Bürokrasiden İlginç Hikayeler

100

 

Devlet Kurumlarında İşler bambaşka bir mantık ve çoğu zaman da bambaşka hesaplarla yürütülür. Tabii, Devlet’te Kurumlarında Çalışan, son derece yetenekli, çok akıllı, çok zeki, çok çalışkan ve fedakar bir sürü insan vardır.

Zaten onlar olmasa Devlet Düzenin devam etmesi tehlikeye girer.  Devleti yürüten, yücelten, ayakta tutan, sırtlayan, onlardır.

Ama bunun yanında bir yığında asalak vardır. Devletin kanını emen, işleri güçleri Devleti Soyma hesapları yapmak olan bir sürü şerefsiz de vardır.  Ve işin fenası Devletin böyle yürüdüğünü, yürütüldüğü düşünen ve bu düzeni kabul eden, sessiz kalan birçok iyi niyetli, hatta saf insan da vardır.

İşte böyle bir ortamda, Devleti kollayacak ve Devlet Malını talan ettirmeyeceksiniz. Yıldırım AKBULUT’un söylediği gibi DEVLET MALININ PEŞKEŞ ÇEKİLMESİNE GÖZ YUMMAYACAKSINIZ.  Ve bu yüzden işiniz zorlaşacak.  Savaş vereceksiniz.

Bu savaşın da onurlu bir yanı var, gurur duyacaksınız. Bir şey yapamasanız da birileri sizi görecek ve takdir edecektir.  Bu sizin teselliniz olacaktır.

Ballıca Sigara Fabrikası Makinaları İTHAL edilecek..

Normal prosedürü içinde ihale çalışmaları yapılıyor.  İlgili birim İhaleyi sonuçlandırıyor.

  • Satın alınacak olan, SİGARA GRUP ÜRETİM Hattı MAKİNE SAYISI ALTI  Adet;
  • İlk gelen FİYAT DM: 140 Milyon.
  • Büyük Çabalar ve Pazarlıklar sonucu inilen fiyat 98 Milyon DM.
  • İlk bakışta büyük bir indirim gerçekleşmiş, ne var ki;
  • Olması gereken fiyat NE ÇOK KIRK MİLYON DM.. (Neden böyle? Zira bir yıl önce aynı türden (16) adet Üretim Hattı Satın Alınmış ve 99 Milyon MARK. Ödenmiş. (Kaldı ki bu rakam da yüksek diye soruşturma açılmış ve fakat bir sonuç alınmamıştı.) Şayet bu ilk fiyat uygun ise -yüksekliğini bırakanız uygun ise- basit bir orantı hesabı ile bu son grubun yani (6) adet üretim hattının, 37 Milyon ve Taş Çatlasa 40 milyon filan olması gerekirdi.  Sonradan iddia edildiği gibi bu makinalar bazı nüansları ile farklı olsa bile, 45-50 Milyon Alman Markını geçmemesi gerekirdi. Oysa son fiyat bunun iki misli olarak kesinleşecekti. 
  • İşte buna itiraz ettik.
  • Normalin 2-3 Misli Bir Fiyatla İhale yapılıyor ve üstelik bu ihalenin; “UYGUNDUR” görüşü ile YÖNETİM KURULUNUN ONAYINA SUNULMASI görevi de bana veriliyordu.  Göz göre göre DEVLETİ Üç misli ÖDEMEYE MAHKUM edeceksiniz.

Muhalefetimize rağmen bu ihale ONAYLANDI.

Sonra sözüm ona soruşturma açıldı.  Ve sonuç çıkmadı..

VE İlgili BAKAN’a beni şikayet ettiler; BU ARKADAŞ, Samsun BALLICA’ya Sigara Fabrikası Yapılmasını istemiyor.. Dediler.

Bizzat Bakana cevap verdik, biz sigara fabrikasına karşı değiliz, üstelik SAMSUN bizim Memleketimiz, PARİS’imiz, ama biz, Devletin bu vesileyle soyulmasına kaşıyız. Dedik.  Dedik ama sonuç alamadık.

……………………………………

Benzer bir olayda, SİGARA Üretiminde olmazsa olmaz ham madde SELÜLOZ ASETAT, TOW (Filtre Hammaddesi) için açılan ihalede, klasik hikaye yine fiyat İKİ MİSLİ Yüksekti. Ve bu; her yıl fazladan (25) Milyon Dolar ödenmesi demekti. 

