60 Sene Önce, 60 Sene Sonra

80

 

Cevat Rıfat Atılhan’ın Serdengeçti dergisinde yazdığı UYANIŞ yazısını aynen yazıyorum. Altmış sene önce, altmış sene sonra değişen bir şey yok.
Cevat Rıfat Atılhan yıllardır bu mukaddes davanın ön saflarında kafası, silahı kalemi hepsinden üstün yılmak bilmeyen, iman ve iradesiyle çarpışmış bir Türk – İslam mücahididir.

Bir buçuk asırlık derin bir gaflet uykusundan uyanıyor ve bu uykunun bize yedi taçlı ve birçok taçsız zengin vatan parçasına mal olduğunu görüyoruz, fakat çok geç.

Kâbuslu bir ölüm uykusundan zorda olsa, geç de olsa uyandığımız ve gafletten silkinmekte olduğumuz artık inkâr edilemez.

Sürü sürü haçlı ordularının yıkamadığı, yıkmak şöyle dursun kılına bile halel getiremediği koca Türk Milleti, ufak bir basiretsizlik ve dikkatsizliğin kurbanı oldu. Bu gaflet bize çok hem de pek çok pahalıya mal oldu. Düşman kaleyi içinden fethetmeye ve bizi kendi elimizle yıkmaya çalıştı. Dünyanın üç kıtasında şanla, şerefle dalgalanan mübarek bayrağımız o kıtaların burçlarından indirildi. Ricatler, felaketler, ihtidamlar birbirini takip etti.

Sadık, fedakâr ve cesur Trablusgarp elimizden namertçe ve namussuzca koparıldı. Askersiz silahsız ve müdafaasız bırakıldı. Sultan Hamid’in tahtıyla beraber koca bir vatan parçası da yıkılıp gitti.  

Bu gün artık gün gibi ispat edilmiştir ki yüz elli sene evvel başlayan ve fakat şu menhus kırk sene içinde en azgın bir şiddete ulaşan meşum felaketlerin sebepleri ve amilleri apaçık meydana çıkmıştır. Bir ananın zehirli sütüyle beslenmiş üç düşman: Siyonist, Farmason ve Dönme. 

Vaktiyle babalarımız şu otuz sene içinde yine bu uğursuz teşekküller tarafından bize istifaf ettirilen ecdadımız, bu melun ve müstekreh teşekküllerin bütün şer ve melanetini bizlerden bin kere daha savih, bin kere daha vazıh anlamışlar ve ona karşı tedbir almışlardır. Fakat yetmiş beş seneden beri bütün dünya Yahudilerinin el ve ağız birliği ile yaptıkları propaganda tufanı içinde şaşırmış olan milletimiz hakikatlerden uzaklaşarak, döndürülen büyük entrikalardan gafil olarak başımıza örülen çoraplardan habersiz kalmıştır.

Bu alakasızlıktır ki Farmason, Siyonist ve Dönmelerin meydanı boş bularak pervasızca ve korkusuzca milli bünyemizde istedikleri tahribatı fazlasıyla yapmalarına imkân vermiştir.

Bizim lakaytlığımızdan ve laubaliliğimizden aldıkları cüret sayesindedir ki maddemizi ve manamızı ta iliklerine kadar sömürerek ve riyakârane propagandalarla bizi derin bir uçurumun kenarına getirip bırakı vermişlerdir.

Onların son hedefleri ve son arzuları Müslüman Türk’ü İslam dünyasından koparıp atmak ve sonra da Kar- ı tarihe gömerek siyon oğullarının öcünü almak ve tasavvur ettikleri dünya hegemonyası hayaline engel teşkil ettiğini zannettikleri Türkleri bütün sahneden uzaklaştırmak.

Farmasonların küstah bir şımarıklıkla sahneye çıkmaları, bütün dönme ve Yahudilerin müşterek mesaisi ve elbirliğiyle alkışlanmasıdır ki, milletimizi daldığı derin gaflet uykusundan uyandırmış ve tedbir almaya sevk edilmiştir. 

Şimdi memnunlukla görüyoruz ki zararın bu noktasından geriye dönmüş bulunuyoruz. Millet Meclisi kürsüsüne kadar intikal eden ve kahraman Türk Millet Vekillerinin cesurane müdafaalarıyla halk efkârında büyük heyecanlar doğuran hamleleri ve teşebbüsleri, Türk Milletinin mahvını istihdaf eden Farmasonlarda müthiş bir şaşkınlık ve korku tevlit etmiştir.

Milletinizin uyanan şuuru, aklıselimi ve kendine has ince zekâsı ve kavrayışıyla iyice anlaşılmış ve görülmüştür ki ve Farmasonla Siyonist ve Yahudi ile dönme arasında hiçbir karakter ve faaliyet farkı yoktur.

Cümlesinin hedefi ve arzusu bir noktada toplanır. Zengin bir vatan toprağı üzerinde sefil ve sergerdan yaşayan Türk köylüsünün son damla kanını içmek, onu İslam âleminde haiz olduğu yüksek itibardan düşürmek ve bütün harita-i âlemde silip süpürmek.

Bu güne kadar basiretimizin bağlı olmasından ve düşmanlarımızın müthiş bir teşkilata sahip olmasından ötürü zehirini varlığımızın en ücra köşelerine kadar zerk eden bu üç düşman, şimdi milletimizin daimi teyakkuz ve intibah adesesinin altında zevale ve yok olmaya mahkûm bir vaziyete düşmüştür.

Bu günün muhterem nesline bu acı ve korkunç tarihi hakikati bütün çıplaklığıyla anlatmak en büyük vatan vazifesi ve hepimizin en başlı ödevini teşkil eder.

Cevat Rıfat bu yazısını 1951 Haziran ayında Serdengeçti Dergisinde yayınlamıştır. Yani tam Altmış yıl önce, Altmış yıl sonra değişen bir şey yok

Üç düşman, Siyonistler, Farmosonlar ve Dönmeler aynı hızla faaliyetlerine devam ediyorlar.

Bu arada sevindirici bir rastlantı 60 sene önce Cevat Fırat’ın “Farmosonların küstah bir şımarıklıkla sahneye çıkmaları” sözünü Altmış yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da tespit etmiş ve aynı cümleyi kullanmıştır.