Türk Devleti’nin doğrudan yana, güçlü cesur sesi
Ecel gelip çatınca, kesildi yorulmaz nefesi
Tarihi, kendine has gerçekçi yorumlayışı
Oluyordu Türk Gençliğine, sanki birer aşı
Olmuştu her bir yazısı, Batı’nın korkulu rüyası
Acısı büyük, kaybetti Milli Kalemi, Türk Dünyası
Bin bir kitabı tarardı, nedir diye Batı’nın iç yüzü?
Açılsın diye, gerçeklere karşı, Türk’ün kapalı gözü
Tek başına idi, sanki yenilmez, manevi bir ordu
Yeter ki yaşasın ebediyyen, Türk Devleti, diyordu
“Her ölen pişman ölür.” demiş, düşünen büyük yazar
Çünkü arkada, nice gerçekleşmemiş hayaller var
Doğru söyler üstad, herkes nice güzel hayal kurar
Değeri bilinmeyen ömür için, boş yere yanar
“An gelir Attila İlhan ölür.” demiş, yılların şairi,
Sonu baştan görüp, akıbeti dile getirmiş, şiiri
“Görünmez bir mezarlıktır zaman ‘an gelir’ Attila İlhan ölür.”
Diyerek anlamış ki, o ölüm gerçeğiyle, zamanı dürülür.
Şair, Yazar, Düşün Adamı gitti aramızdan, sessizce
Bunca uğraş, yazış ve düşünüş sonu, büyük ibret bizce
Kuşaklar boyu, izini sürecek, şüphesiz sayısız genç
Verdi millete yazdıklarıyla, nasıl gösterilir direnç
Söz iklimine, yıllarca olan, maharetle Sultan
Öldü söz ustası, şair ve yazar Attila İlhan
Doğruların takipçisi, Şair, Yazar, Eleştirmen, Sinemacı
Böyle bulunmaz bir yed-i tula sahibini yitirmek, ne acı
Nesiller onu okudu, daha da okunacak
Zamanla ona hep, yeni libaslar dokunacak
Marksistti ama, savundu Muhteşem Osmanlıca’yı
Biliyordu Türk diline kimlerdi, atan kancayı
2290
Köy Enstitüleri’ne karşı çıktı, görerek dönen dolapları
Farkındaydı ilim yuvalarında yapılan, bir çok ayıpları
Türk Edebiyatı kaybetti, yeri dolmaz bir kavalye
“Güle güle koca şair, güle güle yalnız şövalye!”
“Ne şair kalmış ülkede, ne şiir”den beri
Sen de gittin, ne kaldı, şiirden ey dost; gayri
Hayatın, zamanda iz bıraktı, desen de “Elde var hüzün!”
Hatırlanıp duracaksın zihinlerde, nice yıllar güzün
Bir ilanda demişler içten: “Güle güle Kaptan!”
Anlaşılan artık sesleneceksin bize, gayptan.
Ulusal değerleri, her şeyin üzerinde tuttu
Bu his, bu duygu, onun içinde yerleşmiş bir kuttu
Vatan, Millet sevgisi ile, coştu durdu yüreği
Ömrü boyunca, onun buydu, tek aşkı, tek ereği
Türkiye Cumhuriyeti, olsun diye Dünya’da payidar
Kendince, yıllarını verdi hep, bu uğurda, çok manidar
Kuva-yı Milliye ruhunu, ediyordu günümüzde temsil
Adamıştı hayatını yurda, olarak o ruha mümessil
Batı diye bir şey olmadığını, anladım diyordu Batı’da
Paris sokaklarında, tek başına yaptığım güzel kahvaltıda
Yıkıldı hülyalarım, çıktığımda, Marsilya limanına bir bir
Sorguladım kendimi, peşinden gittiğim Batı, acaba nedir?
Gitmeseydim bir yolunu bularak Batı’ya, eğer
Hayal ipine, ne boş şeyler dizecekmişim meğer
Milli Fikirler, kalpağın, kalemin, oldu elinde kılıç
Dalardın, vatan hainleri saflarına, hemen dalkılıç
Çağdaş Türk Şiiri, büyük ustasını kayıp verdi, dün
Doldurulmaz yeri artık onun, ne yarın, ne de bugün
Bir tarih felsefesi de, geliştirdi zamanla
Onu bir de, bu açıdan düşüne dur ve anla
Büyük kültür adamı Attila, etti bize veda
Haykırmak geliyor içimden, ya da hazin bir nida
2291
Türk Edebiyatı’na vurdu damgasını, şerefle
Anılıyor bizden ayrılışı, derin bir esefle
“Gözlemci, ciddi bir kişilik.” sahibi, Attila İlhan
Gerçek şahsiyetini bulmasına, Paris oldu derman
Türkiye ve Dünya Siyasetleri’ne, tutarak ışık
Türk insanıyla, her zaman oldu, samimi ve barışık
Hasıl-ı kelam, Büyük Söz İklimi Sultanı
Kaybettik fikir adamı, Attila İlhan’ı