Brezilya kökenli ucuz ürün için önce ilgili birim Uygunluk Raporu vermedi, direndi, oyaladı ve bu raporu tam (8) ay sonra verdi. (İhale yapıldıktan sonra)

Bu arada söz konusu madde için; en ucuz teklifi (4,89 yerine 3,25 olarak veren Japon Firmayı kendi taraflarına çektiler ve teklifi yükselttirdiler.  (Ne var ki; bu firmanın Japonya’daki merkezi, muhtemelen menfaat karşılığı olan bu mutabakatı anlamlı buldu ve yöneticiyi, önce Japonya’ya çekti sonra da görevden aldı. ) Ne var ki olan olmuş, ihale yapılmıştı.   

Anlaşma hazırlandı ve imza için bize geldi.

  • Önce;  BİZ BUNU İMZALAMAYIZ dedik. Anında cevap geldi;  İhtişamla; Genel Müdür diyordu ki;
  • Ya İMZALAR Ya da GİDER…
  • Cevabı hemen verdik; İMZALAMIYORUM ve GİTMİYORUM da. Varsa gücü olan göndersin.  

ANLAŞMA METİNLERİ her ne hikmetse bize geliyordu. İlla ki, olaya,  bu tür olaylara  bulaşmamız isteniyordu. Olayın içinde olmamız ve sesimizi kesmemiz isteniyordu. .

 

  • Ticaret Dairesi Başkanlığının hazırladığı metnin altına özene bezene;  ” UYGUN DEĞİLDİR ”  Bu fiyat yüksektir.  Yaklaşık normal fiyatının en az İKİ KATI yüksektir. Yazarak Yönetim Kuruluna sunuyoruz.  

Bu defa da kıyametler kopuyor. .

                 

  • Bir Genel Müdür Yardımcısı ARKADAŞIM geliyor bir akşamüzeri ve bana ŞUNU TEKLİF ediyor: 

“.. ŞİMDİ SEN BU ANLAŞMAYI İMZALAMAM dedin ya, tamam burada imzalama İTALYA’YA GİT, BERABER GİDELİM ORADA İMZALA..kimse görmesin…” 

  • Bak, dedim MUZAFFER BEY, bunu SEN SÖYLEMEMİŞ OL ve BEN DE DUYMAMIŞ Olayım. Bunun anlamı büyük ve bunu ben yapmam.  BEN BUNU YAPMAM ARKADAŞ, Allah işini rast getirsin.  Hadi BAKALIM..

Arkasına bakamadan ODAMDAN ÇIKTI… . 

                    

  • Ortalığı Derin bir sessizlik kapladı. Birkaç gün geçti. Anlaşma yapılamadığı için, müteahhit firmanın da işbirlikçilerine güvenerek işi ağırdan alığı için Teminat YANMIŞ OLDU.  

Ve görüş bildirdik,       “İHALENİN Yenilenmesi gerekir.”

Zira mevzuat bunu emrediyor.  Hayır, yenilemediler,  İKİ MİLYON MARKLIK Teminat İRAT KAYDEDİLDİ ve İŞ devam ettirildi.

 İğrenç bir TEZGAH hep devam ediyor ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz.

Aslında bir şey yapıyorsunuz, belki biraz daha dikkatli ve korkarak hareket ediyorlar.

Ama sonunda yine siz kaybediyorsunuz.  Aslında DEVLET KAYBEDİYOR.

Ve maalesef bu çark hep dönmeye devam ediyor.

Bütün bu olanları, üst Makama anlatıyorsunuz, bakıyorsunuz ki; sizin üstünüz zaten bu olayların içinde, merkezinde.. Daha üstlere gidiyorsunuz, önce heyecanla dinliyorlar, ama bir süre sonra tavırları değişiyor. Anlıyorsunuz ki işin içinde iş var, birileri karışmış ve sizi aşıyorlar.  Daha üste daha üste çıkıyorsunuz, düşünüyorsunuz ki, artık o üst en üst makam gereğini yapacaktır.  Fakat o da nesi, sizin o üst en üst Makamla olan ilişkileriniz giderek soğuklaşıyor.  SİZ onlara PROBLEM GETİREN oluyorsunuz, oysa onları problem getiren değil problem yok edenlere ihtiyacı var.

