Teklif Senato’dan da geçer ve kanunlaşırsa, Türkiye’nin 50 yıldır süren AB macerası son bulur. Sarkozy’nin amacı da budur.’
Oğuz Çetinoğlu: Türkiye’nin uyarı ve itirazlarına rağmen Fransa Meclisi, soykırım iddialarını inkâr etmeyi suç sayan kanun teklifini 22 Aralık 2011 tarihinde kabul etti. Oylamaya 577 milletvekilinin sadece onda biri katıldı ve tasarı oy çokluğuyla kanunlaştırıldı.
Bundan sonra olabilecekler hakkında görüşlerinizi lütfeder misiniz Sayın Hocam?
Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk: Eğer teklif Senato’dan da geçer ve yasalaşırsa, Türkiye’nin 50 yıldır süren AB macerası son bulur. Türkiye’de eksen kayması olur. Türk halkı da AB’nin iki yüzlülüklerinden kurtulmuş olur. Sarkozy’nin amacı da budur. Çünkü Sarkozy, sözde Ermeni soykırımını bahane ederek Türkiye’nin AB yolunu Almanya Başbakanı Merkel ile birlikte tıkayan iki siyasetçiden biridir.
Çetinoğlu: Çok net bir değerlendirme oldu. Teşekkür ederim.
Fransa’nın daha önce de Türkiye aleyhinde karar ve uygulamaları olmuştu. Hatırlatmanız mümkün mü?
Karluk: 8 Haziran 2004 tarihinde sosyalist parlamenter Didire Migaud Fransa Meclisine 1673 sıra numarası ile bir inkâr kanunu teklifi sunmuştu. Teklif, sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere bir yıla kadar hapis ve 45 bin Euro para cezası verilmesini öngörüyordu. 2006 Ekim ayında soykırımın inkârını suç sayan teklif Parlamento’nun alt kanadından geçmiş, fakat Senato gündemine alınıp oylanmadığından kanunlaşmamıştı. 5 Temmuz 2010 tarihinde 30 sosyalist senatör, bekleyen kanunu bir kenara bırakarak, aynı içerikli yeni bir inkâr kanun teklifi hazırlamıştı. 19 Mayıs 2010 tarihinde de Komünist Parti’den Senato Başkan Yardımcısı Guy Fischer benzer bir teklif hazırlamıştı.
Çetinoğlu: Düşünce hürriyetini kısıtlayan bu tür teklifler, Avrupa hukuk mevzuatına uygun mu?
Karluk: Fransa Meclisi’nin kararı Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın 11’nci maddesine aykırıdır.
Çetinoğlu: 11. madde ne diyor?
Karluk: 11. madde; ‘Herkes, ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma ve fikir ve bilgilere erişim ve yayma serbestîsini içerir. Medyanın özgürlüğü ve çoğulculuğu gözetilir.’ Diyor.
Karar ayrıca Fransız ihtilalinin sloganı ve Fransa devletinin dayandığı temelleri oluşturan ‘liberte – hürriyet‘, ‘egalite – eşitlik‘ ve ‘fraternite – kardeşlik‘ prensipleriyle de ile de bağdaşmamaktadır.
Çetinoğlu: Fransız Meclisi’nin kabul ettiği kanunun uygulaması nasıl olacak?
Karluk: Kanuna göre, ikinci bir kişiyle konuyu tartışan her hangi bir Türk’ten, bunu bir panelde anlatan bir uzmana, konuyu araştıran bilim adamı ve tarihçilerden siyasetçilere, basın yoluyla yayan gazetecilere kadar, ‘Ermeni soykırımının olmadığını‘ açıklayan herkes yargılanabilecektir. Yasayla, 1881 tarihli Basın Kanunu’na da atıfta bulunularak, inkârın basın yayın yoluyla yayınlanması da yasaklanmaktadır.
Çetinoğlu: Biz; ‘sözde soykırım’ demek suretiyle, soykırımın olmadığını belirtiyoruz. Kanun çıktıktan sonra Fransa’da ‘Sözde soykırım’ ifâdesini kullanmak da suç mu?
Karluk: Evet! Medyada yer alabilecek ‘sözde soykırım‘ ifâdesi Fransa’da suç sayılacak, yayın kuruluşu da kanun karşısında sorumlu tutulacaktır.
