Cumhuriyet Çeşitlemesi (6)

95

11 Ekim 1922: İmzalandı, Mudanya Mütarekesi

                          Yunan yenilgisi karşısında, aldı bir telaş, Türkiye’den başka herkesi

 

                          Böylece, kutlu zaferle sonuçlandı, Türk İstiklal Savaşı

                          Sona erdi tüm acılar, sevindi vatanın toprağı taşı

                         

                          İstanbul minareleri, bayraklarla donandı

                          Şehir tamamen sanki kırmızı renge boyandı

 

                          Anlatırdı ağlayarak, o günleri rahmetli babam

                          İşgalcilerle vardı diyerek, hiç dinmeyecek kavgam

 

                          Kadıköy Kaymakamlığı gönderine, Türk Bayrağı’nın çekilişi

                          Görülmeye değerdi babamın, sevinçten ağlayarak iç çekişi

 

                          Mehmet Muhsin Paşa’nın, kara yaslı konağında

                          Değil de İstanbul’da, sanki yalnızlık dağında

 

                          Zenginiyle, Fakiriyle; öyle kıtlık günler yaşadı ki İstanbul

                          Çeyrek ekmeğe köstekli saatler verilirdi, yeter ki ekmek bul

 

                          Veremiyordu Devlet, Paşasına emekli aylığını bile

                          Giderdi satışa her gün bir kap, ekmek parası için habire

 

                          Dedelerimiz değil, babalarımız yaşadı, o kara günleri

                          Onlar için bu günler, vatana vuslatın, sonu gelmez düğünleri

 

                          Re’fet Paşa, 19 Ekim’de, İstanbul’da gemiden indi

                          İstanbul’un İstanbul olalı, şahit olduğu şehr-ayindi

 

                          Fetih sembolü olarak, camiye çevrilen Ayasofya

                          Halkla doldu, yeni fethe şahit olsun diye, tıka basa

 

                         “Hakimiyet – i Milliye…(ve) Allah’a imandan doğmuştur bu zafer.”

                           Re’fet Paşa, Müezzin mahfilinden halka hitaben, işte böyle der.

 

                           İşgal senelerinde Ayasofya, ne kadar olmuştu mükedder

                           Sabırla, huşu içinde, beklemiş durmuştu bu anı derbeder

 

                           Bugün de, ibadete açılış için beklemede

                           İstiyor ki, kullar etsin içinde, durmadan secde

 

                           Ayasofya’nın, bu mahzun-hüzünlü, cemaate müştak hali

                           Bu duruma çare arıyor halk, çok üzülüyor ahali

 

                           Birbirini kovalarken Türkiye’de, çeşit çeşit Manevi Fetihler

                           Çıkar elbet her hususta birer birer, enerjik-dinamik Genç Fatihler

 

                           Büyük Millet Meclisi Hükümeti, yurtta idareyi ele aldı

                           İstanbul Hükümeti’ne aradan, ister istemez çekilmek kaldı

 

                           30 Ekim 1922: Meclise önerge sunuldu altı maddelik

                           Biri de Hilafeti, ecnebi elinden kurtarmak olacaktı, olsa da sembolik

 

                           O kadar ki, İzmir’den sonra, İstanbul’a yönelince Ordu

                           İstanbul ve Halife’yi kurtarmayı, kafalarında kurdu

 

                           Gerçi sonradan, işin politik seyri, çok değişti esastan

                           Siyaset rüzgarı, başka türlü esti, ibret alın kıssadan

 

                           1 Kasım 1922: Meclis tarihi kararını verdi

                            Hilafet ve Saltanatı, birbirinden ayırmak gerekti deyiverdi

 

                            4 Kasım 1922: Takvim-i Vekayinin son yayınıydı

                            Osmanlı yıkılışını ilan etti, çünkü son resmi yayın organıydı

 

                            Sadece Halife sıfatı kalan Vahideddin, ayrıldı vatandan üzgün

                            Sanki Osmanlı Devleti, miadı dolmuş, fiilen sona ermişti o gün

 

 

                                                                             2344

                            Gelmişti artık sıra, kurtuluşuna Yeşil Trakya’nın

                            Barışa ihtiyaç duydular, söz idi, galib-i Asya’nın

 

                            24 Temmuz 1923: Lozan Antlaşması imzalandı

                            Yeni Türk Devleti’nin Dünya’da, şerefle yerini aldığı zamandı

 

                           25 Ağustos – 1 Ekim 1923:

                           Arındı Türkiye askerden, kalmadı yabancı güç

 

                           2 Ekim 1923: Yabancı Generaller

                           Selama durdular, Bayrak ve Askerimize birer birer

 

                          29 Ekim 1923: İlan edildi Cumhuriyet

                          Yaşayacak İnşallah Türkiye Cumhuriyeti, şerefle ilelebet

 

                           Karınca ve Arılar bile, Cumhuriyetçi iken, var oluşlarından beri

                           Türk Milleti, kalmalı mıydı, Cumhuriyet idaresi için, onlardan geri

 

                           Millet kalbi yerinde olan Meclis; var Cumhuriyet’te

                           Millet fikri Şura’da, alınır karar Cumhuriyet’te

 

                           Medeniyet kuvveti Fikr-i Hürriyet’e, sahip Cumhuriyet

                           Ancak bunlar gibi faziletlere, olur talip Cumhuriyet

 

                                                                

 

                                                                 2345 – 2346 

 

Önceki İçerikMilletvekilleri de Ölür; Ancak!
Sonraki İçerikHasta sağlık içinde ölüyor
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.