Yargı yolunu deniyorsunuz, bir bir kademeleri aşıyorsunuz ve bir gün; bir yüce Mahkemede BUNU HAYKIRIYORSUNUZ, Başkan yargıç size diyor ki;

  • “Doğan BEY, siz bunları filan YARGIYA anlatın, bu onların işidir. Şimdi bizim konumuz BAŞKA..
  • Efendim, siz bunu İHBAR kabul edin ve siz aktarın diyorsunuz, sizi duymuyor bile..

(Bu konuyla ilgili, DANIŞTAY 5. DAİRESİNE Hitaplı SAVUNMA metni bu kitabımızın son bölümünde ek olarak verilmiştir.)

Dedik ya, sonunda yine siz zarar görüyorsunuz, CEZA veriyorlar, emre itaatsizlik için. 

Bu cezayı gerekçe gösteren bir başka karar, görevden alınmanızla ilgili itirazınızı dinlemiyor.

İKİ yıl sonra, bir başka mahkemede, ADALET Tecelli ediyor ve size yapılan BU HAKSIZLIK Mahkeme KARARI ile tescilleniyor.  

Üst Mahkeme bu kararı gerekçe göstererek, daha önce verilen haksız kararın artık gerekçesinin kalmadığını ispatlıyor.  Bu gelişme üzerine  kararın İPTALİNİ İstiyorsunuz ve YÜCE MAHKEME ne diyor biliyor musunuz;

“Evet iki yıl önce bu gerekçeyle karar vermiştim ama, şimdi  bu gerekçe kalmamış olsa bile ben bu defa yeni bir gerekçeyle ve havadan bir gerekçeyle iki yıl önceki kararımın arkasında duruyorum. Ben karar verdimse doğrudur.

Diyor. İki yıl geriye dönüyor ve şimdi bulduğu mesnetsiz gerekçeyi iki yıl geriye dönerek o kararında ısrar ediyor.  Gerekçesi ORTADAN KALKSA NE ÇIKAR, Karar karardır işte..”   Koca mahkeme iki yıl geriye dönük tutarsız bir karar veriyor. 

Bir YÜCE MAHKEME  bile bu mantıksızlığa bu çelişkiye düşebiliyor. 

Kime güvenelim?    

ORİJİNAL MAHKEME KARARLARI VE SON OLARAK

“YÜCE TÜRK MİLLETİNE”

Başlıklı isyan dilekçemiz, İbret BELGEMİZ, sanal bir dilekçe olarak, bu kitabın sonun da verilmiştir. .  Artık başvuracak Mahkeme kalmayınca ŞİKÂYETİMİZİ TÜRK MİLLETİNE YAPIYORUZ.  “YÜCE TÜRK MİLLETİNE”

 xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

                  

TEKEL, AYDIN BEGİTER’in TESİSLERİ satın Alınıyor.

Eskişehir’in ileri gelen isimlerinden, İŞ ADAMI Aydın BEGİTER, İZMİR Menemen yakınlarındaki TUĞLA ve KİREMİT ÜRETİM TESİSİNİ Satıyor.  

Görüşmeler yapılmış, niyet karaları verilmiş, hatta satın alma kararları verilmiş ve son noktanın konabilmesi için olaya birisinin de müdahil olması gerekmiş ki; TEKEL Yönetim Kurulu Bir Karar alıyor.

“Bu tesisin satın alınması için Nihai Pazarlığı Yapmak ve işi bittirmek üzere bize yetki veriliyor.”

Yönetim Kurulu Üyesi Fuat ÇİLİNGİROĞLU; bizi çağırdı ve Yönetim Kurulu Kararını anlattı.. Bize güvendiğini de söyledi. Zaten ertesi gün de bu görev Yazılı olarak Genel Müdür tarafından tebliğ edildi.  

Beş kişilik bir heyetle, İzmir’e gittik önce tesisi gördük, sonra çalışmaların detayını anlayabilmek için bazı belgeleri  de inceledik.

