Ramazan Ayında Türkiye ve Müslümanlar

99

 

Bu sene de Ramazan Ayı Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu tarafından coşku ile yaşanıyor. Çünkü Türkiye toplumunun genel yapısı muhafazakâr, dindar ve milliyetçidir.

Muhafazakârlığı bağnazlık seviyesinde olmayan, milli ve manevi değerleri kaybetmemek ve yaşatmak manasında olan; dindarlığı geniş bir hoşgörü ikliminde yaşayan; Milliyetçiliği etnik anlamda olmayan, dışlayıcı ötekileştirici değil, bütün kesimleri kucaklayıcı bir anlayışta yaşayan bir toplumuz.

Tabii ki bu özellikleri uç noktalara taşıyan bağnaz, ötekileştirici, kendisi gibi olmayanlara tahammülsüz kesimler de vardır. Ancak toplumumuzun genel karakterini yansıtmaz.

Bu sene Ramazan orucunu tutmak hayli meşakkatli. 30 derecenin hayli üzerinde sıcaklıklar (bazı bölgelerde 45 derece civarında), yüksek nem ve onaltıbuçuk saat oruç tutmak ciddi bir iman ölçüsü olmalı. Türkiye’de tatil alışkanlığının da hayli geliştiğini, büyük bir kesimin tatil mevsiminde oruç tutmak üzere bu zevkinden feragat ettiğini de göz ardı etmemek lazım.

Tarhan Erdem‘in araştırma şirketi Konda‘nın yaptığı bir araştırmaya göre, toplumun yüzde 61’i her zaman oruç tutuyor. Yüzde 16’sı sık sık, yüzde 15’i ise ara sıra oruç tutuyormuş. Hiç oruç tutmayanların oranı ise sadece yüzde 8 imiş.

İster sosyal bilimci, ister siyasetçi, ister ekonomist olun, nüfusunun yüzde 92’sinin oruç tuttuğu bir toplum olduğumuzu dikkate almazdan gelemezsiniz. Belediyelerin Ramazan faaliyetleri, gazetelerin Ramazan sayfaları, ekleri ve hediyeleri, TV’lerde kola ve sucuk reklamları toplumun bu özelliğinin yansımalarıdır.

Toplumumuzun bu gerçeğini hepimiz günlük hayatımızda gözlemliyoruz.

Bu hafta sonu yarım günümü Eyüp’te geçirdim. Eyüp Sultan türbesi ve Camisinin merkez olduğu, çok geniş bir alanda müthiş bir hareketlilik yaşanmakta. Gündüz manevi ziyaret mahallerinde, Cami, türbe ve mezarlık ziyaretlerinde yoğunluk gözlenirken, akşama doğru -söylendiğine göre- yüzbin kişi civarında insan çayırlarda, çimenlerde nerede yer bulursa orada piknik yapar gibi iftara hazırlanmakta. Tabii lokantalar, büfeler, Ramazan çadırları gibi yerlerde tıka basa insan dolu. Tam bir bayram yeri görüntüsü. Huzurlu ve mutlu ailelerin ortaklaşa yaşadıkları bir hazzın ortak paydası: Eyüp Sultan’a yakın olarak iftar yapmak, ibadet etmek.

Hayır, insanların hepsi muhafazakâr görünümlü değil. Başı gelenekselden öte kapalı, hatta siyah çarşaf ve peçe kullanan kadınlar da var, fakat sayıları son derece az. (Hatta Onlar da artık eşleriyle el ele tutuşarak geziyor.) Başörtülü hanımlar kadar başı açık, hatta dekolte olanlar; şalvarlı sakallı beylerden çok daha fazla modern kıyafetli olanlar aynı türbe ziyaretinde buluşuyor.

Piyer Loti gibi turistik özelliği ön plana çıkan muhitte kafeler gündüz de açık. Oruçlu olmayanlar yeme içmede. Hatta sadece turistik yerlerde değil Eyüp Sultan’ın çevresinde, sayısı az da olsa, bazı yerlerde yiyecek içecek satışı yapılmakta. Herhalde mazeretli ve çocuklar düşünülmüş olmalı.

