh üflendi. Bayrak Şairi Kıbrıs’ta bayrak şahsiyetler yetiştirdi. Koca acunun ortasına, yiğitliği bayrak gibi diken delikanlılara yön  verdi, can verdi.

Büyük ruhlu insanda
Büyük büyük dert olur.
Mert olan insanların
Talihi namert olur.”