  • Yer için talep edilen fiyat (34) Milyon Dolardı.
  • Değer Tespit Komisyonu, Defterdarlık vb birim temsilcileri ve halk temsilcilerinden oluşan özle bir komisyon da DEĞER TESPİTİ için bir çalışma yapmış ve (35) Milyon Dolar olarak DEĞER Belirtilmişti.
  • Aslında her şey hazırdı. Alelusul bir pazarlıkla, bu yeri 30-35 milyon Dolara da alsanız, hiçbir şey gerekmezdi.
  • Arkadaşlarımızla bir ön görüşme yaptım.
  • Bu yer için YARI FİYAT Teklifini önerdim. (Yani 17 Milyon Dolar)
  • Dr. Gürbüz ÇAPAN gibi bunu çok olumlu bulanlar da oldu. İşin bu fiyata bitmeyeceğini ve fiyasko ile sonuçlanacağını savunanlar da…

Banka Müdürlüğümüzden gelen tecrübeyle, Aydın BEGİTER ve arkadaşlarımızı alarak ilk toplantıyı yaptık. Yeri birlikte biz kez daha görmeye karar verdik. Bütün detayları inceledik.   Ve Aydın BEGİTER’e Satın Alma Fiyatımızı deklere ettik.           

  • SADECE (15) MİLYON DOLAR..

Bir an Aydın Bey’in kriz filan geçireceğini sandım. Kızardı, Bozardı, SARARDI. Ve Toplantıyı TERK etti.   Bizde O geceyi geçireceğimiz TEKEL Tesisine geçtik.  İzmirli Yöneticiler ve grubumuzla güzel bir YEMEK Oldu. 

APK Daire  Başkanı ve Heyette  benim sağ kolum Dr. Gürbüz ÇAPAN, kulağıma eğilerek;

  • EFENDİM ÇOK İYİ YAPTINIZ, dedi. Aydın Bey, Ya doğrudan İstanbul’a gitti Ya da birilerini etkili birilerini aradı. Yarın bu görevi bizden alabilirler.
  • Çok iyi olur Gürbüz. Dedim. Biz de bu pis işten kurtarırız.
  • İnşallah efendim. Dedi.

Ertesi gün, Aydın BEY; saat 10.oo da beni aradı, görüşmelere devam edelim dedi.   Anlaştık ve Öğle üzeri yeniden Masaya Oturduk. Bu arada, Gürbüz ÇAPAN da, ben de;  birileri tarafından aranacağımızı ve bizden fiyatın arttırılmasını isteyeceklerini düşünüyorduk. Böyle olmadı.  Kimse aramadı. Toplantıda Aydın BEGİTER, ilk sözü aldı,

  • YERİN DEĞERİNİ ANLATTI.. Fiyatın UCUZLUĞUNU ANLATTI, Bu yerin bizim için çok yararlı olacağını söyledi.
  • Bunları bildiğimizi söyledik.
  • Ama dedi Fiyatı arttırmanız gerekir. Kestirmeden yanıt verdik.
  • Hayır Aydın Bey, Bu olmayacak, buna yetkimiz de yok.. Aydın Bey, tekrar kıvrandı, kalktı ve
  • Bana biraz müsaade eder misiniz dedi. Biz salonda kaldık o çıktı ve 45 Dakika sonra geldi.. Morali son derece bozuktu.
  • 25 olsun. Dedi…
  • 15 Aydın Bey dedik. Kıvrandı, o koca gövde küçüldü, eridi, kalktı ve
  • YİRMİ dedi. SON YİRMİ Olsun.
  • Hayır Aydın Bey, 15 dedim. O anda yığıldı ve (17 Borcum VAR. BİR KURUŞ İNEMEM. Dedi. Gürbüzle birbirimize baktık.
  • Tamam Aydın BEY, (17 Milyon) dedim. BEŞ PEŞİN, kalanı her yıl DÖRT DÖRT Üç Taksit daha. Başka hiç olamaz Dedim ve Dosyayı kapattım.
  • Elini uzattı. El sıkıştık.

Güzel bir alışverişti, o kadar güzeldi ki; Bu Tesisi TEKEL, bir iki ay sonra İZMİRLİ TÜTÜN İHRACATÇILARINA (18) Milyon Dolara İKİ YIL için KİRAYA Vermişti,.    

Yani TESİS bize, SIFIR BEDELLE Hatta BİR MİLYON DOLAR da ÜSTE Alarak geçmiş oldu.

Ve altı ay sonra HÜRRİYETTE BİR BAŞLIK;

“TEKEL, AYDIN BEGİTER’i  KURTARMAK İÇİN TESİS ALDI”

Bakan Nafız KURT bizi ÇAĞIRDI ve GAZETEYİ FIRLATTI..

