Selçuk Arslan’ın Ev Sahipliğinde Mükellef Dost Meclisi

95

Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkan Yardımcısı Eczacı Selçuk Arslan, Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı ile birlikte bazı Kocaeli Aydınlar Ocağı mensuplarını Bahçecik’deki evinde ağırladı.

(Öncelikle kelimenin manasını bilemeyecek olanlar için mükellef kelimesinin “eksiksiz, kusursuz, itina ile hazırlanılmış” anlamında kullanıldığını ifade etmek istiyorum.)       

Bundan bir hafta kadar önce Ocak Genel Sekreteri Hasan Uzunhasanoğlu telefon ederek Musa Ağabey, 11 Aralık 2011 Pazar günü öğleden sonra Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu, Ocak Başkan Yardımcımız Selçuk Arslan Beyin evine geliyor, siz de davetlisiniz dedi. Usulden olduğu üzere, davete başka kimlerin geleceğini sormadım. Zira daha önceki tecrübelerimden bildiğim üzere böylesi daha güzel, daha hoş oluyordu. Yalnız şu hususu iyi biliyordum ki bu davette Ocak Başkanı olarak Ruhittin Sönmez Beyin mutlaka bulunması lazım gelirdi.

Bu itibarla, kimlerin geleceğini bilmeden Pazar gününe kadar bekledim. Öğleden önce Ruhittin Beye telefon ederek Selçuk Beyin davetine ne zaman ve nasıl gidiyoruz diye sorduğumda, saat 14.00 sıralarında orada olmamız icabediyor dedi. Yapılan konuşma neticesinde Bahçecik’te saat 14.00 de olabilmek için İzmit’ten saat 13.35 de hareket etmeye ve tespit edilen bu saatte Ruhittin Beyi ve Eşi Dr. Gülden Hanımı evlerinin önünden alarak Bahçecik’e beraber gitmeye karar verdik. Alınan bu karar gereğince ben, eşim Reyhan ile beraber arabaya binerek saat tam 13.34 te Ruhittin Beyin evlerinin önüne vardığımızda, Ruhittin Beyi Gülden Hanım ile beraber sitenin önünde beklemekte olduğunu gördük. Tabii ki randevu saatine gösterilen bu hassasiyet takdire şayan bir durum arz ediyordu. Arabaya bindikten sonra Ruhittin Beye, “Rahmetli Mehmet Akif Ersoy‘un randevu hassasiyetini iyi biliyorsunuz” deyince, gülümseyerek “hem de çok iyi biliyorum, keşke bütün insanlarımız Mehmet Akif’in randevu hususunda göstermiş olduğu hassasiyeti bilseler ve riayet edebilseler ne güzel olur” diye cevap verdi.  Dr. Gülden Hanım da bu temenniye canı gönülden iştirak ettiğini ifade etti.

Bu minval üzere Bahçecik’e müteveccihen hareket ettik ve tam saat 14.00 de Eczacı Selçuk Arslan Beyin evine vasıl olduk. Eve varınca kapıda Selçuk Bey ve Eşi Gül Hanım bizi gayet samimi bir şekilde karşıladı. Ev sahiplerini selamladıktan sonra içeri girdiğimizde bizden önce sadece Ziraat Müh. Hasan Uzunhasanoğlu ile eşi Emine Hanımın gelmiş olduğunu gördük. Sonradan anladık ki onlar ev sahibine yardımcı olmak gayesi ile erken gelmişler.

Eve girdimizde gördüğümüz manzara, Selçuk Beyin misafirleri için çok esaslı bir hazırlık yaptığını gösteriyordu. Zira masaların üzeri ancak beş yıldızlı otellerde görülebilecek çok güzel yiyecek çeşitleri ile donatılmış, hatta öyle ki içerideki masalara sığmayan, üzerleri fındık, ceviz ve kırmızı nar taneleri ile süslenmiş aşure kâseleri balkondaki masalara sıra sıra dizilmişti.