Çetinoğlu: İsviçre’de de benzer şekilde kanun çıkartılmıştı…
Karluk: İsviçre’de 2003 yılında İsviçre Parlamentosu’nun alt kanadı olan Ulusal Konsey, sözde Ermeni soykırımını tanıyan bir tasarıyı kabul ederek Ermeni soykırımını resmen tanımış ve 2005 yılında Ermeni olaylarının soykırım olmadığını söyleyenlere ceza öngören kanunu da kabul etmişti.
Çetinoğlu: Yusuf Halaçoğlu ve Doğu Perinçek’i mahkûm eden kanun…
Karluk: O tarihte Türk Tarih Kurumu Başkanı olan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, 2004’de Türkgücü Derneği tarafından Winterhur’da düzenlenen bir konferansta Ermeni iddialarının aksini savunan bir tebliğ verince İsviçre makamları Halaçoğlu hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise, 2005’de Lozan’da yaptığı konuşma sebebiyle İsviçre mahkemesince yargılanmış ve 2007’de 90 gün ertelenmiş hapis cezasına ve 3.000 İsviçre Frankı para cezasına çarptırılmıştı.
Çetinoğlu: Sözde Ermeni soykırımı konusunda Fransa’nın daha önce de Türkiye aleyhinde karar ve uygulamalarından söz etmiştik. Galiba devamını anlatacaktınız. Araya başka konular girdi…
Karluk: Fransa, Türkiye’yi tarihte yapılmayan sözde Ermeni soykırımı ile suçlayan ve bu konuda parlamentosundan kanun çıkaran ilk ülkedir. 29 Ocak 2001 tarihinde onaylanan bir cümlelik kanun şöyledir: ‘Fransa, Ermenilerin 1915 yılında maruz kaldığı soykırımı tanır.’
Çetinoğlu: Kanun tek cümlelik olsa da uygulamalar dosyası hayli kabarık değil mi Hocam?
Karluk: Fransa, Osmanlı Devleti’ni tarihe gömen Sevr (Sevres) Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki Porselen müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni Kin Anıtı açılmasına izin veren ülkedir. Bu sözde kin Anıtı’nın üzerinde ‘1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından katledilen 1.5 milyon Ermenin anısına‘ yazılıdır.
Fransa’da bir banliyödeki müzenin önüne sözde Ermeni soykırım anıtı dikilmesinin sebebi şudur: ‘Biz Ermeniler Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşmasını tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşması’nın halen yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.’ Ermenistan, Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımamakta ve Ağrı dağını kendi toprağı olarak görmektedir.
Fransa, 24 Nisan 2003 tarihinde Paris’te Kanada Meydanı’na Komitas Sogomonyan adına bir sözde Ermeni kin anıtı dikilmesini de onaylamıştır. Azerbaycan, Fransa’nın hiçbir yerinde Karabağ’da Ermeniler tarafından yapılan soykırımı ile ilgili bir anıt dikemez. Türkiye’de Fransa topraklarında Gaziantep’te, Kahraman Maraş’ta yapılan Fransız ve Ermeni katliamları için de anıt açamaz.
Çetinoğlu: Fransa’da şehit edilen diplomatlarımız var…
Karluk: Fransa, Türkiye’nin Paris Büyükelçisini koruyamamış ve büyükelçi İsmail Erez’in 1984 yılında Ermeni terör örgütü Asala tarafından şehit edilmesine engel olamamıştır. Fransa, beş diplomatımızın Ermeni Asala teröristlerince şehit edildiği bir ülkedir.
Çetinoğlu: Fransa’nın kendisi de soykırımla suçlanıyor.
Karluk: Ruanda, 1994 yılında yaklaşık 800.000 kişinin öldürüldüğü soykırımda Fransız yetkililerin de rolü bulunduğunu iddia etmiştir. Yaşanan katliamla ilgili bir rapor hazırlayan Ruanda Adalet Bakanlığı’nın gündeme getirdiği iddialar çarpıcıdır. Suçlanan kişiler arasında, 1996’da ölen Fransa’nın eski cumhurbaşkanlarından François Mitterand, eski başbakanlardan Dominique de Villepin ile Edouard Balladur, Alain Juppe ve Hubert Vedrine de bulunmaktadır.