  • Bu Haberi SEN SERVİS etmişsin.
  • Sayın BAKAN Ben APTAL değilim, Birilerini kötülemek için bu haberi kullanmam, bu satın almada TEKEL SIFIR Maliyet ve üste PARA Almıştır. Kötülemek için ONLARCA Başlık VAR.. Çok daha kötü işler daha pis alışverişler var. Ben istesem, ben yapsam onları kullanırdım. Dedim ve OLAYI Anlattım.

Kalktı Masaya YUMRUĞUNU VURDU ve  ;

  • – 15 gün sonra seni GENEL MÜDÜRÜ YAPACAĞIM. Dedi.

Teşekkür ettim.  

Çok (15) günler geçti. Ve Sonunda BAKAN da gitti..  Her şey unutuldu.       

Ve  Bu Sayın NAFIZ KURT’un bana İKİNCİ defa verdiği SÖZ’dü;

“GENEL MÜDÜR Yapmak..”           

Bakanlar verdikleri sözü unutuyorlardı. BU sözü başkalarından da almıştım.

Onlara bunu unutturan mekanizmalar vardı. 

Belki;  Takip etmek, ASILMAK gerekiyordu.  Bu anlamda DEVLETİ öğrenemedim.

Devleti Öğrenemedim.

Ve BİR MARANKİ HİKAYESİ; 

Kitabımızın sonunda bir Fotoğraf var.  CUMHURBAŞKANIMIZ TURGUT ÖZAL, karşısında BEN varım. Bir de Arkası dönük bir insan.

Prof. Ahmet BEY, Ya da NAZIM İBRAHİMOV…  Ve Kesinlikle AHMET MARANKİ Değil,  O fotoğrafta AHMET MARANKİ yok..  Belki Fotoğrafı çeken Ahmet MARANKİ olabilir. Fotoğrafın orijinali bende.  Ne yazık ki bu fotoğraf, Kendisini, benim yerime koyan; Prof. AHMET MARANKİ diye  TANITAN ve TURGUT ÖZAL, ona özel ziyarete gelmiş gibi gösteren, bir insan tarafından kendi kitabına alınmış ev altına da;

CUMHURBAŞKANIMIZ TURGUT ÖZAL BİLİMLER AKADEMİSİNDE BİZİ ZİYARETE GELDİ.  Şeklinde bir fotoğraf altı yazılmıştır.

O Fotoğrafta AHMET MARANKİ yoktur. Ahmet MARANKİ O günlerde, PROF, Dr, HİÇ BİR ŞEY DEĞİLDİR. Ne zaman olduğunu da bilemem. Biz onun, YALVARMALARI,  ISRARLARI, karşısında AZER TEKEL Sigara Ortaklığında görev verilmesine karşı çıkmadık ve BU YOLLA AZERBAYCAN’a gitti.   Komünist Yönetimin boşalttığı, TERK ettiği bir OKULDA, görev aldığını söyledi.  Israrları karşısında; ben o eğitim kuruna gittim. Dershane bozuntusu o yerde ne öğrenci gördüm, ne de başka bilim adamı… Sadece kendisi vardı. Ona bu imkanı işte fotoğrafta arkası dönük olan Ahmet Bey sağlamıştı.

Ne zaman Prof. Olduğunu, Ne zaman Doktora yaptığını BİLEMEM.  Bildiğim ve kesin olarak bildiğim TEK ŞEY, Turgut ÖZAL’ın kendisini TANIMADIĞI ve bahsettiği O AKADEMİYE filan da gitmediğidir.  Fotoğraftaki YER AKADEMİ FİLAN DEĞİLDİR.    Fotoğrafta bu insan, MARANKİ,  kesinlikle yoktur.  YER BAKÜ SANAYİ FUARIDIR. ÖZAL’ın karşısındaki insan BEN, Tekel Genel Müdür Yardımcısı Doğan SOFRACIOĞLU ve ARKASI DÖNÜK olan da MARANKİ ile asla ilgisi olmayan Başka Birisi, Başka bir AHMET BEY’ ya da NAZIM İBRAHİMOV’dur.  

 Ama insan bunu kulanmış ve ÖZAL, özel olarak kendisini ziyaret ettiği şeklinde yazmıştır.  Bu beyanın GERÇEKLE ASLA İLGİSİ YOKTUR.

İşte DEVLET bu ise BEN DEVLETİ Asla Öğrenemedim.

