Ortadoğu Neden Önemli

87

Bizler öğrencilerimize tarih yazı ile başlar diye ders verirdik. Oysa, insanlık tarihi çok öncelere dayanır. İnsanlık tarihinin, kırk bin yıl öncesinden başladığı ile ilgili görüş ve araştırmalar ağırlık kazanmaktadır.

Yazı dört bin yıl önce bulunmuş olabilir. Ama yazının icadından önce de bilinen devirler yaşanmıştır. Yontma taş, Cilalı taş ve Maden devirlerini yansıtan insanlık tarihi ilgili eserler günümüze kadar gelmiştir. 12 binyıl öncesi ise hep tartışma konusu olmuştur. Araştırmaya incelemeye açık bir dönemdir. Ama insanların da var olduğu bir gerçektir.

 

Amerika kıtasındaki İnka’ların o günkü şartlarda sarp ve yüksek dağlardaki yaptıkları eserlerin sırrı bugün bile çözülebilmiş değildir.

 

Mısır piramitlerinin de gizemini koruduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir..

 

Afrikada Büyük sahra çölündeki kazılarda çıkan iskeletlerin, soğuk iklim hayvanlarına ait olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda da Sibirya’da çıkarılan kazılardaki  hayvan iskeletlerin ise, çöl ve sıcak iklim  hayvanlarına ait olduğu da bir gerçektir. Bu gerçekler de bizleri düşündürmeli ve araştırmaya – incelemeye yönlendirmelidir.

 

Amerikan yerlilerinin özellikle KIZILDERİLİLER’in, Orta Asya kökenli olduğu ispatlanmış bir gerçektir. Ancak nasıl ve ne zaman gittiği  tartışılmakta ve araştırılmaktadır.

 

Bunlar ve diğer  birçok şey tartışıladursun  bizler bildiğimiz net veriler ışığında yeryüzünde insanların nerede yaşadıklarını çok iyi biliyoruz. Bu yerler; Orta Asya, Çin, Hind Yarımadası, Dicle-Fırat Havzası, Anadolu, Ege’nin iki yakası ve Nil dolaylarıdır.

 

Kısaca; ağırlıklı olarak insanlık tarihinin en yoğun hayat bulduğu ve uygarlıklarını sergilediği yer ORTADOĞU’dur.

 

Bugün yeryüzünde etkili olan üç dinin merkezi de ORTADOĞU’dur. Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin de kutsal şehir ve mabedleri bu bölgededir. Hele KUDÜS her üç dinin de kutsal şehridir.

ORTADOĞU aynı zamanda orta iklim kuşağında petrolü, doğalgazı ve altın olmak üzere birçok madenin çıkarıldığı bir bölgedir. Stratejik yapısı, denizlerle kucaklaşması, kıtaları birbirine bağlamasıyla çok önemli bir toprak parçasıdır, ORTADOĞU.

 

ORTADOĞU ağırlıklı olarak Arap halkının yoğun yaşadığı bir bölgedir. Araplar, Kuzey Afrika’yı aşıp, İspanya’da da çok önemli ve güçlü devletler de kurmuşlardır. ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ de o devirde Avrupa’nın  en medeni ve uygar ülkesi olmuştur. Yine bu dönemlerde Araplarca İstanbul bile kuşatılmış, alınamamışsa da günümüze kadar gelen izler bırakmışlardır.

 

Seyhun- Ceyhun ırmakları civarında Türklerle buluşan Araplar, Endonezya ve Malezya’ya kadarda inanışlarını götürmüşler ve bu bölgede inandığı değerler hayat bulmuştur.

Ama, o günkü Araplar…

Daha sonra Osmanlı Devletinin çözülmesi sonrasında İngiliz ağırlıklı bir politika ile ORTADOĞU’da cetvelle ülke haritaları çizildi. Halkına ters kişi ve aşiretler yönetimlerin başına getirildi. O gün, bu gündür de Arapların iki yakası biraraya gelmedi.

Son yüzyıl içinde de halkıyla kavga eden, kendi ülkesi menfaatlerinden önce, bilerek veya bilmeyerek  A.B.D., İsrail, İngiliz menfaatleri doğrultusunda hareket eden yönetimler sürüp geldi. Özellikle, Mısır ve Ürdün İsrail’i korumakla sanki görevlendirilmiş ülkelerdir. Mısır bu görevini her şeye rağmen sürdürmeye devam etmektedir. Ama her şeyin bir ömrü vardır. İnsanlar nasıl doğar, büyür, gelişir ve yaşlanır ve ölürse; sistemler, rejimler ve devletlerde böyledir.

Yalnız bir farkla…

İnsana, insanca değer veren sistemler uzun yaşar; Osmanlı, Roma ve Bizans gibi… İnsana değer vermeyen, kan, kin ve nefret ve de beddua üzerine kurulmuş rejimler ve devletler çabuk ölür, kaybolur; Hitler hareketi, Sovyetler Birliği yönetimi gibi…

Nihayet yıllar geçti, şartlar değişti. Dünya’da durumla şekillenmeye başladı. O herkesin ağzından düşmeyen AVRUPA, 10-15 yıldan beri gerileme dönemine girdi. Nüfus gerilemesi, korkunç borçları, kurumlarda çözülme, yenilenmeyen altyapıları ve geleceğe umutsuzca bakan insanlarıyla Avrupa; Yunanı, İspanyolu, İtalyanı ve kısaca tüm topluluklarıyla geri sayıma geçen koca kıta…

A.B.D ve İsrail’de duraklama dönemine girmiş bulunmaktadır. Tüm Dünya siyasetini yönlendirmede ve ekonomisini şekillendirmekte olan bu birleşik güçte büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Ve Dünya yeni şekillenme ve düzenlenmeye doğru gitmektedir.Bu gerçek görülmeli ve bilinmelidir.

Tabii ki, yeni olağanüstü olaylar olmaz ve Dünya’da dengeleri alt üst edecek olağanüstü gelişmeler yaşanmazsa, TÜRKİYE şanslı bir zaman dilimini yaşamaya devam edecektir.

İşte, sözünü baştan beri ettiğimiz ORTADOĞU ülkeleri de çökme ve çözülme dönemlerini yaşamaya başladılar bile. Bunun belirtilerini günümüzde de görmekteyiz.

Ortadoğu ülkelerindeki bu çökme ve çözülme büyük ihtimalle ABD’nin kontrolünde değişimini sürdürecektir. Bu değişim bile Arap aleminin lehine. Dünya’yı dizayn etmeye çalışan ABD’nin aleyhine olacaktır.

Tüm bu değişimlerden, Arapların demokrasiyi hazmetmeleri, kendi kültür ve değerlerini ve de geleceklerini kendilerinin belirlemeleri, Batı Ülkeleri’ni de, İsrail’i de çok tedirgin edecektir.

Mısır’ın sarsıldığı yerde İsrail’in titremesi doğaldır. Ortadoğu’da yanan ateş, her kesimi ve Dünya’nın her yerini etkiler. Onun için Ortadoğu’da barışa, huzura giden yollar tıkanmamalı. Patlamaya hazır barajlar, zarar vermeden kanallar açarak boşaltılmalı, araziler sulanmalı ve bereket gelmesine çalışılmalıdır.

Akıl ve mantık da zaten bunu gerektirmektedir.