Fransa’yı soykırımı katılmakla suçlayan Ruanda hükümeti, raporda 33 Fransız siyasî ve askerî yetkilinin adalet önüne çıkarılmalarını istemiştir. Fransa’nın soykırımdaki rolünü araştırmak için Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan bağımsız komisyon tarafından yayımlanan 500 sayfalık raporda, ‘Fransız desteğinin siyasî, askerî, diplomatik ve lojistik doğasının bulunduğu‘ ifade edilmiştir.
Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, 6 Ağustos 2008 tarihinde Fransa’nın Hutu rejimi ile bağı olduğuna ilişkin ellerinde güçlü kanıtlar olduğunu öne sürmüştür. Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Romain Nadal, ‘Bu rapor, Fransız siyasetçiler ve askerî yetkililere karşı kabulü mümkün olmayan suçlamalar içermektedir’ demiştir.
Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand ‘O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil‘ şeklinde açıklamada bulunmuştur. (Le Figaro, 12 Ocak 1998) Sarkozy, 2006’da Cezayir’e yaptığı bir ziyarette ‘Babalarının yanlışları için oğulların özür dilemesi beklenemez‘ sözleriyle Fransa’nın Cezayir’de işlediği insanlık suçlarını tanımayacağını söylemişti.
Fransa ayrıca Cezayir’de gerçekleştirdiği soykırımın hesabını henüz vermemiştir.
Cumartesi akşamı TRT 1 de yayınlanan yönetmen Terry George’ın 2004 yapımı Otel Ruanda’yı seyretmemiş olanlar mutlaka bu filmi seyretmeliler ki, Fransa’nın Ruanda’da yaptıklarını anlayabilsinler.
Çetinoğlu: Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili olarak diğer ülkelerdeki gelişmelerden de söz eder misiniz?
Karluk: Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen şimdiye kadar 20 ülkenin parlamentoları sözde Ermeni soykırımı iddialarını tanımıştır: Uruguay (1965, 2004, 2005), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (1982), Arjantin (1993, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007), Rusya Federasyonu (1995, 2005), Kanada (1996, 2000, 2004), Yunanistan (1996), Lübnan (1997, 2000 ), Belçika (1998), İtalya (2000), Vatikan (2000), Fransa (2001), İsviçre (2003), Slovakya (2004), Hollanda (2004), Polonya (2005), Almanya (2005), Venezüella (2005), Litvanya (2005), Şili (2007) ve İsveç (2010). Bu 20 ülke arasında tek Müslüman ülke Lübnan’dır. Birleşik Krallığı’nın bir parçasını olmasına karşılık Galler, 20 Nisan 2007’de Bask Parlamentosu, 23 Kasım 2007’de Mercosur Parlamentosu ile Avustralya’nın Yeni Güney Galler eyaleti sözde Ermeni soykırımını kabul etmiştir.
Çetinoğlu: Avrupa Parlamentosu’nda durum nasıl?
Karluk: Avrupa Parlamentosu 18 Haziran 1987, 15 Kasım 2000, 28 Şubat 2002 ve 28 Eylül 2005 tarihlerinde, Avrupa Konseyi de 24 Nisan 1998 ve 24 Nisan 2001 tarihlerinde Ermeniler lehine karar almıştır. Bu kararlar dururken Türkiye’nin AB üyesi olamayacağını defalarca yazmama rağmen hiç kimse bu konuyu ciddiye almamıştır.
Çetinoğlu: Sözde Ermeni soykırımının 100. yıldönümü de yaklaşıyor. Neler yapmalıyız?
Karluk: 2015 yaklaşırken hükümetin gerekli önlemleri şimdiden almasında yarar vardır. Bu konuda alınacak en etkin önlem, kanun çıkarmaya niyetli ülkelerdeki Türk diasporasının etkili ve kalabalık mitingler düzenleyerek ülke yöneticileri üzerinde siyasî baskı kurmak olmalıdır. Bu mitingler bir merkezden koordine edilmeli, gerekli maddî ve organizasyon desteği bürokrasiye boğulmadan sağlanmalıdır. Gerekirse bu konuda yeni bir yapılanmaya gidilmelidir.
