Kara şallı demokrasi!..

106

Nihat Erim, 30 Mayıs 1946 tarihli Ulus Gazetesi’nde yayınladığı yazısında aynen şu ifadeyi kullanır;

“Sosyal bünyede derin rahatsızlıklar müşahede edildiğinde, bunu gidermenin yolu, bir müddet için hürriyet ilahının üzerine bir şal örtmek ve yukarıdan aşağı bir otorite tesis etmektir.”

Ezcümle; “Demokratik hak ve özgürlükleri askıya almak!”

1946 yılının ülke ve dünya koşullarında bu yaklaşım pek yadırganmamış olabilir. İkinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkılmış, Demokrat Parti’nin siyasal rekabeti başlamış, yokluk yılları, vs…

Peki ya bugün?

21. yüzyılda “demokratik hak ve özgürlükler” eksiksiz kullanılabiliyor mu?

Hukuk Devleti’nin ve demokrasinin “olmazsa olmaz koşulu” Güçler Ayrılığı ilkesi uygulanıyor mu?

Yani; Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri ayrı ellerde mi?

Ne yazık ki hayır!

Meclis’te çoğunluk olan AKP, “Kanun Hükmünde Kararnameler” ile Yasama organı olan Meclis’i bir kenara itiyor!

Meclis’in aynı zamanda “DENETİM” görevi var; siyasal iktidar denetlenebiliyor mu?

Bu sorunun yanıtı da olumsuz…

Başka?

Muhalefetin her eleştirisine şiddetle tepki gösteriliyor.

Basın, bir iki istisna dışında susturulmuş!

Deprem bahane edilerek, en büyük ulusal bayram olan Cumhuriyet Bayramı kutlamaları iptal ediliyor! Ama bunu iptal edenler aynı gün şaşaalı düğünlerde boy gösteriyor!

19 Mayıs “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” etkinlikleri yurt genelinde iptal ediliyor ve Ankara’ya hapsediliyor!

AKP’ye, NATO’ya, ABD’ye ve bir cemaat liderine yönelik eleştiri yapan, yazan, çizen, konuşan hemen herkes “tutuklu!”

Atatürk’ü tarih sahnesinden silmek için, hem de Meclis çatısı altında “Yunan Savaşı olmadı, Milli Mücadele palavra” demeye cüret edenler bile çıktı!

Bir Trabzon Milletvekili açıkça “Geçen yılın şampiyonluk kupasını almak için çok ince ayarlı çalışma yapıyoruz” diyor, bir iki köşe yazarı dışında kimsenin gıkı çıkmıyor!

Sözde, her türlü darbe girişiminin hesabı soruluyor ama “27 Nisan 2007 e Muhtırası” nı Başbakan “Muhtıra olarak kabul etmiyorum” diyor!?  Oysa, tam seçim öncesiydi ve AKP lideri ve kurmayları seçim çalışmalarında  bu muhtırayı çok güzel kullanmışlar, bu muhtıra sayesinde  oluşan “tepki oyları” AKP’ye seçim garantisi olmuştu!

Sonra, bu muhtıranın sahibi Büyükanıt ile meşhur “Dolmabahçe Özel Toplantısı” yapılmış ve ne konuşulduğu açıklanmamış, emekli olduktan sonra Büyükanıt’a lüks ve çok pahalı, zırhlı bir araç tahsis edilmişti!..

Başbakan, “Ortadoğu’nun lideri” olma iddiasında yüksek perdeden siyaset yaparken; yeni yıl ile birlikte gelen yeni dolaylı vergiler ve harçlar, dar ve orta gelirli halkın canına okuyor!

Emekliler “İntibak Yasası” beklerken, Milletvekillerine ve milletvekili emeklilerine fahiş zamlar çıkarılıyor!

Sağlıkta herkesin pirim ödemek zorunda kaldığı, sağlığı “ticari meta” haline dönüştüren düzenlemeler yapılıyor.

“Yüksek harçları” protesto eden öğrenciler coplanıyor, iki yıla yakındır tutuklu bulunuyor, Deniz Feneri sanıkları salınıyor!?

Yayınlanmamış kitabı yüzünden gazeteciler cezaevlerinde çürütülüyor.

“Terör suçu” ile tutuklanan insan sayısı hızla artıyor!

Çünkü, pek çok şey terör kapsamına alınmış!

Bu ülkede artık Yargı’ya da yargıçlara kimse güvenmiyor!

Yargıçların, emniyet mensuplarının, Vali ve Kaymakamların “gümüş yüzüklü” olup olmadıkları araştırılıyor!

Economist Intelligence Unit’in demokrasi endeksinde Türkiye, bazı Afrika ülkelerinin de gerisinde, 88. Sırada ve “Melez Rejimler” arasında sayılıyor!?

Kimilerine göre “İLERİ DEMOKRASİ” düzenine geçtik!

Ama, gerçek şu ki; demokrasimizin üzerine kapkara bir şal örtülmüş!

Kimileri farkında, kimileri ise Gülhane Parkı’nda!