Aslına bakarsak aslımızda bir tezat görür ve bu tezatı ömrümüzün sonuna dek yaşarız. Asıl nedir? Hz. Âdem? Habil ve Kabil? Hangi tarafı seçmek gerek! Tarafsızlık -ki hakikat ve hurafede boğulma eğilimine girmeme çabasıdır- en önemli erdem midir?
Toplumumuz genellikle bunu dile getirmese de hep Kabil’in tarafında olmuştur.
Tarafımız hakikat;
Bu tarafa yönelenler kendini kandırma ve kendini ispat edememe durumuna düştükleri için beden ve ruhlarının hakikat içerisinde yüzdüklerini sanırlar. Kabil de bir sanrı ile başlamıştı hayatına; ta ki saman çöpünü kendine mabet edininceye dek…
Bu sanrıyı tanımada fayda olsa gerek. Yaratıcıya karşı ilk yüz çeviriş ile başlayan kendini beğenme, iman edepten ibarettir sırrına vakıf olamama, cimrilik (kalbin cimri olması söz konusu), haset ve dünyaya meylediş bu sanrının ilk açık ifadeleridir. Dünyaya, dünyanın hali nedir sorusunun cevabını değil de dünyada bizim halimiz nedir sorusuna cevap verme bahtiyarlığına erenler Habil ile Kabil arası bocalamaya başlayanlardır ve bu durumda umut vardır.
İyi ile kötü, şeytan ile melek, hakikat ve hurafe ve Habil ile kabil mutlak birine yönelip bir süreç işlenmek zorundadır. Bir dere düşünelim; bunun tam ortasında akıntıya doğru yüzmek o furyaya meydan okumaktır. Akıntıya kapılmak ise; her ne kadar kendilerini tatmin etseler de (söyledikleri cümlelere geceleri kendilerinin dahi inanmadıkları…) burada kaybediş vardır. Burada yoksunluk, burada düşüş, burada kaos (kaos gazlama anlamına gelir ki kişinin kendi nefsini okşaması söz konudur ve kargaşa) vardır. Burası neresi? Habil ile Kabil? Ya da şeytan ile melek?
Hz. Âdem duruşun remzidir. İlk insan; bir yaşantının ve bir yaşamın resmidir. Habil masumdur. Yeni doğan bir bebek kadar ya da dilinden dualar eksik olmayan yaşlı bir amca kadar… Habil omuzdur; bu uzuv insanı yücelten bir basamak ve insanı insan eden bir anlayıştır. Habil ile Kerbela’da şehit düşen zulme alkış etmeyen Hz. Hüseyin aynı saftadır.
Durumu biraz daha karmaşık hale getiren düzenbaz düzenciler insanların ahlak algılarını değiştirip odalarının girişindeki sıfatlara sığınırlar. Uygun olmayan bir durum varsa yaşantı ve yaşamlarının paralelliğini tutturamayanlardır. Bu ikircikli bir hayatı tercih edip sürekli tereddütlere kucak açmak anlamına gelir.
İnsan zayıftır, insan acelecidir, insan unutandır…
Sözlerimizde de ikircikli ifadeler varken kim hangi tarafta olduğunu net olarak söyleyebilir?