Eyüp’te binlerce insan banklar, çimenler üzerinde veya lokantalarda iftar edip, akşam namazlarını, teravihlerini kıldıktan sonra çeşitli konser, sergi, kitap ve hediyelik eşya fuarı gibi etkinliklere katılıyor. Eyüp’ten alabilecekleri dua kitapları, hurma, zikirmatik türü alışverişlerini de yaptıkları halde hemen evlerine dönmüyor. Sahuru da Eyüp’te yapıp, sabah namazından sonra evlerine dönen çok sayıda insan var.

Toplumumuzun orta ve orta alt tabakasını teşkil eden bu insanlarımızın yaşadığı Ramazan sevinci beni de mutlu etti.

*****

RAMAZAN’DA CEVAPSIZ SORULAR

Mübarek Ramazan’ın manevi atmosferinde kafamda şu sorulara cevap arıyorum:

Ø  İnsanlarımız Hırka-i Şerif, Sakal-ı Şerif ve türbe ziyaretleriyle rahatlayıp, huzur buluyor. Acaba o hırkanın ve sakalın sahibi olan Hazreti Peygamberin hayatı, ahlakı ve diğer davranışları hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? O’nun devlet adamı, hâkim, asker, yönetici, aile babası, eş, komşu olarak yani sosyal hayatın içindeki tutum ve davranışlarını ne kadar biliyoruz ve örnek alıyoruz?

Ø  Dünya devleri İslam ülkelerindeki tabii zenginlikleri yeniden paylaşmak derdinde. Bu sebeple Irak, Afganistan, Libya, Sudan, Mısır, Yemen, Suriye… İslam ülkeleri özgürleştirilmek ve demokratikleştirmek için(!) ateşlere atılıyor. Her gün binlerce Müslüman öldürülüyor, sakat bırakılıyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Libya’da çok zengin yeni petrol ve doğalgaz kaynakları bulundu. Batı bu kaynakları kendisine peşkeş çekmeyen Türk dostu Kaddafi’nin tasfiyesi için Libya’yı bombalıyor. Biz Müslümanları özgürleştirici, demokratikleştirici(!) emperyalist Hıristiyan müdahalelerine neden destek veriyoruz?

Ø  Neden Afganistan’da ortalama ömür 40 yaş, kişi başına milli gelir 160 dolar? Özgür ve demokratik yapılan(!) Irak’ta milli gelir neden 4000 dolardan, 1000 dolar mertebesine düştü?

Ø  Türkiye’de Türk ve Kürt etnik kökenlilerin doğumdan ölüme kadar hayatının bütün unsurları arasında benzerlik yüzde 95 mertebesindedir. Doğan çocuğa yapılan merasimden, yeme içme, düğün, cenaze, komşuluk, dayanışma, bayram, kandil kutlaması, ibadet gibi her alanda bu kadar benzer ve homojen olan bir toplumdan iki devlet çıkarmaya çalışanlar neden ve nasıl bu kadar mesafe alabildi? Ayrıştırma tohumları bu toplumda nasıl filizlenebildi?

Ø  Neden gelişmiş ülkelerin arasında bir Müslüman olanı yok?

Ø  Neden Müslümanlar, daha az yaşıyor, daha kalitesiz yaşıyor, kötü besleniyor, daha az temizlik malzemesi kullanıyor?

Ø  Neden Müslümanların bilime, insanlığın gelişimine katkıları son derece kısıtlı?

Ø  Buna karşılık neden Müslümanlar çatışmalar içindeler, bölündükçe bölünüyorlar?

Ramazan Ayında bu soruların cevaplarını aramak için galiba biraz da tefekküre zaman ayırmamız gerekiyor.

 

Önceki İçerikDers Almayan Millet
Sonraki İçerikDilovası’nın Kentleşme SüreciDilovası’nın Kentleşme Süreci
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.