Bu şekilde biz salonda sohbet edip beklerken bir taraftan da kimlerin geleceğini merakla bekliyorduk. Nitekim biraz sonra Ocak İlim İstişare Kurulu Başkan Vekili Ahsen Okyar ve eşi Nursel Hanım,  Emekli İl Müftüsü Hikmet Kutlu ve eşi Rabia Hanım ile Rabia Hanımın annesi Hatice Güven Hanım teşrif ettiler. Onların arkasından da Endüstri Müh. Mustafa Toka ve Eşi Halime Hanım geldi. Bu arada Rahmetli Dr. Şefik Postalcıoğlu’nun Eşi Zeynep Hanım ile kızı Merve Hanımın da geldiği görüldü.  Böylece salon yavaş yavaş dolmaya başlamıştı ki, Adapazarı’ndan da Sakarya Ocak Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kemal Cerrahoğlu ve Eşi Emel Hanımın geldiğini haber verdiler. Onları karşılayıp salona aldıktan sonra herhalde gelecek misafirler tamamlanmıştır düşüncesiyle, “başka gelecek var mı” diye sordum. Verilen cevapta sadece Yalova Üniversitesi Öğretim Üyesi Yunus Özen ve ailesinin eksik olduğunu söylediler. Hasan Uzunhasanoğlu’nun yaptığı telefon görüşmeleri neticesinde ise Yunus Özen Beyin biraz geçikebileceği anlaşıldı. Bu arada biz de, Emekli Müftümüz Hikmet Kutlu Beyin imamlığında cemaat halinde ikindi namazını kıldık.

Bundan sonra herhalde yemek için masalara otururuz diye düşünüyordum.  Çünkü geldiğimiz zamandan beri karşılıklı olarak yemekler bize, bizde yemeklere bakıyorduk. Fakat düşündüğüm gibi olmadı. Zira tam bu sırada Sakarya’dan gelen misafirimiz M. Kemal Cerrahoğlu’nun kollarını sıvayıp ellerine eldiven geçirdiğini gördük. “Hayrola Mustafa Bey ne yapıyorsunuz” dediğimizde, “çiğ köfte yapacağım, bunun için leğenimi bile getirdim” deyip hemen işe koyuldu. Çiğ köfte yapımında katkı maddesi olarak kullanılan baharat ve diğer malzemelerin leğene konulmasında Hasan Uzunhasanoğlu yardımcı oldu. Çiğ köfte yapımı aşağı yukarı bir saate yakın sürdü. Mustafa Bey bir hayli yorulmuştu. Sonunda Mustafa Bey işini başarı ile tamamlamış olmanın mutluluğu içinde yapmış olduğu çiğ köfteden hepimize birer parça ikram etti. Hakikaten harika bir şey olmuştu. Hepimiz memnuniyetimizi ifade ettik.  Öyle tahmin ediyorum ki, bizim memnuniyetimizi ifade etmemiz Mustafa Beyin bütün yorgunluğunu gidermeye yetmişti.  Bu arada Yunus Özen Bey de geldi. Fakat Yunus Bey tek olarak gelmişti.

Nihayet saat 16.30 sıralarında yemeğe oturuldu. Birbirinden nefis yemekleri yedikçe bütün arkadaşlar her şeyin çok mükemmel olduğunu ifade ettiler. Yemek esnasında servislerin aksamadan yapılmasında gerek Hasan Uzunhasanoğlu’nun ve gerekse Yunus Özen Beyin takdire şayan hizmetlerinin olduğu görüldü. Hanımlar kısmında da hiçbir şeyin aksamaması için Hasan Beyin eşi Emine Hanımın da canla başla gayret ettiğini müşahede ettik. Yemekten sonra da meyve, tatlı ve çay ikramı başladı. Bu fasılda yapılan ikram ile alakalı olarak şu kadarını ifade edeyim ki, ikram arasında sadece yok yoktu.

