Attila İlhan Çeşitlemesi (1) -Ölümünün 6. yılı münasebetiyle

79

               Türk Devleti’nin doğrudan yana, güçlü cesur sesi

               Ecel gelip çatınca, kesildi yorulmaz nefesi

 

               Tarihi, kendine has gerçekçi yorumlayışı

               Oluyordu Türk Gençliğine, sanki birer aşı

 

               Olmuştu her bir yazısı, Batı’nın korkulu rüyası

               Acısı büyük, kaybetti Milli Kalemi, Türk Dünyası

 

               Bin bir kitabı tarardı, nedir diye Batı’nın iç yüzü?

               Açılsın diye, gerçeklere karşı, Türk’ün kapalı gözü

 

               Tek başına idi, sanki yenilmez, manevi bir ordu

               Yeter ki yaşasın ebediyyen, Türk Devleti, diyordu

 

               “Her ölen pişman ölür.” demiş, düşünen büyük yazar

               Çünkü arkada, nice gerçekleşmemiş hayaller var

 

                Doğru söyler üstad, herkes nice güzel hayal kurar

                Değeri bilinmeyen ömür için, boş yere yanar

 

               “An gelir Attila İlhan ölür.” demiş, yılların şairi,

                Sonu baştan görüp, akıbeti dile getirmiş, şiiri

 

               “Görünmez bir mezarlıktır zaman ‘an gelir’ Attila İlhan ölür.”

                 Diyerek anlamış ki, o ölüm gerçeğiyle, zamanı dürülür.

 

                 Şair, Yazar, Düşün Adamı gitti aramızdan, sessizce

                 Bunca uğraş, yazış ve düşünüş sonu, büyük ibret bizce

 

                 Kuşaklar boyu, izini sürecek, şüphesiz sayısız genç

                 Verdi millete yazdıklarıyla, nasıl gösterilir direnç

 

                Söz iklimine, yıllarca olan, maharetle Sultan

                Öldü söz ustası, şair ve yazar Attila İlhan

 

                Doğruların takipçisi, Şair, Yazar, Eleştirmen, Sinemacı

                Böyle bulunmaz bir yed-i tula sahibini yitirmek, ne acı

               

                Nesiller onu okudu, daha da okunacak

                Zamanla ona hep, yeni libaslar dokunacak

 

                Marksistti ama, savundu Muhteşem Osmanlıca’yı

                Biliyordu Türk diline kimlerdi, atan kancayı

 

                                                  2290

 

                Köy Enstitüleri’ne karşı çıktı, görerek dönen dolapları

                Farkındaydı ilim yuvalarında yapılan, bir çok ayıpları

 

                Türk Edebiyatı kaybetti, yeri dolmaz bir kavalye

              “Güle güle koca şair, güle güle yalnız şövalye!”

 

               “Ne şair kalmış ülkede, ne şiir”den beri

                Sen de gittin, ne kaldı, şiirden ey dost; gayri

 

                 Hayatın, zamanda iz bıraktı, desen de “Elde var hüzün!”

                 Hatırlanıp duracaksın zihinlerde, nice yıllar güzün

 

                  Bir ilanda demişler içten: “Güle güle Kaptan!”

                  Anlaşılan artık sesleneceksin bize, gayptan.

 

                  Ulusal değerleri, her şeyin üzerinde tuttu

                  Bu his, bu duygu, onun içinde yerleşmiş bir kuttu

 

                  Vatan, Millet sevgisi ile, coştu durdu yüreği

                  Ömrü boyunca, onun buydu, tek aşkı, tek ereği

 

                  Türkiye Cumhuriyeti, olsun diye Dünya’da payidar

                  Kendince, yıllarını verdi hep, bu uğurda, çok manidar

 

                  Kuva-yı Milliye ruhunu, ediyordu günümüzde temsil

                  Adamıştı hayatını yurda, olarak o ruha mümessil

 

                  Batı diye bir şey olmadığını, anladım diyordu Batı’da

                  Paris sokaklarında, tek başına yaptığım güzel kahvaltıda

 

                  Yıkıldı hülyalarım, çıktığımda, Marsilya limanına bir bir

                  Sorguladım kendimi, peşinden gittiğim Batı, acaba nedir?

 

                  Gitmeseydim bir yolunu bularak Batı’ya, eğer

                   Hayal ipine, ne boş şeyler dizecekmişim meğer

 

                   Milli Fikirler, kalpağın, kalemin, oldu elinde kılıç

                   Dalardın, vatan hainleri saflarına, hemen dalkılıç

 

                   Çağdaş Türk Şiiri, büyük ustasını kayıp verdi, dün

                   Doldurulmaz yeri artık onun, ne yarın, ne de bugün

 

                   Bir tarih felsefesi de, geliştirdi zamanla

                   Onu bir de, bu açıdan düşüne dur ve anla

 

                   Büyük kültür adamı Attila, etti bize veda

                   Haykırmak geliyor içimden, ya da hazin bir nida

 

                                                         2291

                   Türk Edebiyatı’na vurdu damgasını, şerefle

                   Anılıyor bizden ayrılışı, derin bir esefle

 

                  “Gözlemci, ciddi bir kişilik.” sahibi, Attila İlhan

                    Gerçek şahsiyetini bulmasına, Paris oldu derman

 

                    Türkiye ve Dünya Siyasetleri’ne, tutarak ışık

                    Türk insanıyla, her zaman oldu, samimi ve barışık

 

                     Hasıl-ı kelam, Büyük Söz İklimi Sultanı

                     Kaybettik fikir adamı, Attila İlhan’ı

 

Önceki İçerikYalancı Şahitlik
Sonraki İçerikAnayasa Tuzağı ve “Emperyal Devlet”
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.