Paris’te beş yıl yaşamış bir Türk vatandaşı olarak ilk defa Fransa’daki Türklerin etkili bir şekilde demokratik haklarını kullandıklarına ve Parlamento’nun önüne Ermenilerin toplanarak propaganda yapmalarına engel olduklarına tanık oldum. Çünkü daha önce bu şekilde Paris’te bir miting düzenlenmemiştir.
Diğer etkili bir önlem ise, Fransa’dan alınan nişanların Sarkozy’ye yazılacak bir protesto mektubu ile birlikte iade edilmesidir. Bu iadelerin yapıldığını da Fransız basın yayın kuruluşlarına mail, posta ve diğer kanallar ile ulaştırmaktır.
Bu kapsamda Eskişehir’de Fransa’dan Legion d’Honneur nişanı alanlar, bu nişanları Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye iade ederek öncülük etmelidirler. Hiç kimse ‘ben Fransa’dan Legion d’Honneur nişanı almadım‘ diyerek yan çizmemeli, aldıkları nişanları basın yayın kuruluşlarının önünde Fransa’yı protesto ederek iade etmelidirler.
Yaşar Kemal de 18 Aralık 2011 tarihinde İstanbul’da kendisine sunulan Legion d’Honneur Grand Officier’i (büyük subay) nişanını geri vermelidir. Bu nişan Yaşar Kemal’e onur kazandırmaz. Çünkü Yaşar Kemal, bana göre Orhan Pamuk’tan çok daha başarılı bir yazar olmasına rağmen, Orhan Pamuk gibi Türk ulusunu soykırım yapmakla suçlamamıştır.
Yaşar Kemal geçen hafta bu ödülü reddetseydi, Fransa’ya çok önemli bir ders vermiş olacaktı. Tıpkı Nelson Mandela’nın Türkiye’ye verdiği ders gibi.
Güney Afrika’nın eski Devlet Başkanı Mandela 1992 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü reddetmişti.
Çetinoğlu: Fransa’nın düşünce hürriyeti kavramını katleden kanunu kabul etmesiyle ilgili olarak gerekli yerlere gerekli mesajları verdiniz.
Türk kamuoyuna da mesajınız var mı Hocam?
Karluk: Fransız Le Monde gazetesinde devam eden parlamentoların bu tip kararlar almasına karşı, aşağıdaki linki tıklayarak oy kullanılmasını teklif ediyorum.
Oylamada ikinci sıradaki ‘pas favorable‘ ile başlayan şıkkı seçilmelidir.
Ben oyumu kullandığımda ankete katılanların % 85,2’si parlamentoların bu tip karar almalarına karşı oy kullanmışlardır.
‘Bu röportaj; Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk’un, 25 Aralık 2011 Pazartesi günü, Eskişehir’de yayınlanan Sakarya Gazetesi’nde yer alan makalesinden yararlanılarak hazırlanmıştır.’
Prof. Dr. RIDVAN KARLUK:
Ana Dili: Türkçe
Uyruğu: TC
İş Adresi: Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı, Yunus Emre Kampüsü, Eskişehir
Bilim Kolu: Uluslararası İktisat
İlgi Alanları: Türkiye ve dünyadaki bütün sosyal, siyasal ve ekonomik konular
Öğrenim Durumu
İlkokul: Eskişehir İnkılap İlkokulu, 01.06.1959
Ortaokul: Eskişehir Maarif Koleji (Hazırlık) Eskişehir Atatürk Lisesi (Orta Kısım), 11.06.1963
Lise: Eskişehir Atatürk Lisesi (Lise), 15.06.1966
Lisans: Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye Bölümü, 01.06.1970
Yüksek Lisans: İngiltere’ de Lisansüstü Araştırma, 01.06.1975
Doktora: Doktora, Eskişehir İTİA, 01.06.1975
Doçentlik: Doçent, Eskişehir İTİA, 01.06.1979
Profesörlük: Profesör, Anadolu Üniversitesi, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı, Uluslararası İktisat Bilim Dalı. (Uluslararası İktisat Teorisi ve Politikası, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Türkiye Ekonomisi, Avrupa Birliği ve Türkiye), 01/01/1992
Bildiği Yabancı Diller
1) Fransızca: Okuma: İyi derecede Yazma: İyi derecede Konuşma: İyi derecede
2) İngilizce: Okuma: Mükemmel Yazma: Mükemmel Konuşma: Mükemmel
Akademik Unvanlar
Doçent: Doçent, Eskişehir İTİA (Türkiye’de İhracata Yönelik Dış Ticaret Politikası ve İhracatın Yapısal Analizi), 01.01.1979
Profesör: Profesör, Anadolu Üniversitesi, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı, Uluslararası İktisat Bilim Dalı. (Uluslararası İktisat Teorisi ve Politikası, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Türkiye Ekonomisi, Avrupa Birliği ve Türkiye), 01.01.1991
İdarî Görevler
01- 1970-1971: Maliye Bakanlığı, Memur Adayı
02- 1971-1972: Sayıştay Denetçi Yardımcısı
03- 1972-1982: Eskişehir, İTİA: Asistan, Öğretim Görevlisi, Dr., Doç. Dr.