Yemeklerin yenilip, diğer ikramların yapılmasından sonra misafirliğin sohbet kısmı başladı. Sohbet esnasında Emekli Müftü Hikmet Kutlu Bey Müftülük yapmış olduğu yerlerde yaşayıp gördüğü bazı enteresan hadiseleri o tatlı üslubuyla bizlere anlattı. Müftü Beyin anlattıklarını hem keyif alarak dinledik hem de bazılarından da kendimize göre ders çıkardık.  Bu arada dini konularda bilmediğimiz veyahut da bildiğimizi zannedip tereddüt ettiğimiz hususlar hakkında emekli Müftümüze birtakım sorular sorduk ve tatmin edici cevaplar aldık. Bu sebeple, öğrenmenin yaşı yoktur prensibi gereğince bazı faydalı yeni bilgiler öğrenme imkanı bulduk. Bir ara söz Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti‘den açıldı. Arkadaşların bir kısmı Rahmetli Serdengeçti ile alakalı bazı hatıralar anlattı. Bu arada herkes tarafından çok sevildiği anlaşılan Serdengeçti’nin “idareten Antalya’ya, ticareten Konya’ya bağlı olan” Akseki’li olduğunu öğrenmiş olduk. Allah Rahmet etsin, mekânı Cennet olsun. Âmin…

Sohbetin sonlarına doğru konu Aydınlar Ocağı Derneklerinin 2012 Mayıs Ayında Kütahya’da yapacağı 38. Şura gündeme geldi. Yapılan konuşmalardan Şuranın yapılacağı yer olarak Kütahya’nın seçilmiş olmasının isabetli olduğu ifade edildi. Bu arada Selçuk Bey, Kütahya da bir akşam ki program bana ait dedi. Bir akşama da Hasan Uzunhasanoğlu sahip çıktı. Arkadaşlar sevinç ifadesi olarak “ah ne güzel” derken,  Mustafa Toka Bey de “hanımları gezdirmek de bana ait” dedi. Mustafa Beyin bu teklifine hep beraber gülüştük. Çünkü Aydınlar Ocağı Derneği olarak yapmış olduğumuz bütün gezilerde hanımları gezdirmenin zaten Mustafa Beyin asli görevi olduğunu hepimiz biliyorduk. Hep beraber gülüşmemizin sebebi bu idi. Bize göre Mustafa Toka Bey bir nevi malumu ilan etmişti.

Bu tatlı sohbet devam ederken saatin 20.00 ye yaklaşmakta olduğunu fark ettik. Ayrıca Ahsen Okyar Bey de daha buradan sonra Kandıra da bir düğün programına iştirak edeceklerini söyleyince hep beraber kalkmaya karar verdik. Kalkmadan önce Emekli Müftümüz Hikmet Bey çok güzel bir kapanış duası yaptı. Yapılan duaya hep beraber canı gönülden âmin dedik. Çıkmadan önce tek tek vedalaşmak suretiyle dış kapıya doğru yürüdük. Kapının önünde bizi bir sürpriz bekliyordu. Çünkü Selçuk Bey kapıdan çıkan herkesin eline içi dolu bir poşet veriyordu. Bunun ne olduğunu sorduğumuzda, bunun eski bir geleneğimize göre “diş kirası” olduğunu söyledi. Poşetin içine baktığımızda ise içinde Cennet Hurmasının olduğunu gördük. Meğer bu nefis iri hurmalar Selçuk Beyin kendi bahçesinde yetişiyormuş. Bu husus hakikaten tam bir sürpriz oldu.

Diş kiralarımızı da aldıktan sonra, Sakarya’dan gelen misafirleri uğurladık. Ardından da bize güzel bir ev sahipliği yapan Selçuk Arslan Bey ve Eşi Gül Hanıma veda etmek suretiyle evlerimize gitmek üzere Bahçecik’den ayrıldık. Böylece Kocaeli Aydınlar ocağı mensuplarının bir ev ziyareti daha tamamlanmış oldu. Darısı bundan sonra yapılacak ziyaretlere temennisiyle bütün okuyucularıma hayırlı günler niyaz ederim.