O fotoğrafta ÖZAL’a BAKÜ’de TEKEL’in Ürettiği İSTANBUL MARKA SİGARA gösterilmiştir.

ÖZAL; bu durumdan çok etkilenmiş, girişimi ve bize hitaben,

“Dönüşte ÇANKAYA’da GÖRÜŞELİM..”   demiştir.

Bir bu görüşme talebinin ÖZAL’dan gelmesini bekledik ve kendilerini aramadık. Oysa bizim aramamız gerekirmiş.  İşte bu nedenle yine diyorum ki;

“BEN DEVLETİ ÖĞRENEMEDİM.. “

Öğrenenler var.  Bununla MARANKİ’yi de kastetmiyorum. O daha başka şeyler öğrenmiş.  Herkesin öğrenmesi kendine.. Ne diyelim, İLMİN, BİLİMİN de HAYIRLI Olsun MARANKİ.  Ama benim Fotoğrafımı düzelt lütfen. O SEN DEĞİLSİN, Orada SEN  ASLA YOKSUN  ve ORASI Bilimler AKADEMİSİ FİLAN da  DEĞİL, BAKÜ SANAYİ FUARI’nda TEKEL STANDI.   Bu düzeltmeyi bekliyorum.   

ÇEŞMEDE  Otel Odası  Boşaltılamıyor.  

Çeşme’de,  ULUSLAR ARASI TÜTÜN ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ’nin Yıllık Toplantısı yapılacaktı. Toplantının ev sahipliğini; bu BİRLİĞİN Doğal Yönetim Kurulu Üyesi olan TEKEL, Tütün, Tütün Mamulleri Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü yapacaktı. TEKEL adına, Bu Kuruluşta Yönetim Kurulu Üyesi olarak Temsil Görevimiz de bulunması nedeniyle de organizasyon görevi, Genel Müdür tarafından bize verilmişti.  APK Dairesi ilgilileri ile birlikte,  ÇEŞME TURBAN (Şimdiki Sheraton) ile temas kurduk. Gerekli rezervasyonu yaptırdık.  Toplantıda iki gün önce de biz Otele geldik..

100’ü aşkın Ulustan Temsilcilerin kalacağı bütün odaları, toplantı salonlarını, restoranı kontrol ettik, bir aksaklık olmaması için yetkilerle bütün detayları masaya yatırdık. Tek tek gözden geçirdik. Hemen her şey tamamdı.

Küçük bir problem vardı. Süitlerden biri halen boşaltılamamıştı.  Bir DEVLET Oteli Olan tesiste yöneticiler adeta kıvranıyor, herkes birbirine bakıyordu.

Sonunda olayı öğrendik, Kral Dairelerinden birinde bir Sayın Bakanın Annesi, iki aydır kalıyordu ve Otel Yönetimi bu kişiye ÇIKINIZ diyemiyordu.  Nedeni ise bu Hanımefendi BİR SAYIN BAKANIMIZIN ANNESİ idi.

Genel Müdüre sordum,

  • – SÖYLEDİNİZ Mİ? Dedim.
  • – Hayır efendim Söyleyemiyoruz.. Diye cevap aldım.

Hemen Sayın Bakanı aradım, nazik bir ifade ile olayı anlattım. Bu Odanın Rezerve Edildiğinin ve Misafirimiz olan Yabancı Konukların Kalacağını söyledim.

Sayın Bakanımız son derece üzüldü.  Hemen o akşam Odayı Boşalttılar. Ve işin fenası; BAKANIMIZIN Bu olaydan haberi yoktu.  Daha doğrusu Annelerinin Bu OTELDE BU ODADA Kalmaya devam ettiklerinden haberi yoktu.

Sayın Bakanın Samimiyetine İNANIYORUM. Etraftaki YAĞCILAR,  menfaatçiler, bu mizansenleri rahatlıkla hazırlıyorlar ve aileyi de zor durumda bırakabiliyorlardı.     

Benzer bir durumu Sevgili Kurtcebe ALPTEMOÇİN Bakan olduklarında görmüştüm.

Bakan olmadan önce, Sayın ALPTEMOÇİN’e  asla yüz vermeyen BANKALAR, Devlet Bankaları, her gün tesise geliyorlar, BİR İHTİYAÇ OLUP OLMADIĞINI soruyorlar, Kredi Musluklarını sonuna kadar açıyorlardı.  Bakanın böyle bir talebi yoktu. Ama onlar adeta rahatsız edercesine KREDİ VERMEK için yarışılıyorlardı.