04- 1982-1983: Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı , AET Daire Başkanı ve AET Başkanı (Genel Müdürü)
05- 3 Temmuz-6 Ağustos 1983: Belgrad’da yapılan 6. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Türk Heyeti Üyeliği
06- 1983-1985: İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği
07- 1983-1985: İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Danışmanı
08- 21 Ağustos 1984: Viyana’ da yapılan 4. Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) Türk Heyeti Üyeliği
09- 1985-1990: Başbakanlık, Devlet Planlama Teşkilatı, OECD Nezdinde (Paris) Türkiye Büyükelçiliği Planlama Müşavirliği Yurtdışı Görevi
10- 1990-1991: Devlet Planlama Teşkilatı, Müsteşar Müşaviri
11- 1991-1992: Başbakanlık Başmüşavirliği (Türk Cumhuriyetlerinin Ekonomik Yeniden Yapılandırılmasından Sorumlu)
12- 1993: DPT, AET Özel İhtisas Komisyonu Başkanı
13- 1995- : Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanı
14- 1996- :Milletlerarası Ticaret Odası, Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Türkiye Temsilcisi
15- 1998-:Kırım Gelişim Vakfı Kurucu Üyesi ve İkinci Başkanı
16- 1999-2001: İİBF, İktisadî Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı Başkanı
17- 2001: DPT, Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Üyeliği
18- 2001-: ICC, IFO World Economic Survey Türkiye Temsilcisi
19- 10.4.2002: Geleceğin Avrupası Türkiye Toplantısı Üyeliği, İstanbul
20- 05.06.2002: Avrupa Birliği, Türkiye Platformu Üyeliği, İstanbul ve Brüksel
21- 2000-2003: Eskişehir Sanayi Odası, Avrupa Birliği Komisyonu Üyesi
22- 2003-2004 DPT, 3. Türkiye İktisat Kongresi Seçici Bilim Komisyonu Üyeliği.
23- Ekonomistler Platformu Üyesi, 05.07.2001
24- 2006-İİBF, İktisadî Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı Başkanı, 01.01.2006-01.01.2009
25- İktisat Fakültesi Dekanı, Şubat 2010, 18.02.2010
26- Üniversite Senato Üyeliği, 18.02.2010
27- Üniversite Yönetim Kurulu Üyeliği, 18.02.2010
28- İktisadî Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı Başkanı, 26.02.2010
29- Uluslararası Eskişehirli Sanayici, İş Adamları ve Girişimcileri Derneği Danışma Meclisi üyesi, 20.06.2010
İlmî çalışmaları:
Yönettiği yüksek lisans tezi: 21
Yönettiği doktora tezi: 13
Milletlerarası hakemli dergilerde yayınlanan makaleleri: 5
Milletlerarası ilmî toplantılarda sunulan ve bildiri kitaplarında yayınlanan bildirileri: 35
Milletlerarası hakemli dergilerde yayınlanan bildirileri: 8
İlmî toplantılarda sunulan ve bildiri kitaplarında yer alan bildirileri: 88
Kitaplar ve kitaplarda bölümler: 47
Gazetelerde yayınlanan makaleleri: 1266
Hakemsiz dergilerde yayınlanan makaleleri: 138
İlim ve sanat kuruluşlarında üyelikleri: 13
Aldığı ödüller:
Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk; idarî görevleri ve akademik çalışmaları süresince 4 adet bilimsel araştırma ödülü aldı.