Atasözlerimiz

86

Her ulusun atalarının uzun deneyimler ve denemeler sonucu edindiği özlü sözleri vardır. Yüzlerce yılı geride bırakarak bize ulaşan bu özlü değişlere atasözleri diyoruz.

Atalarımız, yaşadıkları coğrafi bölgelerden, yaşama biçimlerinden, inançlarından, âdetlerinden, törelerinden ve geleneklerinden etkilendikleri olayları değerlendirerek, bizlere atasözleriyle mesaj vermişler ve öğütlerde bulunmuşlardır.

Bu yüzden atasözleri ait oldukları milletlerin kendilerine özgü simgelerini, ortak değerlerini ve renklerini taşırlar. Bir anlamda yaşantılarına da tanıklık ederler.

Atasözlerinin belli bir sahibi yoktur. Kimin tarafından ve ne zaman söylendiği de bilinmez. Ancak, çok güçlü anlatıma sahip, az sayıda sözcüklerden oluşan cümle kalıplarıyla ifade edilirler. Gene de içerikleri ve mesajları çok açık ve nettir. Örneğin; “vakit nakittir” ya da ” gül dikensiz olmaz” gibi.

Ancak hızla geçen zaman ve günümüz dünyasının sürekli değişen yaşam koşulları sonucu, toplumlarda oluşan yeni değer kabulleri, bazı atasözlerimizin yıpranmasına ve günümüz değerleriyle ters düşmesine neden olmuştur.

Kısaca bazı örneklerini vereceğim atasözlerimizin, günümüz  kamuoyunda pek sıcak karşılanmayacağı düşüncesindeyim. Bu örneklerin sayısı bir hayli çoktur.

Uzman ve ilgililerin konu üzerinde gerekli çalışmaları yaparak uygar toplum anlayışına uymayanları gündemden düşürmeleri uygun olacaktır.

Devletin malı deniz, yemeyen keriz.

Parayı veren, düdüğü çalar.

Varsa pulun, herkes olur kulun.

Rağbet, zengin ile güzele olur.

Şık şık eden nalçadır. İş bitiren akçedir.

Körle yatan, şaşı kalkar.

Topalla gezen, aksak olur.

Sağır duymaz, uydurur.

Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.

Saçı uzun, aklı kısa.

Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.

Eti senin, kemiği benim.

Hocanın vurduğu yerde gül biter.

Kızını dövmeyen, dizini döver.

Yukarıda örneklerini vermeye çalıştığımız atasözlerimizin ilk grubu, para sahibi olanların sanki özel bir hukukları varmış da, her şeyi yapmakta özgürmüşler gibi  algılanmaktadır. Ancak bu anlayış doğru ve etik olmayacaktır.

İkinci grup atasözümüz ise, engelli vatandaşlarımızı en hafif ifadeyle fevkalâde üzecek anlamlar taşımaktadır.  Bunlar da doğru değildir. Çünkü günümüz dünyasında, olağanüstü başarılarla bizlere yeni ufuklar açan pek çok engelli insanlar vardır.

Bir de çok değerli analarımız, bacılarımız yanı sıra  bugün erkeklerle her sahada omuz omuza çalışan üretimden hizmete, eğitimden sağlığa pek çok alanda üstün başarı sahibi kadınlarımız vardır. Onlarla ilgili söylenmiş, günümüze kadar ulaşmış fevkalâde yanlış deyişler vardır ki varlıklarını kabul etmek mümkün değildir.

Günümüz değerlerine uymayan, son grup atasözümüz de çağ dışı olmuş bir yöntemi, yani dayağı ve fiziksel şiddeti önermektedir. Elbette, böyle bir görüşü kabullenmek ve buna uyum sağlamak olanaklı değildir.

Sergilediğimiz bu tip örnekleri çoğaltabiliriz. Ne var ki, yaşadığımız zaman kesitinin gerçekleri ışığında, yanlış önermelerde bulunan bu tip atasözlerimizi uygulamadan kaldırmalıyız.

Ancak bu işlemin, ilgili uzmanlarımız ve bilim insanlarımız tarafından gözden geçirilmesi lazımdır. Yapılacak inceleme sonucunda yaşam koşullarımıza ters düşen atasözlerimiz gündemimizden arındırılmalıdır.