YIL 1923…
Dönemin Maliye Bakanı Hasan Fehmi Ataç, TBMM’de Mustafa Kemal Atatürk’e sorar.
-Paşam, vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?
Mustafa Kemal Atatürk’ün cevabı şu an öğretmenlerin sıkıntılarını anlamak istemeyen birçok insana tokat gibidir…
– Öğretmen maaşlarını geçmesin.
Öğretmene verilen değeri anlatmak açısından çok önemli bir diyalog’ dur.
Her geçen gün içi boşaltılan öğretmenlik mesleği sıradanlaştırılıyor.
O kadar hızlı ve sistemli yürütülüyor ki bu, önüne geçmek için gösterilen çabalar yetersiz kalıyor.
Öğretmene verilecek para pul’ dan daha önemli olan öğretmenin mesleki onurudur.
Cumhuriyeti kuran vekillerin ”analarının ak sütü gibi helal olan maaşlarını ” öğretmen maaşıyla mukayese ederek belirlerken, bugünün milletvekilleri ise maaşlarını OECD ülkelerinin milletvekili maaşlarıyla mukayese ederek belirlemektedirler.
Buna rağmen öğretmene bakışları ise asla kabul edilecek bir zihniyet değildir…
Bu zihniyet sahipleri fedakar öğretmenlerimiz için ”gidip-gelmekten başka ne iş yapıyorlar, beğenmeyen bıraksın ” ….üç kuruşluk maaş iyileştirmesi için ”Öğretmenlere kişilik kazandırmaya çalışıyoruz’ diyerek öğretmenlik mesleğini aslında kişiliksizleştiriyorlar.
Oysa hepimiz biliriz ki, Osmanlı’nın dağılmasında en önemli sebepler arasında eğitim bulunmaktadır.
Yine hepimiz biliriz ki Cumhuriyet Dönemi’nin hızlı başarısının sebebi de eğitimdir.
Peki o zaman eğitimin ana unsuru olan öğretmenlerin içinde bulundukları durumu görmemezlikten gelmek acaba neyi görememektir?
Daha mesleğe adım atmadan önce sıkıntıların içinde buluyor öğretmen kendini.
Efendim, istihdam sorunu varmış, işsizlik varmış, yeterli kadro yokmuş…
Tarih öğretmeni Fikret Ercan, müzik öğretmeni Uygar Şenocak; ücretli öğretmenlik yapan 23 yaşındaki Ali Kürkçü, Nuray Özer, Muhammet Aytekin Çiftçi genç yaşta
intihar eden hayatı solan öğretmenlerimizden birkaçı…. Bu ülkenin öğretmenlerini intihar ettirecek kadar hayatından bıktıran sorunu kim umursuyor?
Kim bunların sorumlusu?
Belki dünküler, belki bugünküler… Zihniyeti ”Atatürk gibi olamayanlar”dır bence bunun sorumluları..
”Allah tarafından eğitici bir model olarak yetiştirilen peygamberler bir yandan da toplumun değişiminde ve mesajın topluma aktarılmasında çok önemli bir görev yapmışlardır”…
”Musa peygamber eğitimde duygusal zekâyı en belirgin kullanan peygamberlerden birisidir. Hazreti peygamber ile birlikte toplu eğitimi en yaygın kullanan peygamberdir (Araf 7/104-136, Maide 5/20-21)”.
Yani peygamberlik mesleğidir öğretmenlik… Kutsaldır…
Artık….
Atanması yapılmadığı için özel sektöre yönelen Ceyda Cansu Denker’in dramı yaşanmasın bu ülkede ” Dershaneden aylık 300 lira teklifi alan ve bunalıma giren genç öğretmen kendini evinin balkonundan boşluğa bıraktı”
Eğitim, herkesin boşboğaz konuştuğu bir konu olmaktan çıkmalı; öğretmenlik, herkesin yapabileceği bir iş olarak algılanmamalı.”
Kaliteli, iyi yetişmiş ve yaşam koşulları düzgün olarak hazırlanmış öğretmenlerle bu ülkenin geleceği aydınlanır. Yüksek karakterli, üretken nesiller yetiştirilir…
Bu yüzden mevcut zihniyetin değişmesi gerekir.
İyi niyetli olmak gerekir..
Gayretli olmak gerekir..
Tüm olumsuzluklara rağmen, mesleğini fedakârca yapan onurunu satmayan, sorunlarını öğrencilerine yansıtmayan fedakâr meslektaşlarımı kutluyorum…
Çileyi çeken bilir…
Ben mesleğin son deminde köşesinde oturan, tuzu kurulardan değilim….Yüreğinde mesleğini yaşatanlarla çileye talip olanlardanım…
Nerede bir öğretmenin yüreği sızlarsa, yüreği sızlayanlardanım…
Bundandır yüreğimin akışı…
Saygılarımla…