“Türkiye nerde? Nereye gidiyor?” diye soruyor, her aklı başında kimse, diyor Sn. Altemur Kılıç haklı olarak.
Nasıl demesin ki, daha dün sen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak resmen: “Sorun Kürt sorunudur!” dersen; tabii ki, teröristler sokakta sana davetiye çıkarır ve derler ki: “Öyle ise hadi bakalım geç karşımıza, gel otur şöyle masaya, konuş bizlerle bir güzel! Ve çöz sorunu, bizim istediğimiz şekilde!”
Böylece, verildi Türkiye adeta ateşe! Oldu mu sokaklar birer mahşer…Sanki saldırıya uğradı Türkiye aniden…Bu nasıl Hürriyet ve Demokrasi anlayışıysa, her şey mübah sayılıyor nerdeyse…
Mesela, yakıp yıkmak cinsinden herşey serbest! Nitekim, otobüsler ateşe veriliyor! Şehirlerin orası burası kundaklanıyor! Trenlere sabotajlar düzenleniyor! Askere mayın tuzakları kuruluyor! Sağlık ocağı yakılıyor! Polis noktasında yangın çıkarılıyor! Askerler, Polisler şehit ediliyor!
Ve bütün bunlar yapıldığı ve yapılmakta olduğu yetmiyormuş gibi, vatanı bölmek istemenin işareti sayılan, sözde bayraklar sallandırılıyor! Parmakla zafer işaretleri yapılıyor! Terörist başına methiyeler düzülüyor! Açıkça devlet otoritesine karşı çıkılıyor! İsyan, kalkışma ve başkaldırının nabız yoklamaları yapılıyor!
O nasıl demokrasi zemini ki, açıkça Türkiye’den ayrılmak isteği imzaya açılıyor! Devlet içinde devlet oluşturmanın denemesi yapılıyor! Asiler, şehit muamelesi görüyor! Resmi araçlar çekinmeden bunlara tahsis ediliyor! Ve bütün bunlar, gizli saklı değil, alenen ve açıkça işleniyor! Hem de devletin gözünün içine baka baka…
Türkiye Cumhuriyeti, güçlüyken güçsüz gösteriliyor! Kudretliyken zayıf imajı veriliyor! Büyük iken küçüklüğüne hamlediliyor!
Bütün bu, devleti zaaf içinde göstermeler yetmiyormuş gibi; üstelik bir de denirse ki:
“Kürt olan Kürdüm, Laz olan Lazım, yani kökeni şu veya bu olan şuyum, buyum diyebilmeli!” Denirse ki: “Türkiye mozaiktir! Farklılıkları kabul etmek zorundayız!”
Denirse ki: “Üst kimliğimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır!”
Artık ayıkla sen, dur da pirincin taşını. Öyle ifadeler ki, doğru görünüşlü yanlışlar zinciri. Hani deveye sormuşlar: “Boynun neden eğri?” Cevap vermiş: “Zaten nerem doğru ki?” İşte o hesap…
X
Bu hükümler; durumu kavrayamayışın birer ifadesi.
Bu yargılar, geriye dönmek isteyişin dışa vuruşu.
Asırların oluşturduğu “Terkip” halinden vazgeçip, bir anda kayboluşa namzet olacak “Karışım”a dönüşün bir başlangıcı.
Oluşa razı olmayıp çözülüşe yöneliş.
Yeniye gelişi bırakıp, eskiye gidişe talip oluştur.
2355
Terkip / Sentez hükmünde olan “Millet” oluşu terkedip; karışım hükmündeki ilkel kabile yapısına özenmektir.
İhtilaf, anlaşmazlık ve kaosu; birlik, beraberlik ve istikrara tercih etmektir.
Kısaca, uyuyan fitneyi uyandırmaktır.
Tabii olanı, yapay hale getirmektir.
Asırların birikimi olarak; doğuştan çok, müşterek oluşlarda birleşenlerden ibaret olan “Millet” mefhumu; AB hayali uğruna feda edilip, bertaraf edilmek isteniyor.
X
“Etnik milliyetçilik yapmayacağız.” derken ırkçılığın taaa içine düşülüyor! Batı’nın da oyununa gelip; onun istediği noktaya odaklanmış olunuyor!
Sanki Batı’nın, gizli – açık yaptıkları, görmezlikten ve bilmezlikten geliniyor!
Terör, çok basite indirgeniyor!
Çok safça değerlendiriliyor!
Teröre çok sığ olarak bakılıyor!
En kötüsü de, terör etnik noktadan ele alınıyor!
AB’nin istekleri, bir bir yerine getirilince, sorunlar çözülecek sanılıyor!
Maalesef bu gaflete düşülüyor!
X
Şu hiç akıldan çıkarılmasın ki:
Parçalanıp bölünmedikçe Türkiye, dinmez Batı’nın kini
Olmuş bu istek, Avrupa’nın ondan kopmaz en samimi dini