İşte bu DEVLETİ Öğrenemedim. Asla ÖĞRENEMEDİM.

Bürokrasiden ilginç hikâyelerimize, TEKEL’den anılarla devam etmek istiyoruz.  

ALTINCI Gün ALTI MİLYARLIK İstihkak GELİYOR,

İnşaat İşleri Bize bağlı değildi. O nedenle de Genelde BU PİSLİKTEN Uzak kalıyorduk.

Ama dönüp dolaşıp, bize bulaştırmaya çalışıyorlardı. Özellikle UYGUNSUZ bir Konuda ONAY vermemiz isteniyordu.  Bu amaçla da ilgili ve yetkili arkadaşımız, belki üst yönetimin de desteğini alarak,  ne yapıp ediyor, bir görev, bir seyahat bahane ediyor, bu tür karmaşık onayların çok masun bir işlem gibi bize pas edilmesini sağlıyordu.

Bunlar nelerdi, Örnek olarak Fiyat FARKI İSTİHKAKLARI.. Uygunsuz ödemeler.

Bir gün böyle bir İSTİHKAK ONAYI geldi. % 30 Fiyat Farkı talep edilmişti.  Firma yetkilisini çağırdım; bu talebin nereden kaynaklandığı hakkında açık bilgi istedim.  Cevaplar ilginçti. Mesela, proje üzerinde bazı kapıların yeri değiştirilmişti. Ne Fark Eder? Diye sorduğumda şaşırdılar, kem küm ettiler. Talebi reddettim.

Yine bir fiyat farkı talebinde, KARO DÖŞEMELERİN Ebadı Değiştirilmişti.  20×20 Karo yerine 40×50 Karolar döşenecekti. Bu da fark etmezdi. Hatta İşçilik daha da UCUZ olmalıydı. Reddettim.  

Bir ilginç İstihkak Talebi Normal HAFRİYAT Olarak gelmişti. Rakamın büyüklüğü dikkatimi çekti. İhale tarihi daha bir hafta bile olmamıştı. Tam (6) gün öncesine aitti. Altı günde, İhalenin alındığı saatte bile başlansa Birmilyonbeşyüzbin Metreküp Hafriyatta söz ediliyordu.  Ben Mühendis değilim ama bu büyük bir iş olmalıydı. Öyle ALTI GÜNDE Filan yapılamazdı. Sordum,

  • – YAPTIK EFENDİM dediler..
  • – Kesin olarak bu kadar iş yaptık bakabilirsiniz. .

İnşaat Manisa’daydı, İZMİR Rakı Fabrikası Müdür Ali GÖK Beyi aradım, yanına bir

Mühendis daha alarak inşaat mahalline gitmesini ve yapılan hafriyat işini hemen ölçtürmesini istedim.  Akşamüzeri Ali Bey aradı;

  • – Efendim İnşaata gittim, Filan Mühendisle de beraber. Gördük, EVET O KADAR İŞ YAPILMIŞ EFENDİM.
  • – Ali Bey, 1.5 Milyon Metreküp Hafriyat ve (6) günde Öyle mi?
  • – Efendim, 1,5 Milyon Metreküp DOĞRU Ama (6) günde değil (45) Günde yapmışlar. O Şantiye İKİ AY ÖNCE KURULMUŞ.
  • – Ali Bey bu ihale (6) gün önce yapılmış.
  • – Evet Efendim biz de öğrendik. Çalışanlar da biliyor. Ama patronları (45) gün önce işi başlatmış ve durmaksızın çalışmışlar.
  • – Vay canına Adamla müneccim mi? İhaleyi Alacaklarını NASIL GARANTİ Etmişler?
  • – Etmişler Efendim.
  • – Ali Bey teşekkür ederim demekten başka ne yapılabilirdi. Güldük ve

vedalaştık.

İstihkak Sahiplerini kovaladım. Aldılar Evrakı gittiler, Peki O İstihkakı ALMADILAR MI?   Elbette Aldılar. Başkaları onayladı.

İhale 45 gün sonra yapılacak, sen işi 45 gün önce garantileyecek,

işe başlayacaksın.

İşte ben BU DEVLETİ ANLAYAMADIM.